İran’ın Şam’daki konsolosluk binasına düzenlenen saldırıya misilleme olarak İsrail’e İHA ve füze göndermesi sonrası gözler Tel Aviv’de. Savaş kabinesi 2’nci kez toplandı. İsrail’de ordu tüm seçeneklerin masada olduğunu açıkladı. ABD ve Batı bölgesel bir savaşa yol açabilecek saldırıyı önlemek için İsrail’i ikna etmeye çalışıyor.

"Aklından geçirme" çağrısı
Fotoğraf: AA

 Dış Haberler 

İran’ın onlarca kamikaze İHA’sı ve füzeyle İsrail’e misillemede bulunması sonrası savaş çanlarının çaldığı Ortadoğu’da gerilimin düşmesi için girişimler sürüyor. İran’a nasıl bir yanıt vereceği merakla beklenen İsrail’de iki gün arayla ikinci kez toplanan savaş kabinesinde anlaşmazlık olduğu belirtildi. İsrailli yetkililer, İran’a kesin olarak yanıt verilmesine karar verildiğini ama bunun yöntemi ve zamanlamasıyla ilgili tartışmalar olduğunu aktardı. 

Bazı savaş kabinesi üyelerinin İran’a hemen yanıt verilmemesinden ve yalnız hareket edilmemesinden yana olduğu kaydedildi. İsrail ordu sözcüsü Daniel Hagari ise saldırı ve savunma alanında tüm seçeneklerin masada olduğunu duyurdu.

BÖLGESEL SAVAŞ KORKUSU

İsrail ordusu tüm seçeneklerin masada olduğunu açıklarken, ABD, Batılı ülkeler ve BM bölgesel bir savaşa yol açabilecek saldırıyı önlemek için İsrail’i ikna etmeye çalışıyor. İngiltere’den Almanya’ya, Rusya’dan Japonya’ya kadar pek çok ülke de çatışmaların yayılmaması için taraflara “itidal” çağrısı yaptı. İsrail’in çok sert bir yanıt vermesinin İran’la doğrudan savaş tehlikesi yaratacağından endişe ediliyor. Taraflara itidal çağrıları sürerken ABD Başkanı Joe Biden’ın da, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya ABD’nin İran’a yönelik bir karşı saldırıda yer almayacağı uyarısında bulunduğu bildirildi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken tansiyonun artmasını istemedikleri mesajını verdi.

MİSİLLEMEDE BULUNMA

İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron da İsrail’i İran’a misilleme yapmamaya çağırdı ve Tahran’ın saldırısının neredeyse tamamen başarısız olduğunu söyleyerek "kalben olduğu kadar aklıyla da düşünmesi gerektiğini" söyledi. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin dışişleri bakanları, İran’ın İsrail’e saldırısı sonrası gelişmeleri ele almak üzere bugün olağanüstü toplantıda bir araya gelecek. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, "Amacımız bölgenin geriliminin düşürülmesine ve güvenliğine katkıda bulunmaktır" ifadesini kullandı.

İTİDAL ÇAĞRISI

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada Ortadoğu’da gerginliğin daha da artmaması için İran ile İsrail’e azami itidal çağrısı yaptı. İsrail’in çağrısı üzerine acil toplanan BMGK’de yaptığı konuşmada Guterres, Ortadoğu’da artan gerginliğin bölge ve dünya için tehlikeli olduğuna dikkati çekti. "Şu anda itidal ve tansiyonu düşürme zamanı" ifadesini kullanan Guterres, "Ortadoğu’da birçok cephede askeri karşılaşmalara neden olabilecek her türlü adımdan uzak durulmalıdır" değerlendirmesini yaptı. Guterres, "Ne bölge ne de dünya yeni savaşları kaldırabilir" ifadesini kullandı.

BATI DÜNYASI ŞÜKRETMELİ

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasır Kenani ise, "Batı ülkeleri İran’ı suçlayacaklarına İsrail’in savaş suçlarına karşı ne gibi önlemler aldıklarını kamuoyuna açıklasın" dedi. Kenani, "Batı, son aylarda İran’ın itidalli davranması ve saldırıları sınırlı tutması nedeniyle şükretmeli" dedi. 

