Hile ve hırsızlık iddialarının gölgesinde milyonlar yarın sandığa gidecek. Seçimi izlemek için Türkiye’ye gelen AGİT temsilcisi Avusturya Milletvekili Berivan Aslan BirGün’e konuştu: Kaygılıyız ve bu nedenle Türkiye’deyiz

AGİT: Hile olmaz diyemeyiz, kaygılıyız

İBRAHİM VARLI ibrahimvarli@birgun.net

Milyonlarca seçmen yarın seçim usulsüzlüğü, hile ve hırsızlık iddialarının gölgesinde sandığa gidecek. Hem ülke içinde hem de uluslararası kamuoyunda seçime hile karıştırılacağına dair yaygın bir kanı ve endişe var. Muhalefet partileri ve sivil toplum örgütleri geçmiş seçimlerdeki usulsüzlüklerin tekrar yaşanmaması ve oyların çalınmaması için adeta seferberlik ilan etmiş durumda. Bu kaygılar nedeniyledir ki hiç olmadığı kadar yabancı gözlemci ilk kez bu oranda seçimi takip edecek.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) da seçimleri izlemek üzere çok sayıda gözlemcisini Türkiye’ye gönderdi. AGİT’in yarınki seçimleri gözlemlemek üzere Türkiye’ye gönderdiği gözlemcilerden birisi de Avusturya Yeşiller Partisi Milletvekili Berivan Aslan. Yeşiller Partisi’nin hukukçu vekillerinden Aslan BirGün’ün sorularını yanıtladı. Türkiye’yi radarı kaybeden bir uçağa benzeten Aslan sandıktan, demokrasiyi yoğun bakımdan çıkartacak bir sonuç beklediğini söyledi.

>> Türkiye’yi yakından takip ediyorsunuz ve seçim dolayısıyla da Avusturya’dan geldiniz. Gözlemlerinizi aktarabilir misiniz?

Ne yazık ki Türkiye demokratik, şeffaf bir seçim sürecine sahne olmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makamının gerektirdiği “tarafsızlığı” bir tarafa bırakarak iktidar partisi lehine seçime dahil olması, devlet kaynaklarının AKP lehine sınırsızca kullanılması gibi etkenler başlı başına bir sorun. Eşit şart ve koşullarda partiler seçime girmiyor. Türkiye’deki seçim atmosferini şöyle çizebilirim; Türkiye radarı kaybeden bir uçak gibi. Ya yönünü bulacak herkes kurtulacak ya da kaybolup düşecek. Bunu hep birlikte göreceğiz.

>> Dışarıdan bakınca Türkiye nasıl görünüyor? Oy hırsızlığına dair yaşanan kaygıları Avrupa da taşıyor mu?

Evet, kaygılıyız ve bu endişelerimiz nedeniyle buradayız. Türkiye’deki seçimleri izliyoruz. Avrupa basınında her gün buraya dair haberleri okumam mümkün. Basına, gazetelere yansıyanlar bizi çok kaygılandırıyordu. Türkiye seçim tablosuna bir Avrupalı’nın gözünden bakacak olursak, kelimenin tam anlamıyla bir panik tablosuyla karşılaştığımızı söyleyebiliriz.

>> Saldırılar, hileler, baskı ve tehditler. Türkiye bu atmosfer içinde sandığa gidecek. AB üyeliği arzusundaki bir ülkenin bu koşullarda seçime gitmesini nasıl karşılıyorsunuz?

Türkiye’deki siyasi atmosferin mutlaka şiddet unsurundan arındırılması gerekiyor. Bu bir zorunluluk ve evrensel demokratik değerlerin olmazsa olmaz şartı. Ancak bu şartların pek azı yerine getiriliyor. Saldırılar, ölümle sonuçlanan provokasyonlar var. Daha birkaç gün önce Bingöl’de HDP’li bir minibüs şoförü öldürüldü, bir diğeri Erzurum’da diri diri yakıldı. Türkiye AB’ye girmek istiyor ancak birçok konuda olduğu gibi seçim standartları açısından da AB düzeyinde değil.

>> Bu koşullar altında gidilen seçimi siz ne derece “sağlıklı” buluyorsunuz?

Şunu söyleyebilirim ki, demokrasi şiddetle beraber yoğun bakımda. Bu yadsınamaz bir gerçeklik. Ve haliyle sağlıklı bir seçim atmosferinden bahsedemeyiz. Bunu AGİT kendi raporlarında zaten öncesinde dile getirmişti. Bu konuda yayımlanan bir sürü ara rapor da var.

>> Seçimlerde sandık güvenliğine ilişkin kaygılar ve tartışmalar sürerken AGİT seçimleri izlemek üzere Türkiye genelinde çok sayıda kentte heyet bulunduracak. Keza Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi de. Bunu nasıl yorumlamak lazım?

Bu yeni bir şey değil esasında, her zaman bu tarz şaibeler vardı. Daha önceki dönemlerde de gözlemciler gelmişti, bu oranda olmasa da. Bu hile ve şaibeler AGİT dahil birçok uluslararası kuruluşun raporlarında da kendisine yer bulmuştu.

>> Oyların çalınacağına, hırsızlık yapılacağına dair ciddi bir kaygı var. Siz bu kaygıları paylaşıyor musunuz?

Maalesef ki evet. Bu konuda derin bir endişe var, ki burada bulunmamızın asıl nedeni de zaten bu kaygılar. Bir siyasetçi olarak bu kaygıyı her seçimde yaşamak üzüntü verici. Özellikle yurtdışı oylar kaygılandırdı beni. Hiçbir denetim ve kontrol yoktu bu oylarda. Bunları kim denetledi, nasıl denetledi tam bir muamma.

>> Türkiye eşit koşullarda bir seçim yarışına sahne olmuyor şeklindeki eleştirilere katılıyor musunuz?

Eşit de değil adaletli de. Örneğin yüzde 10 barajı. Demokratik katılım standartları açısından eşitlikçi değil. Bu baraj oranıyla koca bir kitlenin tercihini ciddiye almamış oluyorsunuz. Türkiye, Avrupa’nın en yüksek seçim barajına sahip ülkesi. Birçok ülkede seçim barajı dahi yok. Avrupa ülkelerinde neredeyse yüzde 5’in üzerinde baraj olan ülke yok.

>> Siz sandıktan ne tür bir sonucun çıkmasını bekliyorsunuz?

Bu seçim Türkiye halkları açısından çok önemli. Demokrasiyi yoğun bakımdan çıkartacak bir sonuç bekliyorum. Bu yönde bir sonucun çıkmasını da umuyorum…