Alevi dedeleri, önde gelen Alevi kurumları, aydınlar, sanatçılar, yazarlar, sivil toplum örgütü yöneticileri ve mücadele arkadaşlarının kararıyla aday olan Turgut Öker’le bir araya geldik…

GÜLŞEN İŞERİ

Turgut Öker, İstanbul 1.Bölge Bağımsız milletvekili adayı… Bilenler iyi bilir. Uzun yıllar Avrupa’da yaşadı. Devrimci Yol hareketi içinde uzun süre mücadele etti. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanlığı da yapan Öker, Almanya’da Alevi mücadelesini sürdürürken Türkiye’de de bu mücadeleye öncülük etti.
İstanbul 1.Bölge’den aday olması ise bir o kadar anlamlı… 70’lerde Kartal ve Maltepe’de politik mücadele içinde yer almış, 1 yıllık tutukluluk sürecinden sonra da Almanya’ya giderek politik mücadelesini orada sürdürmüş… Coğrafi olarak Almanya’da olsa da ruhu bu bölgede kalmış…
Bu ruhun verdiği güçle Almanya’da arkadaşlarıyla birlikte üç üniversitede Alevilik kürsüsü kurdurdular, Alevilerin sorun ve taleplerini Avrupa Parlamentosunun gündemine taşıdılar. “Türkiye bunu hâlâ kabul etmedi ama inanıyorum ki önümüzdeki yıllarda Türkiye’de de bunu başaracağız” diyen Turgut Öker biraz daha sert konuşuyor: “Siyasetle Alevilerin ne alakası var diyenlere,  Alevilerin siyasetsiz bir hayatı yoktur cevabını veriyorum. Ben 1995 yılından beri Türkiye’deki Alevilerin bütün mücadelelerinin içerisinde yer aldım. Bir Alevi olarak bu mağduriyetlerin hem tanığıyım hem de mağduruyum. Bir Alevi olarak siyaset yapmamdan, aday olmamdan Aleviler değil, Alevi düşmanları korksunlar. Yüzyıllarca Alevilere zulüm yaşatanlar, katliamlara uğratanlar korksunlar.”
Şimdi; Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini  Veliyettin Hürrem Ulusoy başta olmak üzere Alevi dedeleri,  önde gelen Alevi kurumları, aydınlar, sanatçılar, yazarlar, sivil toplum örgütü yöneticileri ve mücadele arkadaşlarının kararıyla aday olan Turgut Öker’le bir araya geldik…

» Yaşamınızın önemli bir kısmı Avrupa’da geçti. Avrupa Alevi Konfederasyonu Genel Başkanlığı’nı yürüttünüz. Avrupa’nın ruhunu çok iyi biliyorsunuz ama İstanbul 1. Bölgeden Bağımsız milletvekili adayı oldunuz.
 Ben ortaokul yıllarımda özellikle de 74’den itibaren devrimci hareket içinde yer aldım.  Dayım 7 yıl cezaevinde kaldı… Ben de ziyaretlerine giderek cezaeviyle 13 yaşında tanışmış oldum.  1977’de İstanbul’a geldiğimde örgütlü bir genç olarak mücadele içerisinde yer aldım… Sadece öğrenci hareketi değil, Gülsuyu ve çevre gecekondu süreci içinde de yer aldım. Gençliğim burada geçti ve 1978 yılının sonuna doğru Devrimci Yol davasından tutuklandım bir eylemde. Yaklaşık 1 yıl da cezaevinde kaldım. Kartal, Maltepe benim politik mücadele yürüttüğüm alanlardı. Benim için buranın ruhu, önemi başka.

»Bir yıl tutuklu kaldıktan sonra mı Avrupa’ya gitme kararı aldınız?
Ailem o zaman Avrupa’daydı. Ben de Avrupa’ya gittim ama politik süreç burada da devam etti. Buradan giden az sayıda insanla Devrimci Yol’un Avrupa örgütlenmesini sağladık. Türkiye’de 80’den sonra 12 Eylül faşizminden dolayı insanlar illegal yaşam sürdürmek zorunda kaldılar, biz Avrupa’da 24 saat sokaklardaydık. Cuntaya yönelik teşhir mücadelesini orada sürdürdük.

