İktidarın üniversiteler üzerindeki baskısının akademisyenlerde yarattığı korku atmosferi, “Siyasal Korku ve Akademik Hayatın İnşası” araştırmasıyla ortaya konuldu. İşsizlik ve etiketlenme, akademideki tehdit unsurları arasında başı çekti

Akademiye iktidar kaynaklı korku hâkim

MUSTAFA MERT BİLDİRCİN m.mertbildircin@gmail.com

Büyük bölümü dayanaktan yoksun suçlamalarla ihraç edilen akademisyenler ve öğrenci eylemlerine yapılan müdahaleler Türkiye’de akademik özgürlüğün içinin boşaltılmasına yol açtı. Siyasal korkunun akademik hayatın inşa sürecine etkisini araştıran akademisyen Zeynep Kurnaz, Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Anabilim Dalı için hazırladığı doktora tezi kapsamında akademisyenlerle görüşmeler yaptı. Devlet üniversitelerindeki sosyal bilimler alanlarında çalışan akademisyenlerin katıldığı çalışma, akademide hakim olan korku atmosferini gözler önüne serdi. Kurnaz, araştırmasında, “Türkiye’de akademik hayatın inşa sürecince siyasal korkular önemli bir etkiye sahiptir” değerlendirmesinde bulundu.

Korkunun akademik hayata etkisini belirlemek amacıyla yapılan araştırma çerçevesinde, “Bu Suça Ortak Olmayacağız, Vatansever Türk Aydınları, Akademisyenler Teröre Karşı" ve "Fikir ve İfade Özgürlüğü” bildirilerine imza atan akademisyenler ile hiçbir bildiriye imza atmayan akademisyenlerle görüşüldü. Farklı ideolojik kesimleri kapsayan görüşmelerde 47 akademisyene siyasal mekanizmalar karşısında korkuları olup olmadığı soruldu. Akademisyenlerin 34’ü siyasal mekanizmalardan kaynaklı korkuları olduğunu kaydederken 13 akademisyen bu tür bir korkuya sahip olmadığını dile getirdi. Akademisyenlerin yayınları nedeniyle kendilerini tehdit altında hissettiği yönündeki tespit, bir araştırma görevlisinin şu sözlerine yansıdı:

“Bu daha çok hayatta kalma kaygılarınıza paralel giden bir şey. TÜBİTAK bursuna başvurmak gibi amaçlarınız varsa… Rusya çalışıyorum örneğin ama Rusya-Türkiye ilişkilerini yazarken uçak krizine girmemeye gayret ederim. Çünkü bilirim ki bursa başvurduğumda bu benim önüme gelecek. Burs veren kurumun siyasetle ilişkisi öyle iç içe ki…”

Toplam 407 akademisyenin ihracına yol açan “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi (BAK)” bildirisine imza atma ile iktidar karşısındaki korkunun varlığı arasındaki ilişki de ele alındı. İktidarın, BAK bildirisini hedef almasının imzacı akademisyenlerde korkuyu artırdığı bildirildi. Bildiriye imza atan bir doçent şunları ifade etti:

“Bir şeyler olacağını bilerek imza attım. Devlet bizi hedefine koydu. Hatta terör suçuna sokmaya çalışıyorlar. Yaş itibarıyla mı, deneyim itibarıyla mı ya da örgütlülük itibarıyla mı bilmiyorum ama çok rahatım. Çünkü hiçbir şey yapamamanın azabını çekiyorum.”

Fişlenmek korkusu
Araştırmaya göre, akademisyenlerin yoğun biçimde yaşadıkları korkunun başında işlerini kaybetme korkusu geldi. Görüşülen, 47 akademisyenden 18’i en çok işini kaybetmekten korktuğunu belirtirken 16’sı etiketlenmekten korktuğunu söyledi. Akademik faaliyetlere destek alamama korkusu ise en yoğun hissedilen üçüncü korku oldu.

BAK bildirisine imza atmayan bir öğretim üyesi, iktidarın akademi üzerindeki baskısını şöyle tarif etti:

“Şimdi hadi yeni bir imza kampanyasına, varsa cesaretiniz imza atın. Hegemonya sadece zorla olmuyor.

Hegemonyanın inşasında rızanın üretilmediği alanlarda maddi sopalarla tamamı idari mali bir takım sopalarla rıza üretiliyor. Mevcut iktidar, akademisyenler üzerindeki hegemonyasını ağırlıklı olarak bu son imza vakası ile beraber biraz zora başvurarak hukuku devreye sokarak yapıyor.”


Dayanışma yok
Akademisyenlerin çoğu, meslektaşlarının yaşadığı baskı ve soruşturmalardan etkilendiğini dile getirdi. Bilim insanları arasında dayanışma olmamasını da tehdit olarak gören akademisyenler, iktidarın BAK bildirisine gösterdiği tepkiyi de baskı unsuru olarak hissettiklerini belirtti. Akademisyenlerin bir kısmı, muhalif siyasi görüşe sahip olmanın kendileri için tehdit oluşturduğunu savundu.

***

Baskı üniversite dışından

Kurnaz’ın çalışmasında, akademisyenlerin akademik yaşantılarını inşa etme süreçlerine de değinildi. Kurnaz, “Korkular, akademisyenlerin çalıştığı fakültenin içinden değil çemberin dışından gelen baskılardan kaynaklanmaktadır” değerlendirmesini yaptı. Akademisyenler en çok, Türkiye’de akademik özgürlüğün olmamasından yakınarak üniversite ile siyaset arasında organik bağ olduğuna dikkati çekti. Çok sayıda akademisyen, siyasi iktidara yakınlığın atamalarda belirleyici olduğunu düşünürken 15 akademisyen, çalışmalarında oto-sansür uyguladığını bildirdi. Akademisyenlerin, kendiliğinden ihtiyatlılık pozisyonunu tercih ettiğini kaydeden Kurnaz, “Akademisyenlerin bir tür korunma mekanizması olarak ihtiyatlılığı tercih ettikleri görülmektedir” ifadesini kullandı.