Kocaman ülkemizin kocaman ‘Sanat Sepet’ üreticileri, hâlâ hiçbir Havva’nın hikâyesini yazamaz haldeler

Adem! Sana sesleniyorum! Dön bak Havva’ya!

EZGİ ÇELİK - e.ezgicelik@gmail.com

E hani beraber yaratılmışlardı? Sonra cennetten beraber atılmışlardı? Hani varoluş için, insanlığın oluşumu için, beraber olacaklardı? O birlik beraberlik yayılacak, insanlık tarihi buradan tekliğe, birliğe varacaktı, hani?

Adem ve Havva. Herkes kendi inanışına, yaratılışına, içinde bulunduğu topluluğa göre onlarla tanıştı, kaynaştı, kaynaşmadı ya da hiç tanışamadı, bilinmez. Ama bu evrensel ikiliye günümüz varoluşu üzerinden bakınca görülen sadece şu; zaten uzunca bir süre önce bu ikili ile olan bağlantı kopmuş. Fena halde. Tarihin hangi karanlık noktasında, nasıl bir doğa felaketi gerçekleşti de bu kopma oldu insan merak ediyor. Evet, şu an gelinen noktaya bakıldığında, buna ancak bir doğa felaketi sebep olmuş olabilir. Kadın ve erkeğin birbirinden bu denli kopmasına.

Yahu ne oldu da Havva ile Adem böyle uzak düştü? Hani insanlığın atası Adem, anası da Havva’ydı. Havva kucaklayandı. Koruyup kollayandı. Adem de onu sarıp sarmalayan. Bakıldığında Adem’in atalığının hâlâ geçerli olduğunu görüyoruz da, sarıp sarmalayan tarafı nereye gitti, onu bilemiyoruz. Günümüz Ademleri ya hiç sarmamayı ya da vahşi bir sarmal olmayı tercih eder oldu. Bu değişime bakınca insanı trajedi hissine yaklaştıran şey ise şu oluyor; bu sarmalların yaratıcısı Havvalar değil mi? İnsan hem sormak istiyor hem de korkuya kapılıyor. Acaba bir yerlerde gizlice çok mu canları yakıldı bu Havvaların? Çok mu öfkelendiler birilerine? Çok mu hınçlandılar hayata? Bir şeyler oldu belli ki ve bu olanlar genlerine işledi. Fark etmediler belki de. Hiç tahmin etmediler, yarattıklarına geçecekti bu duygular. Bilinçaltı bunlarla dolu Havvalar, bir sürü öfkeli Ademler yarattılar. Yazık. Bazı Ademler neye öfkeli olduğunu bilemedi bile. O kadar içinden çıkamadı ki, o zaman ‘zarar vermeliyim’ dedi. Doğanın vahşi bir parçası gibi oldu. İnsan denen canlı grubuna dahil değildi. Öyle ki, karşısındakileri kuşkuya düşürür oldu. Gördükleri bir insan silueti ama içindeki neydi? Geldiğimiz noktada koşullar öyle ağırlaştı ki, dört bir tarafta bu kopma işleniyor. Her gün sosyal medyada yeni bir kampanya başlıyor. Şimdi artık melek olmuş bir Havva’nın adıyla yasalar çıkarılmaya çalışılıyor. Herkes her yerde kocaman başlıklar atıyor. Mizah dergileri bu şiddeti kapaklarına taşıyor. Bas bas bağırılıyor kısacası. Duymayan kalmasın, duymak istemeyenlerin de zorla beyinlerine kazınsın diye.

Bütün bu hareketin yanında, çok ama çok dikkat çekici olan bir tarafı var durumun. Kocaman ülkemizin kocaman ‘Sanat Sepet’ üreticileri, hâlâ hiçbir Havva’nın hikâyesini yazamaz haldeler. Bu neymiş ki, bunca badire karşısında hiçbir güç onların hayal güçlerini tetikleyemedi. Duygularını harekete geçirip, KADIN odaklı bir şey ürettiremedi onlara. Bu bir dip meselesi değildir asla. Ne kadınlar diptedir, ne de bu, dipteki karanlıkların hikâyesidir. Tüm çılgınlıkları, seksilikleri, komedileri, parodileri, maceraları, güzellikleri ile işleyiniz efenim. İlla trajedi ile duyarlılık geliştirilir diye bir kural mı vardır? Siz de kendi üslubunuzda yer veriniz. Siz yeter ki değininiz. Üzüntü, sıkıntı, sinir yapan şudur ki; yahu bu nasıl bir nasırlaşmışlık, nasıl bir kapalılıktır ki bunca şeye rağmen duyarlılık gelişmemektedir. Elinize kalem aldırmaz hâlâ, kameranın başına oturtmaz, perde açtırmaz, heykel diktirmez… İnsan merak ediyor, madem etrafa yetemediniz, eğilemediniz, e dönünüz efenim. Evinize dönünüz. Sizi dünyaya getiren Havva’ya bakınız, çiftleştiğiniz Havva’ya bakınız, varsa sizden üreyen minik Havvalara bakınız. Eski aşklarınızı hatırlayınız. Yok mu efenim? O zaman arkadaşınızın aşkını hatırlayınız, belki özenme ya da özlem duygusu tetikler. Yetmedi size etraftaki örnekler, o yüzden birde buradan yazalım. Değin efendim. Yeter ki elinizi, yüzünüzü, ruhunuzu değdirin. Korkmayın.

Hava da asılı kalan bir şeyler oluyor çünkü. Tüm vahşetler için duyarlılık gösteren Sanat Sepetçiler, sosyal medyada, yazılı ve görsel basında en öndeler. Fakat çoğunluğa bakıldığında ne KADIN odaklı bir film, ne bir oyun, ne bir heykel, ne bir resim… Kendi üretimlerinde bu duyarlılığı gösteremeyince de, inandırıcılıkta sıkıntı oluyor tabi. Pardon, yaratıcı taraflarında bunu göremediğimizde!