Ağlamanın sırası

Hani belki sizin de vardır öyle bir arkadaşınız, gençlikten yaşlılık yıllarına dek uzanan ve birbirinize takılmalarınızda kimi kaba saba deyişlere yer veren. Ancak ikili, sövgü olarak algılamaz arada bir kullandıkları argo sözcüklerini; o, artık aranızda konuşma biçeminiz olmuştur; onun için de kimse alınmaz, kimse küsmez.

Bu hafta yazmak istediklerimi açınca, demez mi O:

-Ya, ne tutturuk herifsin!”

B- Ne yapmışım gene?

O- Ne o idamı işliyorsun ya?! Bir hafta, üç hafta, beş hafta...

B- Sekiz hafta.

O- Yuhh yani!

B- Sıktın ama,

O- Sıkan sensin! Ele aldığın konuyu o yazıda bitirmelisin.

B- Nedenmiş geri zekalı?

O- Şimdi de geçen haftaki Gomidas’ı sürdürmek niyetindesin. Aslında sen sırf kompleksin ha; hep “off yine yeterli olmadı” diye diye bak haline şimdi, bak, tırnaklarını yeyip duruyorsun.

B- Beni sen sinir hastası yaptın. Yerim yetmedi. Komitas’tan yola çıkarak Soykırımlara da değinmek istiyordum.

O- İsabet. Daha uzun yazsan hiç çekilmezsin!

B- Yeter be adam!

O- Ne o “hemşerim”, senin dille “ildeşim Komitas, Kütahya” falan, takım tutar gibi; sen orada yaşamadın ki!

B- Yaşadım demedim, doğmuşum dedim. Yazıdan bi mok anlamamışsın. İldeşlik ile işim olmaz, takım da tutmam. Hani önemli kişilerin doğduğu ya da öldüğü yerlere bir anıtı, bir heykeli dikilir, anılır ya, o!

O- Sorduk, niye fırçalıyorsun?

B- Ermenileri zorunlu göçe(tehcir) zorlayanların başında Talat Paşa! Tarihsel belgeler, fotoğraflar söylüyor, anlatıyor ne(ler) olduğunu.

O- Nelerdir, hatırlat bir?

B- Ooo, şuna bak. Yok canım: armut piş ağzıma düş! Biraz çalış öyle gel karşıma. 1 Dünya Savaşı, İttihat Terakki, başla öyle… Ama istersen önce “Gomidas Vartabed ile Çankırı yollarında” (Aram Andonyan / Belge Yayınları) oku. O kitapta çok şey bulursun. Oradan sana bir iki alıntı yapayım…

O- Dur önce, Talat Paşaya ne olduydu?

B- Belleğini de yitirdin ha? Osmanlının 1. Dünya savaşında yenik düşmesinin ardından, İttihat ve Terakki Cemiyetinin belirleyici isimlerinden olan Talat Paşa, Aralık 1918’de Berlin’e kaçtı. Divan-ı Harb-i Örfi Mahkemesince 5 Temmuz 1919 günü İsmail Enver, Cemal Paşa ve Dr. Nazım ile birlikte, Osmanlı uyruklu Ermenilere uygulanan soykırımın düzenleyicisi(baş mimarı) olma suçundan yokluğunda (gıyabında) idama mahkum edildi…1921'de Berlin'de suikast sonucu öldürüldü.

O- Neyse geçti gitti. Ne yazıyor senin kafa kağıdında?

B- Ne yazacak; Türkiye Cumhuriyeti Nüfus Cüzdanı…

O- Demek ki o Osmanlı dönemi, bırak onlar düşünsün…

B- Osmanlılar mı? Gelelim T.C.’ye… Kimliğini neler yaptığını geçen hafta anlattığımız bir yaratıcı Komitas, o değil de; bir yok edici anılıyor birçok yerde; caddeler, sokaklar, okullar, duraklar, bilmem daha neler neler var Talat Paşa adı verilen…

O- Kitaptan okuyacaktın hani?

B- Birinci şifre telgraf(No: 830): “Ebeveynlerine uygulanan zulümleri hatırlayamayacak yaştaki çocukları toplayıp besleyin, diğerlerini kervanlarla birlikte gönderin. 12 (25) Aralık 1915, İçişleri Bakanı Talat…”

O- Bu ölüme gönderin anlamında?

B- Evet. Bir diğeri: 16 (29) Eylül 1915, yine İçişleri Bakanı Talat imzasıyla: “Hükümet, İttihat Komitesi emriyle, tüm Ermenilerin yok edilmesini tebliğ etmişti. (…)Yok etme usulleri ne kadar da feci olsa, vicdan sesine kulak asmadan ve kadın, çocuk, engelli vb. ayırt edilmeden… ayırt edilmeden…”

O- E, devam et… haydaaa, ağlamanın sırası mı…