Akdeniz’den çok sayıda sol parti ve hareketin bir araya geldiği Akdeniz Solu Konferansı’nda konuşan temsilciler, kapalı bir deniz olan Akdeniz’in kapitalist politikalarla yok edilmesini eko-sosyalist perspektifin durdurabileceğini anlattı

Akdeniz için kurtuluş reçetesi: Eko-sosyalizm

ONUR EREM @onurerem

Avrupa Sol Partisi’nin İstanbul’da düzenlediği İkinci Akdeniz Solu Konferansı’nın beşinci oturumunda toplumsal adalet, ekoloji ve sosyalizm ilişkisi tartışıldı.

Fransa’daki Sol Parti’den Corinne Morel-Darleux, halkın artık geleneksel partilerin hayatlarını iyileştirmeyeceğine dair düşüncelere kapıldığını söyleyerek “Bu insanları yalnızca radikal sol partiler kazanabilir ve bunu yapacak alana sahibiz. Enerjimiz, kamunun gerçek kontrolünü halkın eline vermek için harcamalıyız. Seçimler dışında da güçlerimizi harekete geçirerek her bir bireyi çaresizlikten çıkarabiliriz “dedi.

YARININ DÜNYASI İÇİN ÇARPIŞANLAR
Kapitalizmin bireyleri tüketici konumuna indirgediğini ve buna karşı kredi kartları, moda sektörü gibi yabancılaştırıcı unsurları kullandığını söyleyen Darleux, buna alternatifin eko-sosyalizmden geleceğini vurguladı, “eko-sosyalizm sadece ütopyacı bir düşünce değil, gerçeklerin üzerine inşa edilen realist bir anlayıştır” dedi: “Ya ekoloji, ya sosyalizm değil, bize ikisi de lazım. Hem çevreyi korumalı, hem de istihdam yaratmalıyız. Bütün insanların mutluluğa doğru bir eğilimi vardır. Eko-sosyalist ideoloji herkese iyi ve güzel bir hayat sunacak, yarının dünyası için çarpışanların projesi olacaktır.”

SİLAHSIZLANMAYA İSRAİL ENGELİ
Darleux’un ardından Kıbrıs’taki AKEL partisinden Georgios Koukoumas konuştu. Akdeniz’de nükleer, biyolojik ve kimyasal silah bulundurulmaması gerektiğini belirten Koukoumas, 2011’de Birleşmiş Milletler’in bu konuda bir karara çok yaklaştığını ancak son anda İsrail’in engeliyle karşılaştığını hatırlattı: “İsrail’de 200 adet nükleer başlık, Türkiye’de ise ABD’nin bilinmeyen sayıda nükleer başlıkları var”.

DEPREM BÖLGESİNDE EMNİYETLİ NÜKLEER OLMAZ
Koukoumas nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla da kullanılmaması gerektiğini söyledi: “Nükleer enerjinin emniyetli kullanılması diye bir şey yoktur. Nükleer atığın yönetilmesi mümkün değildir. Ayrıca bir deprem bölgesinde yaşıyoruz. Bu durum bir nükleer kaza ihtimalini öngörülemez bir şekilde yükseltiyor.”

KAPALI DENİZDE PETROL SIZINTISI FELAKET OLUR
Bu nedenle Türkler, Kıbrıslılar ve Yunanlar olarak bir araya geldiklerini, Akkuyu’da inşa edilen nükleer santrale birlikte karşı çıktıklarını anlatan Koukoumas, enerji sektöründeki büyümenin de Akdeniz’i tehdit ettiğini anlattı: “Bugün Kıbrıs etrafında yapılan petrol ve doğalgaz çalışmaları tamamen şirketlerin kâr etmesi üzerine kurulmuştur, buradan halkın bir geliri olmayacak. Akdeniz gibi kapalı bir denizde yaşanacak bir petrol sızıntısının sonuçları, okyanuslarda yaşananlardan çok daha korkunç olacaktır. Zaten şimdiden bio-çeşitlilik tehlike altında, olası bir sızıntı geri dönüşü olmayan hasalara neden olacaktır.”

BÜYÜME İŞÇİLERE EZİYETLE PARALEL
Büyüme kavramı hakkında da tartışma yürütülmesi gerektiğini söyleyen Koukoumas, günümüzde kapitalist sistemde büyüme denen olgunun ücretlerin azalması, çalışma standartlarının düşürülmesi, esnek çalışma ve benzeri işçi sınıfı karşıtı politikalara bağlı olduğuna dikkat çekti, mali disiplin kavramının da büyük şirketlere büyük hediyeler vermek anlamına geldiğini belirtti.

