AFAD Kütahya için hazırladığı raporda ‘Her an 7 şiddetinde bir deprem ve akabinde kimyasal/biyolojik ikincil bir afet yaşanması kuvvetle muhtemel’ saptaması yapıyor. Tüm bölgeyi etkileyecek felakete dikkat çekiyor.

AFAD ‘dikkat’ dedi
Fotoğraf: BirGün

Funda Öz Akcura*

Kütahya Eğrigöz’de Zenit Madencilik’e Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, altın madeni için verdiği onay “Bilirkişinin sorumluluğunu yerine getirmediği ve bilimsellikten uzak karar verdiği” hükmüyle Danıştay davanın yeniden görülmesini istemesinin üzerinden sadece bir ay geçti. Danıştay’ın bu kararıyla birlikte AFAD’ın 2021 tarihli raporu da aslında nasıl bir felaketin eşiğinden dönüldüğünü gösterdi.

Rapora göre Eğrigöz ve yeniden başvurusu yapılan Murat Dağı’nda altın madeni açılması durumunda Marmara’dan Ege denizine; Porsuk çayı, Gediz, Menderes ve Sakarya nehirlerine dek tüm bölgenin arsenik ve siyanürle sonsuza dek zehirlenme riski var.

“Kütahya İl Afet Azaltma Planı” adlı rapor aynı zamanda 2021’de AFAD’ın sitesinde yayımlandı. Kütahya Valiliği gözetiminde AFAD, Dumlupınar Üniversitesi, kamu kurumları, belediyeler ve meslek odalarından 110 uzman personel tarafından hazırlanan rapor, İç Anadolu ile Ege bölgesi arasında eşik olan Kütahya için “öncelikli risk depremdir” diyor. Ve “her an 7 şiddetinde bir deprem ve akabinde kimyasal/biyolojik ikincil bir afet yaşanması kuvvetle muhtemel” saptaması yapıyor.

“Türkiye’de 5 ve üstü depremlerin dahi hasar yapabildiği düşünüldüğünde, durumun ciddiyeti anlaşılmaktadır”. Bu cümleyi, Eğrigöz ve Murat Dağı’nda olası altın madenleri üzerinden düşününce ortaya çıkan senaryo, korku filmlerini aratmayacak türden.

KÜTAHYA SALLANIYOR

“Geçmişteki yıkıcı depremler, fayların canlı olduğunu ve yeni deprem üretme potansiyellerini gösterir” diyen rapora göre, uzunlukları 6 ile 56 km arasında değişen 16 diri fay var bölgede.

Bunlar içinde Akşehir-Simav, Emet-Gediz ve Kütahya fayları öne çıkıyor. Çalışmalar, etki alanı 70 km’yi bulabilecek 7,1 büyüklüğünde “yıkıcı” deprem potansiyelleri olduğunu gösteriyor.

1970’de Gediz’i haritadan silen depremin şiddeti 7,2’ydi. Kütahya da tek risk mevcut faylar değil.

Rapora göre, Ege Graben Sistemi ile Bursa ve Eskişehir’deki olası depremler de bölgeyi etkileyecek.

Bombayı elimize veriyor:

Batı Anadolu ve yakın çevresinde her üç buçuk yılda bir, 5,5 ve daha büyük depremler yaşanıyor!

Yapılan tespitler, topraklarının yüzde 91’i maden ruhsatlı olan Kütahya’da herhangi bir maden faaliyetinin felaketle sonuçlanacağını gösteriyor.

Neredeyse rutine dönüşmüş depremler ve artçıları bölgenin yılın hemen her günü beşik gibi sallandığını ispatlıyor.

ŞİRKETLER TARTIŞTIRMIYOR

Rapor bahsetmemiş, ama biz söyleyelim:

Eti Gümüş’e ait gümüş madeninin atık depolama barajı 2011’de patlamış ve siyanür ile ağır metallerden oluşan çamur derelere akarak bölgedeki yaşamı yok etmişti.

Rapor, bölgenin ikliminin de özellikle pasa ve atık havuzu üreten madencilik için tehlike arz ettiğini işaret ediyor.

Karasal iklime bağlı gece/gündüz sıcaklık farkı, rüzgar, fırtına, don ve çözülme ile kısa sürede çok miktarda yağış bırakan mevsimsel yağmurlar yüzünden bu tarz madenciliğin doğayı katliamlara gebe bırakacağını öngörüyor.

Yıllardan beri hem alanlarda hem duruşma salonlarında dile getirdiğimiz, kaybettiğimiz davalarda kayıtlara geçirttiğimiz ifadelerin, devleti temsil eden kurumun raporunda resmiyet kazanması bize has ironi olsa gerek:

“Doğal kaynaklar işlenip ekonomiye kazandırılırken sanayi devriminden kalma alışkanlıklar sürüyor; ekonomik getiri ön planda tutuluyor, çevreye etkileri yeterince göz önünde bulundurulmuyor.”

Ve yüreği kanatan o itiraf: “İşletmeler ticari kaygılarla riskleri göz ardı ediyor. Kurumlar arası bilgi paylaşımının olmaması, yetersiz denetim afet riskini artırıyor!”

Devamı daha vahim: “İşletmeler (maden şirketleri diye okuyalım), işletme kaynaklı etkilerin tartışılmasından rahatsız olmaktadır. Etkilerin yeterince tartışılmaması, sorunların belirlenmesi ve çözümünü de engellemektedir!”

BİLİRKİŞİ: “SAKINCA YOK”

Çevre Bakanlığı, Tavşanlı ve Simav arasındaki Eğrigöz Dağı’nda Zenit Madencilik’in açmak istediği Örencik altın madenine onay verince köylüler 2021 yılında dava açmıştı.

Aynı günlerde maden sahasındaki tapulu tarlalar için de Cumhurbaşkanlığı tarafından acele kamulaştırma yapılmıştı.

Yöre halkı, bölgenin birinci derece deprem riski taşıdığını, ekosistemin geri dönülmez zarar göreceğini söyleyerek dava açmış ve acele kamulaştırmanın iptalini talep etmişti.

Ancak geçen yılın şubatında sahayı gezen bilirkişi heyetinin “maden açılmasında sakınca yoktur” demesi üzerine kaybedilmişti.

Son 20 yılda açılan tüm altın madenlerinde şirketlerin hazırladığı ÇED dosyaları için görüşleri istenen ormandan fen işlerine kadar devletin neredeyse tüm kademesi “uygun” onayı verdi.

Kaybedilen davaların birçoğunda, asıl işi “kamu hizmeti” olan Bilirkişiler riskleri görmezden gelip “olur” dedi.

Kütahya Afet Azaltma Planı, tespit ettiği sorunların bir nedenini “kurumlar arası diyalog, bilgi ve veri paylaşımı olmayışı/eksikliği” diye açıklıyor.
Devlet adına, farkına varmadan itirafta bulunuyor. Ama son raddede “bir deprem ülkesi olmamıza rağmen yaşananlardan ders çıkarma kabiliyetimizin düşük olduğunu” söyleyerek topu yine bize atıyor.

O ders fazlasıyla çıkmadı mı acaba?

*Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü