Su Ava, şehir karmaşasından kaçıp köye yerleşti. Eski bir öğretim üyesi olan Ava, “Ahlat ağacının altına bir derslik yaptım. Asli işimin hâlâ öğretim üyeliği olduğunu düşünüp, öğretmenliği bırakmadım” diye anlatıyor.

Ahlat ağacının altı derslik oldu

Filiz GAZİ

Eski öğretim üyesi olan Su Ava, şehir hayatını, kurumsal kimliğini bırakıp köye yerleşti. Üniversiteyi, bahçesindeki ahlat ağacının altına taşıdı. Ava ile pandemiden sonra “Ege’ye gidenleri”, köylere ulaşan inşaat şirketlerini, organik tarımın ülkede ne kadar mümkün olduğunu, “sürdürülebilir köy hayatı” gibi hayatımıza giren yeni tanımları konuştuk.

Akademisyenken şehir hayatını bırakıp köye yerleştiniz. Nerden aklınıza geldi?
Delirdim… En son İstanbul’da bir üniversitede görevliydim, ondan önce de üst düzey beyaz yakalıydım. 1 Eylül 2015’te şehir hayatını geride bırakıp, yola çıktım.

Yola çıkarken aklınızda bir plan var mıydı?
Yoktu. Emekli olunca yapacağım hareketlerdi bunlar benim… Daha önce Moskova’da, Londra’da, Kahire’de yaşadım. Bir iş teklifi gelmişti, İzmir’e gittim. Bir hafta sonra geri döndüm. ‘Küçük yerde yapamam, ben metropol insanıyım’ dedim. Buraya gelirken de yapabileceğimden emin değildim. 24 saat yaşamaya alışkındım. Sergiye, konsere, arkadaşlarla buluşmaya… Her yere yetişirdim. Şu an İstanbul’a geldiğimde kaçacak yer arıyorum. Zorunlu olmadıkça gelmiyorum.

BAHÇELER ZEHİR DOLU

Köyden toprak mı aldınız? Nasıl yerleştiniz?

Pandemi ile birlikte insanlar buralara akın etti. Toprağa market rafındaki bir ürün gibi bakıyorlar ve fiyatını öğrenip satın alıyorlar. İki sene önce benim şu an üzerinde dersliğim olan arazinin sahibi 200 bin veren olsa hemen satacağım diyordu. Ben 20 yıllığına kiraladım. Aynı kişiye bugün 1 milyon lira veriyorlar ve satmıyor. Şehirli yapıyor bunu. Burada saçma bir emlak rantı oluştu. Benim oturduğum köye Alioğlu İnşaat girdi örneğin, siteler yapılıyor şu anda. 500 metre aşağımda ‘Sürdürülebilir Köy Hayatı’ diye bir proje başlatıldı. Bu o kadar saçma ki! Sürdürülemeyen hayat yok, bahsettiği sürdürülebilir kısmı da artık köylerde yok.

İnsanlar emekli oluyor, yıllarca o şehir hayatından dişlerinden, tırnaklarından artırdıkları paralarla gelip burada küçücük bir bahçe alıyorlar. Sade, temiz bir yaşam… Fakat o insanlar şunu hesap edemiyorlar. 3- 5 km ötelerinde bir termik santral kurulmak üzere! Örneğin Çanakkale Bayramiç, büyük kestane ağacı ormanı ile kaplı. Oradan aldığım balı bir laboratuvarda tahlil ettirdim. Sonuç zehir çıktı!

ORGANİK TARIMIN ZORLUĞU

Pandemiden sonra insanlar buraya akın etti dediniz. Diğer taraftan organik tarım furyası da var…
Evet, o da var. Oysa bu memlekette organik tarım yapabileceğin alanlar çok kısıtlı. Her ne kadar devlet sana al bakayım, burada organik tarım yapabilirsin dese de işler öyle ilerlemiyor. Tependen ilaçlama uçağı geçiyor mesela ama burası organik tarım sahası diyorsun, ‘pardon’ deniliyor. Biz burada böyle bir şey yaşadık. Neticede uçağın güzergâhını değiştirme bürokrasisi o kadar uzun sürdü ki… Üç senemizi aldı. Onun dışında bizim üreticimiz ilaçsız üretimi bilmiyor. Devletin verdiği tohumlar da hibrit tohum oluyor. Köylüye hibrit tohumu verip, şu aşamada şu ilacı, bu aşamada bu ilacı, hasat öncesi de bu ilacı kullanacaksınız diyorlar.

ÇOCUKLARA ÜCRETSİZ DERS

Köyde tarım ve arıcılık dışında neler yapıyorsunuz?

Çocuklara ücretsiz ders veriyorum. Bu yıl gönüllü öğretmenlikte 6’ncı yıl oldu. Yıllardır, bu ilçede, bu ilçeye bağlı köylerde oturan çocuklara ders veriyorum. Bu sene üniversiteye girmiş çocuk sayısı 57 oldu. İçlerinde mezunlarım var. İş sahibi olanlar var. Üniversiteye giren çocuklar için de tabiri caizse kapı kapı dileniyorum. Onlara burs bağlıyorum. Yarın Uludağ, Ziraat Fakültesi’nde okuyan bir öğrencim gelecek. Onu Almanya’da bir organik çiftliğe stajyer olarak göndereceğim. Almanya’daki çiftlikle online bir görüşme yapacağız.

Nerde ders veriyorsunuz?
Bahçemde kocaman bir ahlat ağacım var. Ahlat ağacının altına bir derslik yaptım. Bir de çardağım var. Asli işimin hâlâ öğretim üyeliği olduğunu düşünüp, öğretmenliği bırakmadım. Çünkü başka kurtuluşumuz yok. Bu memleketin kurtuluşu eğitimden geçiyor. Niye uğraşıyorsun elâlemin çocuğuyla diyorlar. Net söylüyorum: Analarına babalarına benzemesinler diye uğraşıyorum.

***

Bitkisel hayattasınız

Neler değişti hayatınızda?
Bir tiroid sıkıntısı yaşadım, bir süre onkoloji ve endokronoloji arasında gittim geldim. Akabinde anne olma ihtimalimin neredeyse kalmadığı söylendi. Şekeri, gluteni, süt ve süt ürünlerini kestim. Beslenmenin olumsuz etkisinden dolayı doğal yollarla çocuk sahibi olmak neredeyse mümkün değil, menapoz yaşı erken yaşa düşmüş durumda. Şehirde yaşadığım yıllar boyunca herkes gibi hibrit ürünler yedim. Hibrit tohum olduğunu bilerek ektiğiniz bir domatesin tohumunu alıp ondan yeni domatesler üretmeniz mümkün değil. Sütün hormondan ibaret, domatesin, buğdayın hibrit... Nasıl sağlıklı yaşayalım?

Yaşadığınız köyden, yaşadığım İstanbul nasıl görünüyor?
Çok net söyleyeyim: Bitkisel hayattasınız. Buradan bakınca, yaşanmaz orada diyorum. O şekilde yaşayıp, sağlıklı olmanız da mümkün değil. O kaosun içinde istediğiniz kadar organik beslenin. Soluduğunuz oksijen, oksijen değil. Stressiz günü geçtim, anınız yok. Sağlıklı yaşam için gıda kadar oksijene, dingin bir zihin ve ruha da sahip olmanız gerekli.