Kuzey Kore ile ABD arasındaki gerginliğin olası sonuçları hakkında ciddi kaygılar yaşanırken gerilimin en önemli kaynaklarından birisi olarak Trump’ın ‘imaj kaygısı’ gösteriliyor

ABD’li Düşünce Kuruluşu Temsilcisi Feffer: Trump’ın derdi imaj

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF Washington @omurkeyif

1950 yılında başlayan Kore Savaşı’na ABD Güney’in yanında müdahil oldu.

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu müttefikleriyle beraber ülkeye giren ABD, büyük yıkıma neden oldu. 1953’te ise ABD, Çin ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) arasında bir ateşkes anlaşması imzalandı fakat ‘barış’ ilan edilmedi. Durum 64 yıldır aynı.

Mart ayında ABD Dışişleri Bakanı Seul ziyareti sırasında, Kuzey Kore’nin birbiri ardına anlaşma ihlal eden bir tarihi olduğunu ileri sürdü. Aslına bakılırsa, anlaşma ihlali konusunda ABD tarihi daha verimli. 1994’te Clinton döneminde yapılan anlaşma uyarınca KDHC nükleer programını durdurdu. Aynı dönemde iki ülkenin birbirine karşı ‘düşmanca bir niyet’ taşımayacağı konusunda anlaşma sağlanmıştı.

Ancak Bush hükümeti, bu anlaşmaları tanımadı, İran, Irak ve KDHC’yi ‘şer ekseni’ ilan etti. Obama yönetimi de bu anlayışı devam ettirdi. ABD’de ‘hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar’ın, KDHC’nin nükleer üretimini durdurması için daha sert müdahaleler yapılması ve askeri seçeneğin değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğü’ belirtiliyor. Son dönemde Trump yönetiminden gelen savaş tehditleriyle tırmanan gerilimin yeni bir süreç başlattığı belirtiliyor.

Süreci, Washington’daki sol eğilimli düşünce kuruluşu Politika Çalışmaları Enstitüsü’nden (IPS) John Feffer’le konuştuk. Feffer’e göre bu gerilimin önemli kaynaklarından biri ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘imaj kaygısı’.

»Trump, mayıs ayında “Kim Jong-un’la konuşmakta sorun görmediğini” söylemişti. Şimdi ‘askeri müdahale’den bahsediyor. Bu dönüşüm nasıl oldu?
Trump belli ölçüde Kuzey Kore’nin hareketlerine cevap veriyor. Ocak ayında Kuzey Kore kıtalararası balistik füze (KABF) test edeceğini söylemişti. Şubatta Trump bu hamleyi ABD’nin geçilmesine izin vermeyeceği bir kırmızı çizgi olarak tanımlamıştı. Kuzey Kore, bir değil iki KABF test edince Trump zor duruma düştü. Açıkça daha önce verdiği söz uyarınca sert davranması gerektiğini hissediyor. Aynı zamanda diğer seçenekleri -Çin’i Kuzey Kore’ye karşı harekete geçmeye ikna etmek, daha sert yaptırımlar uygulamak - Kuzey Kore’nin davranışlarını değiştirmedi. Belki de farklı bir şey denemek gerektiğini hissediyordur.

»Beyaz Saray bu kadar sert konuşurken, Dışişleri Bakanı Tillerson, ülkede rejim değişikliği aramadığını, Savunma Bakanı Mattis ise savaşın bir felaket olacağını açıklamış ve bu durum kurumlar arasında kopukluk olduğu yönünde yorumlanmıştı. Bu ton farkının sebebi neydi?
Trump yönetiminin Kuzey Kore stratejisi ‘baskı ve angajman’. Yönetim, Kuzey Kore’ye askeri bir saldırının ABD’nin müttefikleri ve çıkarları için yıkıcı olacağına karar verdi. Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı hâlâ buna inanıyor. Trump’ın kendisi, yine de farklı düşünüyor olabilir. Trump’ın askeri tecrübesi yok, askeri hamlenin olumsuz sonuçlarını hiçbir zaman gerçekten hesaba katmamış. Bildiği kadarıyla, söylediklerinin genel anlamdaki ABD politikasına uyup uymadığı konusunda derin düşünmeden konuşuyor.

»İç gündem nedeniyle köşeye sıkışmış olan Trump, üzerindeki bulutları dağıtmak için mi bu yönteme başvuruyor?
Bu kriz nedeniyle Trump’ın onaylanma oranlarının biraz yükseldiğine dair bazı göstergeler var. Fakat ben Trump’ın bu konuda genel anlamdaki popülaritesini düşündüğünü zannetmiyorum. Onun tek meselesi imaj ve hayranları tarafından nasıl göründüğü. Her zaman tabanına güçlü bir görüntü vermek istiyor. Her zaman bir zorba olmuştu ve bu en çok beğendiği kişilik özelliğini takınmak için başka bir fırsat. Fakat bence bu onu, genel anlamdaki projesinin başarısızlığından kurtaramayacak.

»ABD’nin nükleer cephanesi Kuzey Kore’ninkinden çok daha büyük. Sizce Kuzey Kore ABD’den daha büyük tehdit olabilir mi?
Hayır, Kuzey Kore, ABD’ye bir tehdit değil. Kuzey Kore’nin bir misillemeyle ABD’yi vurup vuramayacağı dahi net değil. Nükleer başlıkla bunu yapması daha da zor. Dahası Kuzey Kore liderliği, ABD’nin ülkeyi hiç zorlanmadan yok edebileceğini, ABD’ye ya da Japonya, Güney Kore gibi ABD müttefiklerine yönelik bir saldırının intihar anlamına geleceğini biliyor.

»Ufukta savaş görüyor musunuz?
İki tarafın da meseleyi retorik düzeyinde götürdüğü konusunda iyimserliğimi koruyorum. ABD ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti arasında, Kuzey Kore’de tutuklu bulunan ABD’lilere odaklanan bazı gayri resmi görüşmeler var. Bu tür pragmatik görüşmelerin, nükleer meselesini geri çekmesini umuyorum.

»Bu krizin ABD’nin Çin ve Güney Kore ilişkisi açısından nasıl sonuçları olur?
ABD-Çin ilişkilerini gerdiği açık. Trump’ın retoriği Çin’e, ABD’nin Asya’daki politikalarını geri püskürtmek için dört dörtlük bir mazeret verdi.
Güney Kore için konuşursak da Seul her zaman Washington’un onları baypas etmesi konusunda kaygılı. Ve açıkçası, Washington çok sayıda vesileyle Kuzey’le ilişkilerde Seul’ü baypas etti. Yani şu andaki anlaşmazlık iki ülkenin arasını germe potansiyeline sahip, fakat şu ana kadar ilişkiler Trump ve Moon’un farklı politik mizaçlarını düşünürsek, beklenmedik bir şekilde düzgün gidiyor.