"KRİZDEKİ TÜRKİYE'NİN ELİ KOLU BAĞLI"

Doç. Dr. Özlem Kaygusuz yaşanan krize ilişkin sorularımızı yanıtladı. 

• Saldırılar ne tür sonuçlar ortaya çıkarır?

İran'ın İsrail'e yönelik beklenen askeri tepkisinin maddi ve insani açıdan büyük bir zarara yol açmadan İran'lı yetkililerin ifadesiyle ''tamamlanmış'' olması ve aslında her iki tarafın iç siyasi faydalar da elde ettiği bir şekilde sonuçlanması, iki ülke arasındaki sıcak gerilimin özellikle ABD'nin de telkinleri ile sona erdiği yorumlarına neden oldu ki ben bu yorumları fazla aceleci buluyorum ve pek de katılmıyorum. Bu saldırı bir çok açıdan Ukrayna Savaşı'ndan bu yana uluslararası siyasette girilen ve Gazze savaşı ile de bir anlamda devam eden devletler arası savaş/ savaş hali döneminin yeni bir unsuru olarak listeyi maalesef genişletti. Uzun zamandır İran ve İsrail arasındaki potansiyel devletler arası savaş durumu maalesef aktüel bir nitelik kazandı. İsrail topraklarına on yıllardır ilk kez bölgenin en güçlü diğer ülkesi, askeri açıdan başarısız da olsa, oldukça yoğun bir askeri saldırı gerçekleştirdi; hem de sivilleri hedef aldı.  Bu saldırı, İsrail'in bugüne kadar çok da dizginlenememiş, ölçüsüz şiddetine gelecek yıllarda maalesef ciddi bir meşruiyet zemini oluşturacaktır. Kısa vadede de bu saldırı, Batı ülkelerinin İsrail'e olan desteklerini, Gazze savaşının bütün şiddetiyle devam ettiği bir dönemde devam ettirmelerinin de bir sebebi olacaktır. Orta Doğu bir demokratik ülkeler bölgesi değildir. On yıllardır Kürtlerin, Türk/ Türkmenlerin, Arapların, Yahudilerin, İranlıların, Azerilerin ve elbette bu toplulukları yatay olarak bölen çok sayıda dini ve mezhepsel grubun sürgit bir iç savaş sarmalı içinde, son derece kapalı ve otoriter rejimler, hatta diktatörler tarafından yönetildiği bir bölgedir. Mevcut durumda Türkiye ve İsrail dahi, her ne kadar bölgenin en yerleşik demokrasileri olsalar da, farklı düzeylerde  demokratik gerileyiş yaşamaktadırlar. Böyle bir konjonktürde, demokratik olarak denetlenemeyen ve toplumsal destekleri zaten zayıf ya da zayıflamakta olan hükümetlerin gerilimleri düşürmeye yönelik, barışçıl siyasetlere yönelmesi mümkün görünmüyor. Bu askeri ve eril bakış açısından beklenebilecek tek şey bir sonraki savaş/ saldırı için güçlenmek üzere ilan edilen ateşkesler olabilir ancak.  Dolayısıyla bölgede düzeyinde askerileşme daha da keskinleşebilir. Askeri güç temelli politikaların Orta Doğu'da istisna değil normal olduğunu bilsek de, bu saldırı ile bir eşik geçilmiştir; gerek devletten devlete, gerekse bölgedeki örgütlerden devletlere yönelen tehdit algılarının daha da keskinleşmesinin yolu da açılmıştır. Kısa vadede ucuz atlatılmış gibi görünse de, bu saldırı genel olarak bölgedeki militarizasyon ve silahlanma eğilimlerini, yoğun tehdit algılarını ve güç temelli politikaları daha da besleyecektir. Bölgede her biri meşruiyet krizi içindeki rejimlerin savaş üzerinden güçlenmesi orta vadede her türlü toplumsal itiraz ve demokratik dönüşüm olasılığının başka baharlara kalmasına neden olacaktır.  Diğer yandan bu saldırı, İsrail'e yönelik olarak Batı kamuoyları nezdinde gelişen ve  Gazze savaşında İsrail'i ateşkese zorlayabilecek tek unsur olan toplumsal tepkilerin Batılı hükümetlerce yönetilmesini de kolaylaştıracaktır. Tüm bunlar sadece bölgede ve uluslararası alanda barış ve güvenliği değil, savaş ve tehdit ortamını güçlendirir. 

