Akademide erkek şiddetine karşı birleşen akademisyenler, “Cinsiyetçi kültüre karşı başka bir akademi mümkün” başlıklı metni yayımlayarak yaşananlara ‘dur’ demek için imza başlattı. Ceren Damar’ın öğrencisi tarafından gerçekleştirilen katliamını ve Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Murat Paker’in danışanını taciz etmesini hatırlatan akademisyenler, “2019 yılı Türkiye akademisini derinden sarsması gereken iki erkek şiddeti vakasıyla başladı. Önce […]

Akademisyenlerden çağrı: Cinsiyetçi kültüre karşı başka bir akademi mümkün

Akademide erkek şiddetine karşı birleşen akademisyenler, “Cinsiyetçi kültüre karşı başka bir akademi mümkün” başlıklı metni yayımlayarak yaşananlara ‘dur’ demek için imza başlattı.

Ceren Damar’ın öğrencisi tarafından gerçekleştirilen katliamını ve Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Murat Paker’in danışanını taciz etmesini hatırlatan akademisyenler, “2019 yılı Türkiye akademisini derinden sarsması gereken iki erkek şiddeti vakasıyla başladı. Önce Ceren Damar asistan olarak çalıştığı üniversitede, sınavda kopya çektiğini tespit ettiği bir erkek öğrencisi tarafından katledildi. Ardından, Bilgi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışan klinik psikolog Murat Paker terapi esnasında kadın danışanını taciz ettiği gerekçesiyle cinsel saldırı suçundan yargılanarak ceza aldı. Ne var ki bu fiil akademiden dişe dokunur bir tepki görmedi. Bu iki olayı birbirine ekleyen toplumsal cinsiyete dayalı yapısal bir bağ olduğunu ve bunun merkezinde eril tahakkümün durduğunu biliyoruz. Akademik dünyanın bir parçası olarak, artık bu sorunu açıkça dile getirmenin zamanının geldiğini düşünüyoruz” ifadelerine yer verdi.

‘Eril tahakkümün nasıl işlediği gözler önüne serilmiştir’

“’Paker’in cinsel saldırı davası ve ardından gelişen olaylar ise, akademi içindeki eril tahakkümün nasıl işlediğini ve yeniden üretildiğini tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir” denilen açıklamada, “Öncelikle, davanın duyulmasıyla birlikte akademik çevrelerde genel olarak derin bir sessizlik hâkim olmuştur. Sanki üstü örtülerek bu olayın daha fazla konuşulmamasına çalışılmıştır. Daha da vahim olanı ise nüfuzlu ve otorite sahibi bilim insanlarının, tanınmış bir akademisyen olması nedeniyle şiddet failini savunmaya ve korumaya yönelik gösterdikleri çabadır” denildi.

Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Şiddet failinin eğitimi, uzmanlığı, muhalif ya da eleştirel tutumu gibi özellikleri öne çıkarılarak böyle bir eylemi yapmış olamayacağı iddiası çerçevesinde bir koruma kalkanı oluşturulmaktadır. Şiddet failini koruyan bu seçkinci ve hiyerarşik cemaatleşme eğilimi, akademi içerisinde ataerkil kültürü besleyerek erkek şiddetini meşrulaştırmaktadır. Yaş, sınıf, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi çok çeşitli dinamiklere bağlı olarak akademik dünyada üretilen bu iktidar ilişkileri, şiddete uğrayan kişilerin hak arama cesaretini kırmakta ve sessiz kalmalarına sebep olmaktadır.”

“ERKEKLİK OTORİTESİ FAİLLERİN ÇEVRESİNİ KOZA GİBİ ÖRÜYOR”

Yapılan açıklamada, “Akademide cinsel tacizle ve onun arkasında yatan cinsiyetçi iktidarla mücadelenin önündeki en büyük engel, akademiye atfedilen saygınlık ve otoritenin erkeklik otoritesiyle birleşerek erkek faillerin çevresini bir koza gibi örmesidir” denildi.

“FAİLLERİ KORUMAK, AKADEMİNİN ETİK İLKELERİYLE TERS DÜŞÜYOR”

Açıklama, şöyle devam etti:

“Akademi içinden veya dışından, her kim olursa olsun, failleri korumanın kendimizi ait gördüğümüz akademik geleneğin tüm etik ilkeleriyle ters düştüğünü düşünüyoruz. Bu akademik anlayışla aramıza bir sınır çizdiğimizi kamuoyuna aktarmak ihtiyacı hissediyoruz. Akademinin yaşanan bütün baskı ve zorluklara rağmen her türlü eşitsizlik ve ayrımcılık biçimlerinin farkına varıp bunlarla mücadele etmesi gerektiğine inanıyoruz. En önemlisi, bunu yaparken kendisini bu iktidar ilişkilerinden muaf tutmasını kabul edilemez buluyoruz.”

Açıklama, şu ifadelerle son buldu:

“Biliyoruz ki biz yalnız değiliz, akademide bizim gibi düşünen ve hisseden çok sayıda insan var. Başka bir akademi mümkün ve bunu ancak bir araya gelerek biz değiştirebiliriz. Bu yüzden akademiyi içeriden ve dışarıdan dönüştürmek için bizim gibi düşünen herkesi bu çağrıya ortak olmaya davet ediyoruz.”