Zira soysuzun teki! Ve tüm ahlaksızların artık önde gideni!

Zira soysuzun teki! Ve tüm ahlaksızların artık önde gideni!

“14 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismar suçu ile yargılanan 78 yaşındaki Hüseyin Üzmez ile ilgili 27 Ekim tarihinde Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye kararı verilmiştir. Bu kararın geri alınması için Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yurtsever Cepheli Emekçi Kadınlar tarafından düzenlenen imza kampanyası desteğinizi bekliyor ... http://huseyinuzmezkararigerialinsin.com/

Ülkemizi karanlığa sürükleyen AKP’nin icraatları bitmek bilmiyor. Bütün değerlerimizi teker teker satılığa çıkartan, emperyalistlerle işbirliğinde madalyayı kimselere bırakmayan AKP, kadınlara yönelik ortaçağ zihniyetinin temsilciliğinde de yine başrolü oynuyor...

Bizler onları zaten ezelden beri gericilikleri ile tanıyoruz. Bu gericiliğin en büyük kurbanları dün kadınlar ve çocuklardı, bugün yine öyle ...

Bu ülkede çokeşlilik yaşanıyor, hem köyde ve kasabada, hem de mecliste ...

Bu ülkede kadınlar her tür şiddete maruz kalıyor, töre nedeniyle öldürülüyor...

Bu ülkede kadınlar sömürünün en şiddetlisini yaşıyor, ücretlerin en düşüğüne layık görülüyor...

Bu ülkede çocuklar, oyun çağlarında, sömürü çarklarının içine yuvarlanıyorlar ...

Bu ülkede kadınlar ve çocuklar, eğitim ve sağlık hakkından yoksun bırakılmanın en şiddetli sonuçları ile karşı karşıya kalıyor ...

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, bu ülkenin başbakanı 8 Mart’ta kadınlarla dalga geçer gibi “en az üç çocuk doğurun” mesajı veriyor. Kadınların tüm sosyal haklarını teker teker ellerinden alan AKP, türban söz konusu olduğunda ise mangalda kül bırakmıyor. Kız çocuklarını okula gönderme kampanyalarıyla şov yapanlar, kaçak Kur’an kursunun enkazı altında kalan çocuklarımızın hesabını vermeye sıra geldiğinde sessizliğe gömülüyorlar ..

Çoğu çocuk yaşta kadınlarla evlilik yapmış olan vekiller, evlenme yaşının 14’e indirilmesini gündeme getirebiliyorlar ...

Tüm bu olanların tuzu biberi olan “Hüseyin Üzmez” vakası bir tesadüf değildir. Bu konuda din bezirgânı kalemşorların ikiye bölünmüş olmaları da bu gerçeği değiştirmemektedir. Gericilik, insan onuruna düşman yüzünü bir kez daha göstermiştir ...

Hüseyin Üzmez vakasının takipçisi olacağız. Ülkemizde her gün onlarca yaşanan saldırıların en ayyuka çıkmış olanı olduğu için ...

Hüseyin Üzmez vakasının takipçisi olacağız. AKP’nin bu meselede sütten çıkmış ak kaşık olmadığını göstermek için ...

Hüseyin Üzmez vakasının takipçisi olacağız. Hukuk ve insan hakları bu denli ayaklar altına alındığı için ...

Hüseyin Üzmez vakasının takipçisi olacağız. Kadınlarımızın ve çocuklarımızın onurlu geleceği için ...

Aydınlık bir gelecek kendi ellerimizde ...   Yurtsever Cephe/Emekçi Kadınlar ... “