TRANSATLANTİK ANLAŞMA: EKONOMİK NATO
Transatlantik Ticaret ve Ortaklık Anlaşması’nın tehlikelerine de dikkat çeken Koukoumas, bu anlaşmanın hayata geçmesi durumunda bir ekonomik NATO’nun oluşacağını söyledi, halk sağlığı, tüketici hakları ve çevre açısından büyük zararlar getireceğinin altını çizdi. “Bugün yaşanan bir dizi ana soru, kapitalizmin tarihsel sınırlarını ve çelişkilerini ortaya koyuyor. Tarih ve hayatın akışı kapitalizmin ortadan kalkması için gereken koşulları çoktan oluşturmuştur ama kapitalizm direnmektedir” diyen Koukoumas, sosyalizmin çağımızın bütün büyük sorunlarına cevap verebilecek durumda olduğunu söyledi: “Ekonominin bilimsel ve ekolojik olarak araştırılması çok önemlidir. Bizim büyümemiz halklar için olmalı. İşçi hakları ile yeşil istihdam yaratmak son derece önemlidir. Yeni enerji kaynaklarının yaratılması ve enerji tasarrufuna gidilmesi sosyalizmin temellerini oluşturacaktır. Bunun yanısıra sosyalizm halın halk için çıkarları doğrultusunda karar verebilmesini sağlayacaktır”.

KAPİTALİST ÇÖZÜMLER TÜKENMİŞTİR
Koukoumas’ın ardından Yeni Kıbrıs Partisi’nden Murat Kanatlı konuştu. Konuşmasına Türkiye’de ÖDP’li ve HDP’li yoldaşlarının tutuklanmasına dikkat çekerek başlayan Kanatlı, “Onur Kılıç’a dayanışmamızı iletiyoruz” dedi. Kapitalist üretim modelinin doğa ve emek üzerinde eril bir şiddet aracı olduğunu ve bu modele karşı bir alternatif geliştirmek gerektiğini söyleyen Kanatlı “Kapitalizmin girdiği yıkıcı aşama artık kendi varlığını tehdit eder oldu. Bir yandan büyük bir toplumsallaşma yaşanırken buna karşı devletler de topluma karşı gittikçe militerleşiyor. Sistem bu krizi piyasa yollarıyla çözmeye öneriyor ama artık kapitalist çözümler tükenmiştir” dedi.

Kıbrıs’taki doğalgaz ve Akkuyu’daki nükleer tehditlerine de değinen Kanatlı “Akkuyu’ya karşı Akdeniz solu olarak ortak politika geliştiriyoruz. Bu tesisteki kaza ihtimalinin yanı sıra nükleer atıkların saklanması konusu da Akdeniz’e zarar verecektir. Bu atıklardan kurtulmak için sıklıkla kullanılan bir yol bunları yoksul Afrika ülkelerinde toprağa gömmektir. Bu nakliyat da deniz yoluyla yapılacağından Akdeniz’e ve Kıbrıs’a bir tehdit olacaktır. ÇED raporlarına göre nükleer tesisin yoğun su kullanımı da Akdeniz’deki canlı hayatı etkileyecektir. Bu durum gelirini denizden kazanan halkı vuracaktır” ifadelerini kullandı. Kanatlı ayrıca adanın kuzeyinde doğanın emlak piyasasını canlandırma adına betonla kaplandığını söyledi, bu politikayla halkın giremediği dev otellerin adayı kapladığını anlattı.

“ABD’nin Irak işgalinden sonra ülkede değiştirilen ilk yasalardan biri tohum yasasıydı. Bugün de Türkiye işgalci bir güç olarak KKTC’ye tohum yasası dayatarak gıda egemenliğimizi yok etmeye çalışıyor” diyen Kanatlı eğer doğa yok edilirse kuracak bir sosyalist dünyanın da kalmayacağını vurguladı.