• Türkiye'nin suskunluğu neden ve bunun dış politikaya etkisi ne olur?

Öncelikle belirtmek gerekir ki bugün Türkiye'nin gerek kendisini doğrudan ilgilendiren gerekse bölgedeki konumunu etkileyebilecek akut sorunlar karşısında hızlıca, siyaseten doğru, etik ve etkili bir pozisyon almasının önünde ciddi bir engel vardır ki bu da içinde bulunduğumuz derin ekonomik ve finansal krizidir. Mevcut hükümetin özellikle 2018-2019 döneminde tercih ettiği askeri ve güç odaklı dış politika yerine, özellikle ekonomik sıkıntıların keskinleşmeye başladığı 2021'den itibaren Batı ittifakı ile daha uyumlu ve bölgesel/ ikili ilişkilerinde diyalog yanlısı bir dış politikaya geçmeye çalıştığı bir dönemde herhangi bir bölgesel krizde, hele de Batı'nın tam desteğini alan İsrail'in dahil olduğu bir krizde net bir tutum alması kolay değil. 

Elbette Türkiye farklı bir durumda olsaydı gerek bu son İran- İsrail geriliminde, gerekse Gazze Savaşı'nda etkin bir rol oynayabilirdi ve doğrusu buna çok da ihtiyaç var. Ancak ekonomik kaynak arayışı hükümetin tüm enerjisini bu meseleye odaklamasına neden oluyor. Dolayısıyla Türkiye her iki tarafın uluslararası hukuka aykırı davrandığını belirtilmekle yetindi. Ancak bu kadar önemli bir olayda MGK'nin ya da üst düzey güvenlik bürokrasisinin özel olarak toplanmaması, Dışişleri'nden yapılan açıklamayla yetinilmesi de dikkat çekti.

• Türkiye ne yapabilir?

"Mevcut durumda etkili bir pozisyon alması mümkün değil. Tarafların tepkisini çekmeyecek şekilde statükocu bir pozisyonda kalmaktan başka yol görünmüyor. Bölgede iki büyük askeri gerilim var; Irak ve Suriye son derece istikrarsız ve belirsizlik içinde. Elbette Türkiye gibi güçlü bir ülkenin özellikle BM ve NATO nezdinde özel komiteler, istikrarlı diyalog platformları oluşturulması gibi inisiyatifler geliştirmesi teorik olarak mümkün. Ancak Batı ile ilişkilerde halen karşılıklı bir güven ortamının yaratılamadığını düşünürsek, Türkiye'nin geliştirebileceği ve kurumsal bir nitelik kazanabilecek barış girişimlerine Batılı müttefiklerinin destek vermeleri de zor bir olasılık. Dolayısıyla Türkiye'nin bu tür girişimler başlatmak istese dahi, kısa vadede bölgede etkin bir rol oynamasını pek beklemiyorum."

"MİSİLLEME CAYDIRICILIĞI TESİS ETMEYİ BAŞARIRSA GERİLİM YATIŞIR"

Öğretim Üyesi Gülriz Şen: "Gerilimin yatıştırılması tüm bölge ülkeleri için elzem. Zira İsrail ve İran arasındaki savaş aynı zamanda ABD’yi de bilfiil sürecin parçası yapacaktır.

İiran’ın misillemesi bekleniyordu, İsrail’i “cezalandıracağını” defaten vurguladı. Saldırı ile İran-İsrail geriliminde İran ilk kez kendi topraklarından İsrail’e cevap verdi. Gerilim yatıştırılamazsa ve İsrail karşı saldırıya karar verirse bu bölge siyaseti açısından çok karamsar bir tablo yaratacaktır. ABD’nin tepkileri kadar bu tepkilerin İsrail üzerinde ne kadar etkili olacağı da önemli. Saldırı İran ve İsrail arasında caydırıcılığı tesis etmeyi başarırsa gerilim yatışacak ve iki ülke arasındaki gerilim 1 Nisan’daki konsolosluk saldırısının öncesindeki dinamiklerle, yani İran’ın vekil aktörlerle müdahil olduğu, İsrail’in ise İran yanlısı milisleri hava saldırıları ile hedef aldığı şekilde devam edecek gibi görünüyor. Son gerilim bölge aktörlerini de ateş çemberine aldığı için tansiyonun düşürülmesi yönünde hem bölgeden hem de bölge dışı büyük aktörlerden diplomatik adımlar önem arz ediyor. 

