Hrant Dink’i anmak için üç yıl sonra binlerce kişi aynı saatte, aynı yerde buluştu. Dink’in oğlu Arat, duygusal konuşmasında “100 yıldır

Hrant Dink’i anmak için üç yıl sonra binlerce kişi aynı saatte, aynı yerde buluştu. Dink’in oğlu Arat, duygusal konuşmasında “100 yıl önce avdık, şimdi yem olduk” dedi

‘KATİLİ TANIYORUZ’


19 Ocak 2007’de katledilen gazeteci yazar Hrant Dink için Agos gazetesi önünde tören düzenlendi. Soğuk ve karlı havaya rağmen binler törenden bir saat önce Agos gazetesinin önünde toplandı. Agos gazetesinin bulunduğu binaya dev Hrant posteri ve "Katili tanıyoruz, adalet istiyoruz", Dink’in "Bu topraklara yakışan birbirlerinin dillerini bilen, konuşan farklılıkların bir aradalığıdır" sözlerinin bulunduğu pankartlar asıldı.

‘YERE DÜŞEN NAMUSUMUZDU’

Hrant Dink’in oğlu Arat Dink gazete önünde toplananlara bir konuşma yaptı. Dink,”Burası tuhaf bir ülke. İnsan babası öldürüldükten 3 yıl sonra babasına ağlamaya utanıyor. İnsan babasına ağlayamıyor. ‘Kışkırtılacak kadar Ermeni kalmadı’ denilmişti.100 yıl önce avdık şimdi yem olduk  ” diye konuştu. Sırrı Süreyya Önder ise “Burada yere düşen sadece Hrant değildi. Namusumuz, haysiyetimizdi” dedi.

19Ocak 2007'de katledilen gazeteci-yazar Hrant Dink için Agos gazetesi önünde tören düzenlendi. Soğuk ve karlı havaya rağmen binlerce kişi törenden bir saat önce Agos gazetesinin önünde toplandı. Dink’in öldüğü yer kırmızı karanfiller, mumlar, resimler ile donatıldı. Agos gazetesinin bulunduğu binaya dev Hrant Dink posteri ve "Katili tanıyoruz, adalet istiyoruz", Dink'in "Bu topraklara yakışan birbirlerinin dillerini bilen, konuşan farklılıkların bir aradalığıdır" sözlerinin bulunduğu pankartlar asıldı. Hrant’ın vurulduğu saatte saygı duruşunda bulunuldu.

‘SADECE HRANT YERE DÜŞMEDİ…’