»Devrimci Yol’un ardından da Alevi örgütlenmesi içinde yer aldınız sanıyorum…
Devrimci Yol’un örgütsel faaliyetlerinin son bulmasıyla Alevi hareketi içinde yer aldım. İlk Alevi Kültür Merkezi’nin kurulmasıyla başlayan süreçti o yıllar.

»Hangi yıllara denk geliyordu?
88’den 93’e kadar bu süreci Avrupa’da yaşadık…

»Orada bu Alevi örgütlenmesi sürerken, coğrafi olarak Avrupa’da olsanız da, bildiğim kadarıyla bir ayağınız Türkiye’de Alevi örgütlenmesindeydi.
Orada da burada da aynı paralelde Alevi dernekleri kurmak için 90’lı yıllarda bir dizi girişimlerimiz oldu ve başarısızlıkla sonuçlandı… İnsanlar Alevi örgütlenmesine destek sunmadılar. 93’den sonra bizzat kendimiz Türkiye’ye gelerek Alevi örgütlenmesine öncülük ettik, herkesin bildiği gibi Madımak sonrası öyle bir psikoloji söz konusuydu ki, genel olarak ailelerdeki psikoloji çok kötüydü…
Ailelerin acısını paylaşmak, davalara müdahil olmak, şehitlere yönelik anıt mezar vs hepsinde biz vardık. Mahkeme sürecini biliyorum; Avrupa’dan geldiğimizde buradaki ailelerin yanında bildiğimiz siyasi çevrelerden kimseler yoktu. Aileler kendi kaderi ile baş başa bırakılmışlardı. O anlamda 93’den bu yana, Gazi olayı da dahil aynı şekilde gerçekleşti, Madımak örneğinde olduğu gibi pek çok  kişiyi buradan Avrupa’ya götürüp tedavilerini  yaptırdık… Dersim’de Alevi köyleri bombalandı yine kimseler yoktu… O katliamdan kaçan insanların şehir merkezlerine yerleşmesini organize ettik. 93’ten sonra gerek Avrupa’da gerekse Türkiye’de Aleviler adına yapılan tüm işlerin içerisinde fiilen yer aldım.

»Tüm bu süreçlere bakarsak örgütlü mücadelenin içinden geliyorsunuz… Sosyalistsiniz ama bağımsız aday olarak parlamentoya girme kararı aldınız. Neden?
Ben Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Başkanlığı yaptığım dönemde 3 defa tutuklandım. Ve görüyorum ki artık son yıllardaki gelişimizden devlet ciddi şekilde rahatsız. Hem burada hem de Avrupa’da… Avrupa’da Alevilik derslerini okullarda müfredata aldırma kazanımımız, Türkiye’yi Avrupa’da biz temsil ettiğimiz gerekçesiyle ciddi baskılara neden oldu.
İstenmeyen adam oldum Türkiye’de. Önümüzdeki dönemlerde bu baskılar artacak ve belki de tutuklanıp bundan sonraki zamanımı içeride geçireceğim ya da bu birikimimi, bu enerjimi, bu örgütsel gücümü doğrudan bizim insanlarımıza katkı sağlayacak şekilde sunacağım.

»Parlamenter sistemi ret eden bir anlayıştan, siyasetten geliyorsunuz ama bugün parlamenter mücadelenin içindesiniz… Parlamentodan ne bekliyorsunuz?
Ben parlamentoya doğrudan teslim olan bir ruhtan yana değilim. Fakat Avrupa örneğinde çok açık gördüm, liderlerin siyaset içinde o güne kadar yürüttükleri toplumsal mücadeleyi büyüttüklerini gördüm. Parlamentonun devrimci insanların yürüttüğü mücadeleye meşruluk sağlayacağını düşünüyorum. Halkımız nezdinde de, medya nezdinde de meşruluk sağlıyor. Uluslararası kuruluşlar nezdinde de meşruluk sağlıyor. O açıdan da ben bu güne kadar yürüttüğüm mücadelenin bir alanı olarak görüyorum... Bu yanıyla da Parlamentoyu başlı başına bir hedef olarak görmüyorum. Tüm bunların yürüttüğüm mücadeleye katkı sunacağına inandığım için buradayım. Ve bağımsız adaylığı tercih ettim. Yoksa kişisel olarak milletvekilliğinin bana sağlayacağı hiçbir şey yok.