  Meczup ... sefil ... sapkın ... olabildiğince hasta ... bakışlarından irin akıyor ... onursuz ... şuursuz ... serbest kalması tehlikeli ... bitiş tarihi belli olmayan bir gözlem altında tutulma süresi gerekiyor ... tedaviye gereksinimi var ... ancak artık dilediğince özgür ... yeni kurbanlar arıyor, bu kuvvetle muhtemel ... yazıktır ki, bir süreliğine “evdekilerle” idare etmesi gerektiğinin bilincinde zira hepimizin gözleri artık onun üzerinde ... o bir pedofilik ... sahip olduğu ruh ve bedenin içinde, küçük çocukları cinsel birer obje olarak gören ve kendini bu şekilde tatmin eden bir cinsel sapkınlık taşıyor ve bu sapmanın nedenleri tam olarak bilinmiyor ... bazı bilimsel çalışmalar sonucunda; kromozomal anormallikler, zekâ geriliği, hormonal dengesizlikler, depresyon, beyin elektrik aktivitelerinde değişiklikler, beyindeki bazı sistemlerde bozukluklar ve bazı nörolojik hastalıklarla ilişkili olduğu düşünülüyor ... Hüseyin, aynı zamanda ve çok büyük bir olasılıkla pedofilik bir babanın evladı ... çocukluk yıllarında, babasının cinsel tacizine defalarca maruz kalmış olması olabildiğince mümkün ... içindeki tehlike dolu öfke öylesi büyük bir intikam duygusuna dönüşüyor ki, o artık aynı zamanda bir nekrofili hastası ... belki mezarlarda avlanıyor ... gözden uzak ... ve belki de en çok, babasının mezarına yakın ... Hüseyin’in hayvanlara karşı da sapkın bir eğilim taşıyor olması mümkün ... bu yazıya bir de “zoofili” terimini yerleştirmek olasılığı beni şaşırtmıyor ... bir pedofili hastasından her şey bekleniyor tarafımdan ve her türlü kötü sahne canlanabiliyor beynimin çoğu hücresinde ... sahnedeki oyuncular tam da yerli yerinde ... köşede duran o çaresiz küçük kız ya da oğlan çocuğu, öteki köşede yatan mutsuz ölüler ve kaçacak delik arayan onca kedi, köpek ve güz bakışlı ceylanları, yurdumun ... ve bu katliama, bu yok edişlere, bu sapkınlıklara sevinçle tanık olan ötekiler ... memleketimin mapushanelerinde ömür çürütmüş olan onca yurtsever, onca yazar, onca şair varken ve onlar içeride nice umut dolu dizelerle mavilere çoğaltırken soluklarını hala ve bu ülkede olanlara inat; madımak otelinde katledilen ve yüreklerde onulmaz yaralar açan ölmüşlerimizin son çığlıklarının attığı o yer bir madımak kebap evi olabilirken artık ve katillerin zamanaşımından dolayı tıpkı Hüseyin gibi yeni avlar peşine düşecekleri o kanlı elleri ve sefil ruhlarıyla her köşeyi kuşatacakları bir ülke benim ülkem ... benim mutsuz, güzel ülkem ... benim sahipsiz adam ...

Sahi, nerede kalmıştık ... Hüseyin’in tekiydi adı ve soysuzun önde gideniydi hani; çokça sapkın, olabildiğince sakil, hepten meczup ve sefil ... o bir pedofilik, nekrofilik ve zoofilik ... onun dolaştığı ve avlandığı yerlerde ben, kazara ölmeye yatmaktan, kollarımın arasında bir küçük kediyi koruyor olmaktan ve o korunmasız çocukluğumun ellerinden tutmuşken ona yakalanmaktan korkarım ama yürürüm elbet üstüne üstüne ... Hüseyin’in iktidarla değil elbet ancak bir iktidar (!) sorunu olduğu hiç şüphe götürmüyor zira sözünü ettiğim bu üç hastalığı ve akıl tutulmasını yaşayan her yarı bozuk ruhun aynı zamanda yatakta pek çok sorun yaşadığını artık bilim doğruluyor ... kimsin sen, adı Hüseyin, soyu sefilden olma ... kaç kez iğfal edildin sahi ... hep başka yöntemlerle mi “sevdiler” seni ... bu halin boşa değil, bu belli ... Hüseyin, aklı yarım bir ihtiyar ve ölümlerden ölüm beğenmesi için  “vakit” onu bekliyor ... zaman bu be Hüseyin, istesek de istemesek de geçiyor! ...