2012 yılından beri Femen’in liderliğini sürdüren Shevchenko kitabında, kadınları bile isteye görünmez kılmış ve nesiller boyu kız çocuklarına değersiz olduklarını tekrarlayıp durmuş düşüncelere karşı bir bildiriye imza atarak bizleri bu hareketi keşfetmeye çağırıyor

Ahlaka mugayir olalım

DUYGU ERGÜN

Okula henüz başlayan yedi yaşında bir kız çocuğu olsanız ve öğretmeniniz kendinizi yakın hissettiğiniz bir çizgi film kahramanı üzerine düşünmenizi istese, hangi karakterle özdeşleşirdiniz? Kuşkusuz bu soruya ya bir çırpıda yanıt verecek ya da bir müddet düşüneceksiniz. FEMEN hareketinin uluslararası liderliğini sürdüren Inna Shevchenko, gerçek hayatta karşılaştığı bu soruya hemen yanıt veremeyenlerden. Çünkü izlediği hiçbir çizgi filmde ilham alabileceği güçlü ve akıllı bir kadın karakter yok.

Inna Shevchenko, örnek gösterilen ‘iyi’ bir kız çocuğuyken nasıl büyük bir ‘baş belası’na dönüştüğünü anlattığı Bütün Kadınlar Kahramandır adlı kitabında feminizme dair ilk uyanışlarını aktarıyor. Doğduğu Ukrayna’da, hemen hemen bütün kadınların manken olması ya da başarılı bir evlilik yapması beklenilen bir ülkede, o, çocukluğundan itibaren ona öğretilenin aksine tarihte bir rol model olmanın peşine düşüyor. Ve kadınların yüzlerce yıldır süren köleliğine karşı sürdürülen mücadelede “bedeninin her hücresini seferber ediyor.”

ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR DURUŞ: FEMEN

Kadın bedeni her daim egemen ataerkil yapı ve onun cinsiyetçi dili tarafından tahakküm altına alındı. Özellikle muhafazakâr toplumlarda ‘namus’ kavramı, kadın bedenini kontrol altına almanın önemli bir gerekçesi sayılıyor. Bununla birlikte kapitalizmin reklam algısıyla pazarladığı kadın bedeni, aşağılayıcı ve araçsallaştırıcı yöntemlerle yine metalaştırılıyor. Tarih boyunca kadınlar bu algıya karşı çıktı ve hak arayışlarını sürdürdü, sürdürmeye de devam ediyorlar. “Bedenim benimdir ve istediğim gibi kullanırım” algısından yola çıkan Femen hareketi de bedenlerini ortaya koyup toplumumuzda ve tüm dünyada geçerliliğini hâlâ sürdüren basmakalıp kadın anlayışına karşı özgürlükçü bir duruş sergilemeye çalışıyor. 2012 yılından beri Femen’in liderliğini sürdüren Shevchenko kitabında, kadınları bile isteyerek görünmez kılmış ve nesiller boyu kız çocuklarına değersiz olduklarını tekrarlayıp durmuş insanlık tarihine karşı bir bildiriye imza atarak bizleri bu hareketi keşfetmeye çağırıyor.

Femen denildiğinde birçoğumuzun aklına ‘meme’ geliyor ve bu yüzden yapılan eylemlerin utanılması gereken eylemler olduğu kanısı oldukça yaygın. Inna Shevchenko, Femen’e katıldığında aldığı ilk tepkilerin benzer bir ifadeyle “Utanmıyor musunuz?” olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Aile geleneklerine karşı gelmekten, kendi yolumu çizmekten ötürü utanmam gerektiği düşünülüyordu.” Oysa onlar, dile gelen bedenleriyle “Bizim silahımız çıplak göğüslerimiz” diyor ve kendilerini “korkusuz ve özgür olan Amazonların tekrar vücut bulmuş hali” olarak tanımlıyorlar.

AMAZONLAR VE FEMENLER

Shevckenko, tarihteki kadın figürlerini ve kendisine ilham veren kadınları sıklıkla dile getiriyor. Bunlardan biri de edebiyat öğretmeni ve derste Amazonlarla ilgili anlattığı şu hikâye: “Amazonların kocaları yoktur. Vahşi hayvanlar gibi her ilkbaharda kendi topraklarından ayrılarak komşu toprakların erkekleriyle yatarlar. Bu anın, özel bir tören olduğunu düşünürler. Hamile kaldıklarında erkekleri terk ederler. Doğurdukları çocuk oğlansa onu öldürürler, kızsa onu büyük bir sevgi ve özenle kadınlar topluluğunda büyütürler.”

Bu dersten sonra anti-kahramanlar, erkekleri katleden, bir göğüslerini yakan ve savaşa susamış haşin kadınlar olarak anlatılan Amazonlarla ilgili şöyle diyor: “Dişilik güçsüzlük değildir. Dişi, güçlü, hatta sert olabilir. Amazonların hikâyesi beni, kendi dişiliğimi yeniden düşündürmeye yönlendirdi. O kadınlar Pierre Paul Rubens’in Amazonların Savaşı tablosunda resmettiği gibi yarı çıplak savaştılar, düşmanlarını öldürdüler ve savaşırken öldüler. O yıllardaki ergenliğimde, birkaç yıl sonra modern bir amazon kabilesine katılacağımı ve tek silahımın vücudum olacağını hayal bile edemezdim.”

Femen de tarihine tanıklık ettiğimiz böylesi bir Amazon kabilesi kabul edilebilir. Ve yine Shevckenko’nun ifadesiyle: “Kesinlikle şiddet içermemekle birlikte FEMEN eylemleri Rubens’in tablosuna çok benzer. Ve dürüst olalım, tıpkı efsanevi Amazonlar gibi, FEMEN de pek iyi bir üne sahip değil. Tarihteki tüm isyankâr kadınların ortak noktası, olumsuz bir şekilde tanıtılmış ve toplumun saldırılarına maruz kalmış olmalarıdır. Toplum sizden korkarsa sizi yok etmeye çalışır…”

BİR DEVRİMİN İÇİNDE OLMAYI HAYAL ETMEK

Kadınlar sosyal hareketlerin, devrimlerin başında ve orduların ön saflarında yer aldılar. Eşitlik ve cinsel özgürlük uğrunda savaştılar. Yine de kurumsallaşmış ataerkillik; erkeklerin kahraman, kadınların güzel oldukları, erkeklerin otoriteyi ellerinde bulundurdukları, kadınlarınsa itaat ettikleri ve hatta cahil oldukları bir modeli önermeye devam ediyor. Shevckenko, kitap boyunca bu algıyla savaşıyor. Kitabının mutfakta yemek yapmaktan ziyade bir devrimin içinde olmayı hayal eden genç bir kadının itirafı olduğunu belirterek bizleri ahlaka mugayir olmaya, dayatılan kuralları sorgulamaya ve bu kuralları delmeye, üzerimize yansıtılan ataerkil bakış açısını reddetmeye davet ediyor. Olası bir muhalefete karşı ise şunları öneriyor:

“Eğer herhangi biri size feminizmin geçmişte kalmış bir mücadele olduğunu ve günümüz kadınlarının özgür olduklarını söyleyecek olursa, onlara sünnet uygulamalarına, zorla nikâhlara, cinsel sömürüye ve evlilik içi şiddete kurban giden kadınların dehşet uyandırıcı sayısını verin. Ve eğer biri feminizminizin fazlasıyla radikal olduğunu söyleme gafletinde bulunursa, ona ne derece büyük bir cehalet içinde olduğunu söylemekten asla çekinmeyin.”
Dünyayı yeniden düşünme sırası kadınlarda!