Gerilimin yatıştırılması Türkiye dâhil tüm bölge ülkeleri için elzem. Zira İsrail ve İran arasında şiddetlenecek bir savaş sadece bölgeselleşmeyecek aynı zamanda ABD’yi de bilfiil sürecin parçası yapacaktır. Bu durum Türkiye’nin ABD ve İran ile ilişkilerindeki dengeyi bozabilir. Gerilimin artması Türkiye’nin sınırlarında jeopolitik, iktisadi ve insani yükü kolay kolay taşınamayacak yeni bir savaş ihtimali doğurabilir."

***

Çin ve Rusya’dan Tahran’a destek: Misilleme meşru

BM’deki görüşmede Batılı ülkelerin suçladığı İran’a Çine ve Rusya’dan tam destek geldi. Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, İsrail’in 1 Nisan’da Şam’da hedef aldığı İran elçiliğini gündeme getirerek herhangi bir ülkenin diplomatik misyonunun vurulmasının ilgili uluslararası anlaşmaların açık ihlali olduğunu söyledi. Konuyu BMGK’de gündeme getirdiklerinde kınama kararının ABD, İngiltere ve Fransa tarafından engellendiğini hatırlattı. Diplomatik bir misyona yönelik saldırı uluslararası hukuka göre ‘casus belli’ (savaş nedeni) sayılır diyen Nebenzia, BMGK’nin İran ve İsrail’e yaptığı muamelede çifte standart uyguladığını, İran’ın meşru müdafaa yaptığı görüşünü dile getirdi. Çin’in BM Daimi Temsilcisi Zhang Jun da İsrail’in İran diplomatik misyonuna yönelik saldırısının uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu dile getirdi ve İran’ın karşı saldırısının ise "bölgede tansiyonun artması" noktasında endişe verici olduğunu ifade etti. 

Ticareti sürdüren siyasal İslamcıların derin sessizliği

Ortadoğu’da savaş çanları çalarken Türkiye’nin sessizliği dikkat çekiyor. Dışişleri Bakanlığı’ndan önceki gün yapılan açıklamada, “İsrail’in, İran’ın Şam Büyükelçiliğine gerçekleştirdiği uluslararası hukuka aykırı saldırı, kaygılarımızı haklı çıkarmıştır. İran’ın bu saldırıya yaptığı misilleme ve takip eden gelişmeler, olayların hızlı biçimde bölgesel bir savaşa dönüşebileceğini bir kez daha göstermiştir” görüşü dile getirildi. Bakan Hakan Fidan gerilimin tarafları ve mevkidaşlarıyla telefon trafiğini sürdürse de AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan dün akşam saatlerine kadar da bir açıklama gelmedi.

İsrail’den açıklama: İran’ın İHA’larını çok iyi biliyoruz

İran’ın İsrail’e düzenlediği saldırıları kınayan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, kendilerinin de benzer saldırılara maruz bırakıldığını ve Ortadoğu'da gerilimin daha da tırmanmasını önlemek için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini söyledi. Zelenski, “Ukrayna'da bizler, aynı Şahid insansız hava araçlarını ve Rus füzelerini, aynı toplu hava saldırısı taktiklerini kullanan Rusya'nın benzer saldırılarının dehşetini çok iyi biliyoruz" dedi. İran'ın eylemlerinin tüm bölgeyi ve dünyayı tehdit ettiğini savunan Zelenskiy, "Tıpkı Rusya'nın eylemlerinin daha büyük bir çatışmayı tehdit etmesi gibi ve iki rejim arasındaki terör yayma konusundaki açık iş birliği dünyanın kararlı ve birleşik bir tepkisiyle karşılaşmalıdır. Şahid insansız hava araçlarının sesi Ortadoğu ve Avrupa semalarında aynıdır” ifadelerini kullandı.