ÜÇ DAKİKADA SOLUN BİRLİĞİ
Avrupa Sol Partisi Başkan Yardımcısı Maite Mola ise konuşmasına “Size solun birliğini nasıl inşa edeceğimizi üç dakikada anlatacağım” diyerek başladı. Yunanistan’da Synaspismos partisinin herkesi yanına alarak SYRIZA’yı on yılda bu noktaya getirdiğini anlatan Mola, böylesi bir birliği oluşturmak için üç yöntem olduğunu söyledi: “Birinci seçenek sokakta kurmak, ikinci seçenek kurumlarda kurmak, üçüncü seçenek de ikisini birlikte yapmaktır. Üç yöntem de iyidir. Eğer kurumları, yani hükümeti ele geçirerek bunu yapamıyorsanız, seçimde yapamıyorsanız sokakta yapabilirsiniz, sakin bir şekilde. İspanya’da 13 milyon işsiz varken sakin olmak zor. Bu sayı, Yunanistan’ın toplam nüfusundan iki milyon fazladır. SYRIZA, Selanik Programı ile kendi programını çok açık bir şekilde ortaya koydu. Solun birliğini oluşturmak için muhakkak bir programa ihtiyaç vardır, içinde en azından sola benzer bir şeyler olmalıdır”.

SOVYETLER DERS OLSUN
Mola’nın ardından konuşan Sosyalist Demokrasi Partisi Başkanı Rıdvan Turan da büyümenin işçi sınıfını daha fazla sömürmek için kullanılan bir araç olduğunu söyledi. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin ekonomik olarak kapitalizmi aşma politikalarının ekolojik bir yıkım yarattığını, Aral Gölü’nü kuruttuğunu hatırlatan Turan, “Mücadeleyi neo-liberalizme karşı mücadeleyle sınırlı tutup devrimci bir aşamaya evirmediğimiz, devleti yıkmayı hedeflemediğimiz takdirde iktidara ulaşsak bile daha fazla işçi sömürüsüne yol açarız. Büyüme kavramı iki ucu keskin bir kılıçtır, dikkatli tutmalıyız” dedi.

BÜYÜME DEĞİL GELİŞME
Büyüme kavramına açıklık getirmek üzere söz alan SYRIZA Uluslararası İlişkiler ve Barış Meseleleri Temsilcisi Panos Trigazis, “Solcular, sosyalistler ve komünistler olarak büyüme kavramını kullanmamalıyız. Büyüme bizim terimimiz değil. Gelişmedir bizim terimimiz. Büyüme niceliksel bir terimdir, gelişme ise nitelikseldir. Sürdürülebilir bir çevreden bahsediyorum. Lütfen gelişmeden söz edelim ve bir kez daha ağzımıza büyüme kavramını almayalım. Kapitalizmde iş yaratmayan büyüme, işsizlik yaratarak büyüme gibi kavramlar vardır. Yunanistan’da bir önceki hükümet ‘Bütün kamu sektörünü satıp yabancı yatırımcı çekelim ki büyüme olsun’ demişti. Oysa büyümenin karşısında gelişme çok şey anlatıyor. Gelişme demek insan haklarının gelişmesi, kadınların güçlenmesi, toplumsal adaletin ve eşitliğin sağlanması demektir” ifadelerini kullandı.

REÇETE YOK, AMA KİMLERLE OLUŞTURACAĞIMIZI BİLİYORUZ
Trigazis’in ardından konuşan ÖDP üyesi Aslı Aydın, Türkiye’de kemer sıkma politikalarının 2002’den beri ‘mali disiplin’ adı altında uygulandığını, inşat ve hizmetler gibi gelir getirmeyen sektörlerin desteklendiğini anlattı. “Tarım alanları imara açıldı, parklar, dereler ve verimli tüm alanlar ranta açıldı. Kentsel dönüşüm adı altında mülkiyet el değiştirdi. Sonunda, dışa bağımlı yapısı nedeniyle ekonomik krizlere karşı daha açık olan bir ekonomik sistem yaratıldı” diyen Aydın, kamusal üretim sıfırlanırken sağlık ve eğitim gibi kamusal hizmetlerin de paralı hale getirildiğini söyledi. Halkın bunlara gösterdiği direniş karşısında iktidarın daha da otoriterleşerek diktatörlük rejimi haline geldiğini belirten Aydın, “Köylülere jandarma saldırdı, grevler yasaklandı, evlerinden sürülenlere polisler saldırdı. Devletin tüm olanaklarını kullanan iktidar zor kullanarak kendi varlığını sürdürmeye çalıştı” dedi. Aydın, son olarak “2008’den beri neo-liberalizmin tüm dünyada sorgulandığı bu dönemde eskiyi yıkmak ve yeniyi kurmak istiyoruz. Elimizde hazır bir reçete yok ama bu reçeteyi kimlerle oluşturabileceğimizi biliyoruz. Yaşamın olduğu her alanda, yerellerdeki halk meclisleriyle fikirler üreterek tam yerinde direniş kurmak için çabalıyoruz. Birbirimize ilham verdiğimizi biliyoruz” dedi.