Hrant’ın arkadaşları adına açıklamayı yönetmen Sırrı Süreyya Önder okudu. Önder, bir masal anlattı:
“Sevgili kardeşim Hrant, altına girmek için can attığın bu Anadolu topraklarında bir çocuk masalı vardır. Bir kuş konmuş diye başlar. Beş parmağın bir güvercini nasıl tek tek katlettiğini anlatır. Biri tutmuş denir önce, biri kanadını yolmuş, kırmış, bu pişirmiş, bu da yemiş. Serçe parmak da hani bana hani bana diye ağlar. Bu ülke, masalları bile vahşetle dolu olan kocaman bir avuç. Biz katillerini elbette biliyoruz. Bu tutmuş denen parmak senin ilk katillerin, mahkemelerdi. Mahkeme önünde darağacı kurdular, tescilli köpeklerini oraya döktüler. Kanadı kırma işini kanperestler, ‘ders gibi gerekçe’, ‘Yargıtay’ı böldü’ manşetleri atanlar üstlendi. Mermiyi namluya süren onlardı. Pişirmekse bu ülkenin kozmik geleneğinin en iyi bildiği iştir. Kanlı günün hazırlıklarını yapıp engelleri bir bir kaldırdılar. Bu kanlı ziyafeti yiyenler var bir de. Onları konuşmaya bile değmez.”
Önder, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bütün dinlerde dillerde arkadan vuran kalleştir. Katillerini elbette tanıyoruz. Biz arkadaşların haykırıyoruz: Hepiniz hainsiniz! Burada yere düşen sadece Hrant değildi. Namusumuz, haysiyetimizdi. Kahrolsun faşizm, faşist Ergenekon devleti! Yaşasın insanlık onuru, yaşasın halkların kardeşliği!”
‘BÜSTLERİ DEĞİL İNSANLARI SEVİYORUM’
Hrant Dink’in oğlu Arat Dink de gazete önünde toplananlara bir konuşma yaptı. Oldukça gergin ve üzgün olduğu gözlenen Arat Dink, “Burası tuhaf bir ülke. İnsan, babası öldürüldükten 3 yıl sonra babasına ağlamaya utanıyor. Daha yeni 12 yaşında bir çocuğun bedeninden 13 kurşun çıktı bu ülkede. İnsan babasına ağlayamıyor” dedi. Arat Dink şunları söyledi:
"Üç yıldır bizimle dalga geçerken yalnızlar mıydı? Tek tek örnek vermeli miyim? Babam, öldürülmeden üç gün önce bir yazı yazdı. ‘Valilikte haddim bildirilmeye çalışıldı’ diye. İki istihbaratçı da vardı orada. Mahkeme ‘O kişi kim?’ diye soru sordu, 1,5 sayfa masal anlattılar. Mahkeme, ‘Yeni cevaba gerek yok, yeterli’ dedi. Mahkeme, bizle dalga geçmedi mi? Hiddetim, öfkem ve acım nedeniyle bazı arkadaşlarımız cam çerçeve indirmesin. Ben bu dünyanın camını çerçevesini kırmak istiyorum. Babamın büstü var içeride, onu da kırmak istiyorum. Ben büstleri değil, insanları seviyorum. Üç yıl önce yapıldığı gibi kalabalık olup, vatanı koruyabilmemiz lazım. Vakur duruşu koruyabilmek lazım. ‘Kafes’ planı diye bir plan ortaya çıktı, ‘Hrant Dink operasyonu’ diyor. Medya yazdı mı? Gayrımüslimlerin üzerine korku salmaktan bahsediyor. Babamın Yargıtay kararını anlatmak için dilinde tüy bitti. ‘Kışkırtılacak kadar Ermeni kalmadı’ denilmişti. 100 yıldık avdık, şimdi yem olduk.”
Caddeden ‘Ergenekon’ tabelası indirildi
Anmada “Hrant için adalet için, Ergenekon değil Hrant caddesi, katilleri biliyoruz adalet istiyoruz, hepimiz Hrantız hepimiz Ermeniyiz” sloganları atıldı, “Hrant İçin Adalet İçin” dövizleri taşındı. Anmada Zülfü Livaneli’den “Yiğidim aslanım”, Selda Bağcan’dan “Güvercinleri de vururlar”, “Sarı gelin” şarkıları çalındı. Aralarında Nejat Yavaşoğulları, Ali Bayramoğlu, Nimet Tanrıkulu, Alper Taş, Ufuk Uras gibi isimlerin de olduğu çok sayıda sanatçı, siyasetçi, demokratik kitle örgütü temsilcisi, gazeteci-yazar anmada hazır bulundu. Anmanın ardından bir grup, Taksim’e doğru yürüyüşe geçti. Metronun Pangaltı çıkışında bulunan Ergenekon Caddesi yazan tabelanın önüne gelindiğinde, gruptan bir kişi direğe tırmanıp tabelayı indirdi, yerine Hrant Dink Caddesi yazan tabelayı yerleştirdi.
Rakel Dink: İnadına birlikte
Törene çocuklarıyla birlikte katılan Hrant Dink’in eşi Rakel Dink de bir konuşma yaptı. Eşinin vuruduğu noktaya gül bırakan Rakel Dink, kısa konuşmasında “Hoş geldiniz sevgili kardeşlerim. İnadına adalet, doğruluk, sevgi yolunda yürüyeceğiz. İnadına birlikte olacağız” dedi.
Saygı duruşu sırasında Hrant Dink’in kendi ağzından nasıl hedef gösterildiğini anlatan “Sabiha Gökçen'in Ermeni kızı olduğunu haber yaptım. Hürriyet, Türkiye gazeteleri manşet yaptı, herkes üstüme geldi. Ertesi gün bir yerlere götürüldüm, 'sana haddini bildiririz' dendi. Ülkücüler eylem yaptılar, yazarlar beni suçlayan yazılar yazdılar, ve işte şimdi 301'den yargılanıyorum. Bana haddimi bildiriyorlar” konuşması dinletildi.