»Sizin için parlamento sokakta yürütülen mücadelenin bir parçası o halde…
50 yaşındayım, 35 yılım toplumsal mücadele içinde geçti, aralıksız… Ben haklı bir mücadelenin ete kemiğe nasıl bürünmesi gerektiğini kendi yaşantımdan bilenlerdenim. Ve hayatın her alanından tecrübelerim var. Çok da parlamentoyu önemsediğim yok. Ben sokakta yürütülen mücadelenin yeri geldiğinde parlamentoda ifade edilmesinden yanayım ama çok fazla parlamentodan umudu olan bir insanda değilim. Bugüne kadar yürüttüğüm mücadele de başarılarımız ne olduysa, bir Alevi Kültür Merkeziyle başlayıp bugün Avrupa’da 200 Alevi Kültür merkezi oluştuysa, bir federasyondan 14 federasyon oluştuysa;  bugün 100 bin kişilik potansiyeli olan kurum oluştuysa bu bir insanın yürüttüğü mücadelede yaptığı öncülüğüdür. Bu da davaya olan inancın somut göstergesidir.  Artık siyaset denilince kirlenme yerine, ihale yerine en azından daha pozitif bir düşünce ve bir model olacağına inanıyorum.

»Bu deneyimi Türkiye’de Meclise aktarmak ne kadar başarılı olacak peki?
Türkiye’de Alevi hareketi için, “hiçbir koşulda bu Aleviler bir araya gelemez” dediği bir ortamda Alevi Bektaşi Federasyonu'nu kurduk. Din dersleri konusunda kimsenin sesi çıkmıyordu, ben bizzat Avrupa İnsan Hakları mahkemesine taşıdım konuyu… Siyasette bu işi biliyoruz… Parlamenter bataklığına girmeden, kirlenmeden sağlıklı bir şekilde nasıl olması gerektiğini dünya ölçeğinde bilen insanız. Şu bir gerçek Türkiye’de siyaset kısırlaşmış…

AKP GERÇEK YÜZÜNÜ GÖSTERDİ

»Peki, Alevilerin sesi olarak çıktınız. Bilinir ki Aleviler yıllardır CHP’ye oy veriyor.  Bir dönem Alevlerin nezdinde CHP oy kaybetmişti ama şimdi değişimden söz ediyor ... Zira AKP’nin açılımını da düşünürsek söylediklerinin bugün gördüklerimiz karşısında bir anlam ifade etmediğine tanıklık ediyoruz… Sizin sunduğunuz nedir Aleviler açısından?
Bu yeni bir perspektif sunmadır. Yeni bir açılımdır. AKP ilk yıllarda ne kadar değiştiğini ifade ediyordu. Bense o yıllarda hiçbir şekilde değişmediğini ifade ediyordum. Direnme olmadan insanlar durup dururken biz değiştik demekle değişmez. O anlamda da AKP bugün özüne dönüyor, kendi bildiğimiz faşizan yüzü bugün çok daha fazla ortaya çıkmaya başladı. Birçok çevre ona aldandığı halde sağlıklı analiz yapamadılar. Bunların kökenini, bunları ortaya çıkaran koşullarını sağlıklı analiz edemedikleri için de büyük bir çoğunluk bugün ortada kaldı. AKP’ye bel bağladıkları için rezil oldular. Aynı şekilde Cumhuriyet Halk Partisi… 88 yıllık tarih var. Bir başkanın değişmesiyle, yönetim kurulunun değişmesiyle parti değişmez. O partinin değişimi sokakta ciddi bir toplumsal mücadele ile olur. O partiye oy verenlerdeki değişim ancak o partiyi değiştirir. İnsanlar o yüzden büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaklar önümüzdeki dönemde de… Yani CHP’nin yenilenmesi AKP’nin ortaya çıktığı koşullarda, biz yenilendik demesine benzer. O yüzden CHP aynı CHP’dir.