İÇERİK SAVAŞINI KAYBETMEMELİYİZ
Portekiz’deki Sol Blok’tan Marisa Matias, solun bölündüğü zaman çok kötü bölündüğünü, parçalanmanın daha fazla alan açmaya değil alan küçültmeye yaradığını belirtirken “Sağduyu alanını sağ siyasete teslim etmemeliyiz. Bugün halk sağın kavramlarını kullanır, onları tanır, solun kavramlarını tanımaz kale geldi. Sözlüğümüze dikkatli yaklaşmamız lazım, içerik savaşını kaybediyoruz” ifadelerini kullandı.

KAPİTALİST İTTİFAKLAR KARŞISINDA BİZİM İTTİFAKLARIMIZ
ÖDP Eş Genel Başkanı Bilge Seçkin Çetinkaya ise sol partilerin sol hareketlerden geride kaldığını anlattı. “Partiler olarak parçalanan ve bölünen bir haldeyiz. Oysa karşımızdaki güç, kapitalizm son derece planlı hareket ediyor. Kendi çıkarları doğrultusunda ulusal, bölgesel ve küresel ittifaklar kuruyor” diyen Çetinkaya, El Dorado altın şirketinin Yunanistan, Romanya ve Türkiye’deki madencilik faaliyetlerini örnek verdi: “Biz politik bir topluluk olarak buna karşı aynı yaygınlıkta bir eylem gerçekleştiremiyoruz, geri adım attıracak birleşik direnişi sağlayamıyoruz. Türkiye’nin kuracağı nükleer santral için de aynı durum geçerli. Önce Akdeniz çapında, sonra da küresel çapta taleplerimizi pratiğe geçirecek bir siyasi tutum geliştirmemiz lazım”.

YENİLENEBİLİR ENERJİ VE VERİMLİLİK
Oturumun soru-cevap kısmında rüzgar ve güneş enerjileriyle ilgili soruları yanıtlayan YKP üyesi Murat Kanatlı, “Ne tür enerji kullanırsanız kullanın ekosisteme bir müdahaleniz olacak. Bir enerji üretim tesisi kurmadan önce bu enerjiye ne için ihtiyaç olduğunu sorgulamamız lazım. Bizim önceliğimiz enerji verimliğidir. Rüzgar ve güneş enerjileri ilk tercihtir ama bunu da olabildiğince az kullanmak lazım. Ortadoğu’nun zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları hakkında bölge halklarının söz ve karar imkanları kısıtlanırken bölge halkları olarak bu sorunu çözecek iradeyi ortaya koymamız lazım” dedi.

DÜŞMANIN SÖZCÜKLERİYLE KONUŞMAK
Fransa’daki Sol Parti’den Corinne Morel-Darleux da sol kavram ve terimlere sahip çıkmanın önemine dikkat çekerken “Düşmanın sözcükleriyle konuşmamalıyız. Örneğin Fransa’da semantik bir kayma görüyoruz. Sosyal katılım payları, sosyal borçlar olarak ifade ediliyor mesela” dedi.

Fransa’da yazdıkları eko-sosyalist manifestoda feminist, Marksist ve komünistlerle birlikte hazırlandığını anlatan Darleux, “Bizim sahada olmadığımız yerlerde, yerel örgütlerle işbirliği içinde çalışıyoruz. Ekolojik köylü dernekleriyle, anti-kapitalist toplumsal hareketlerle birlikte hareket ediyoruz. Romanya’da kayagazına karşı örgütlenen insanlara destek veriyoruz. Ekvador’da, Brezilya’da örnek mücadeleler var ve onlarla birlikte çözümler üretmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

'Sol bu seçimde bir çıkış yapamazsa sorumlusu AKP değil kendisidir'

Kobane Başbakan Yardımcısı Xalid Berkel: Kürdistan için değil insanlık için savaşıyoruz

'Ortadoğu'daki emperyal aktörler halkların içinden çıkmadı'

SYRIZA temsilcisi Finalis: Borçlanmayla post-modern borç kolonileri yaratılıyor

'Gericiliğe karşı Akdeniz’de ortak mücadele zamanı'

Göçmen hakları, Akdeniz’in ölüm denizi olmaması için

Akdeniz Solu Konferansı sonlandı