***
‘Dink davası fiilen bitmiştir’
Hrant Dink davasının müdahil avukatlarından Ergin Cinmen, cinayetin üçüncü yılında yargılama sürecini kilitleyen üç noktaya dikkat çekti ve "Bu dava fiilen bitmiştir, bundan sonrası yargılama rutinidir. Artık davaya avukatlar girmese de rutin sürer. Üç-beş meczuba cezalar dağıtılacak, dosya kapanacak" dedi. Cinayetin üç kilitlenme noktasını tanımlayan Cinmen, sanıldığının aksine olayın perde arkasının da aydınlandığını belirterek, "Agos'un önüne bir polis koysalar Hrant ölmezdi" dedi.
Cinmen, yargılamanın kilitlenme sürecini şöyle özetledi:
»"İki celse önce dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İhsan Güler, Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz ve dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek'in mahkemeye çağrılıp yüzleştirilmelerini istedik, sorularımız var dedik. Mahkeme kabul etmedi ve bu kararla birlikte Hrant Dink davası fiilen bitti.
Trabzon Emniyet İstihbaratı'ndan, cinayetten 11 ay önce İstanbul Emniyeti'ne Dink'in öldürüleceğine ilişkin bir bilgi geliyor. Bu bilgi Cerrah'a gösteriliyor. Ne oldu orada, ne gördün, gördün de ne yaptın? Bunlar sorularla olacak şeyler. Emniyet Müdürü'nün İstihbarat Daire Başkanı ile Ramazan Akyürek ile yüzleştirilmesi lazım. Yüzleştirme diye bir kurum var, maddi vakayı iyi anlamak için.
İKİNCİ KİLİT NOKTA ALBAY ÖZ
»Perde arkası nedir deniliyor. Perde arkasında Ali Öz var mesela. Albay Ali Öz'e soracağız, niçin sana gelen cinayet istihbaratını ilgili yerlere vermedin diye. Albay Öz ile Trabzon jandarması arasında hiçbir bilgi akışı yok. Trabzon jandarması bilgiyi saklıyor.
İstihbaratın geldiği astsubayların yargılandığı Trabzon Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki dosya bir felaket. İstanbul'daki davayla bu dosyanın birleştirilmesi istemimiz reddedildi. Davanın sümen altı edildiğini gösteren ikinci kilit nokta budur. Laubali gidiyor bu dava. Bu o dönem görev yapan amirler açısından basit bir görevi ihmal davası değil. İhmal yoluyla icra suçu bu, cezası da 20 yıl hapis. Üç kurum da, İstanbul ve Trabzon emniyetleri ile Trabzon jandarması bu cinayetin önünü açmış, cinayeti haber vermeyerek en azından açmış.
ÜÇÜNCÜSÜ CERRAH'IN YARGILANMAMASI
»Üçüncü ve en önemli kilit nokta, davayı fiilen bitiren ve rutine bindiren nokta, İdare Mahkemesi'nin Cerrah ve diğer istihbarat şube müdürüyle ilgili aldığı yargılamanın reddi kararıdır. Bugün itibarıyla söyleyeceğim ve çok önemli bulduğum üç kilit nokta budur. Beşiktaş'taki davadan artık kimse hiçbir şey beklemesin. Bu davalara artık kimseler girmese de olur. 'Hrant davası bitti' tespitimi sokaktaki duyarlı vatandaş hissediyor, biliyor."
HABER VE FOTOĞRAFLAR: SEVGİM DENİZALTI - ALİ CEMAL KARABUDAK - ZEYNEP KURAY - MELTEM MERCAN