»Aslında AKP’nin değişmeyen yüzünü HOPA’da gördük.
Alevilerin tarihi açısından bakıldığında, inançsal anlamda değil, bir kişilik itibariyle tarihteki bize anlatılan Yezit neyse Tayip Erdoğan da aynı karaktere ve misyona sahip. Kendi egemenliğini kabul etmeyene yaşam hakkı tanımayan bir karaktere ve mayaya sahiptir. Şuanda Tayyip Erdoğan’ın gerçek kişiliği ortaya çıkıyor. 9 yıldır bunu başarılı bir şekilde sakladı, makyajla çıktı şimdi o makyaj düştü… Siyasal İslam’ın gerçek yüzü bu. Siyasal İslam insanlara kan ve gözyaşından başka bir şey vermemiştir bugüne kadar, AKP’de vermeyecektir. Türkiye’nin bütününü kucaklayan bir Alevi örgütlenmesi yok. Her dernek parça parça kendi Aleviliğini örgütlüyor. Her Alevi Derneği, her Alevi Vakfı, her Cemevi ayrı bir cumhuriyet. Biz bu çok parçalı Alevi hareketini bir kanalda birleştirmenin mücadelesini veriyoruz. Önümüzdeki süreç Aleviler açısından zor bir süreç olacaktır. Bu seçim sonrası Alevileri büyük tehlikelerin beklediğini görüyorum.

2 TEMMUZ’DA MADIMAK’A EL KONULACAK

»Siz Madımak’ın Utanç Müzesi olması için çok uğraş verdiniz… Son zamanlarda ise gazetelerde manşet olmaya başladı…
15-20 kişiyle gelip Madımak’ın müze olması için uğraş verdiğimiz bilinir. O et lokantasının varlığı da ilk benim ağzımdan duyulmuştur. Sonuçta vicdan sahibi insanlar bilirler; Madımak’taki et lokantası boşaltıldıysa, otel işletmesine son verildiyse ve kamulaştırıldıysa o bizim mücadelemizdir. Bunu Hürriyet gazetesi görsün görmesin çok da umurumda değil. Yeter ki vicdan sahibi insanlar görsün. Her yıl oraya giden insan sayısının artması önemli.  Bugün aileler çok açık bir şey söylüyor: 
Bu yıl 2 Temmuz’da Madımak’a el koymayı düşünüyorlar. Hiç kimseden rica minnet beklemeyecekler, bu yıl içeri girip Madımak’ın kapısına Utanç Müzesi yazacaklar. El konulacak oraya…

ALEVİLERİN CHP’YLE ANLAŞMASI MI VAR?

»Alevilerin alışkanlığımı bu CHP’ye oy verme mevzusu?
Aleviler dünyaya gelirken CHP’yle anlaşma mı yapıyorlar? “Biz yaşamımız boyunca adımızı koruduğumuz gibi bir de size oy vermeyi garanti altına alıyoruz” diye bir sahibi mi var siyasi anlamda, o sahibine sonuna kadar hizmet edecek anlaşmaları mı var?  Bir tapu anlaşması mı var? Böyle ilkel anlayış olabilir mi? Kılıçdaroğlu yeni bir parti kursaydı, hayata onunla birlikte başlamış olsaydı anlaşılabilirdi belki.  Ama bu parti 88 yıllık bir parti. Kılıçdaroğlu 2-3 dönemdir parlamenter.  Benim aday olmamdan CHP nasıl etkilenecek umurumda değil, çünkü 13 Hazirandan sonra kılıçdaroğlu’nun eteğine tutuşanlar ona hain diye saldıracaklarından adım gibi eminim. Hiçbir şey yapamayacağını gördüklerinde ona hain diyecekler.