Türkiye Barış Meclisi, Kürt Sorunu’na ilişkin son bir yıllık gelişmeleri değerlendiren bir basın toplantısı düzenledi. Türkiye Barış Meclisi Dönem Sözcüsü Dr. Metin Bakkalcı...

AYSEL KILIÇ

Türkiye Barış Meclisi, Kürt Sorunu’na ilişkin son bir yıllık gelişmeleri değerlendiren bir basın toplantısı düzenledi. Cezayir Restaurant’ta düzenlenen toplantıya Türkiye Barış Meclisi Dönem Sözcüsü Dr. Metin Bakkalcı, BirGün yazarı Porf. Dr.Meryem Koray, Doç Dr. Nuray Mert, Diyarbakır KCK davası avukatı Meral Danış Beştaş, Prof. Dr. Tahsin Yeşildere,  Sabancı Üniversitesi’nden Şerif Derince katılarak “Demokratik Özerklik”, “iki dilli yaşam” tartışmaları ve son MGK bildirisi ve KCK davası gibi konularda görüş ve önerilerini paylaştılar.
‘ABA ALTINDA SOPA GÖSTERİLDİ’
Kürt sorununda bir yılın değerlendirmesini yapan Metin Bakkalcı, Kürt halkının varlığı kabul edilse de Kürtlerin siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel haklarını kullanmalarının önündeki engellerin olduğu gibi durduğunu söyledi. Bakkalcı,  “ Kürtlerin 'demokratik özerklik ve iki dilli yaşam” önerilerine karşı başta siyasal iktidar ve çeşitli çevreler tarafından geliştirilen itiraz ve eleştirilerin muhtevası da aba altından sopa göstermenin  yeni ve somut göstergesi oldu” diye konuştu.
‘FIRSATIN KAÇIRILMASINA İZİN VERİLMEMELİ’
Hükümet ve bazı çevrelerin, “şiddetle çözüm olmaz konuşmak gerek” sözlerini hatırlatan Bakkalcı,  bu sözleri her fırsatta dile getirenlerin, PKK’nin aldığı eylemsizlik kararını değerlendirmemeleri ve Kürt’lerden gelen her türden öneriye karşı bir tür ”konuşturmama veya tartıştırmama” içinde olduklarına dikkat çekti.  Bakkalcı, “PKK’nin eylemsizlik kararıyla yakalanmış fırsatın kaçırılmasına izin verilmemeli” dedi.
‘VESAYETÇİLİK ÇÖZÜMÜ ENGELLİYOR’
2010 yılının son MGK toplantısına dikkat çeken Bakkalcı, “Tek millet, tek dil, tek devlet, tek bayrak, söyleminde somutlaşan anlayış, demokratik siyaset zeminini yok eden, ülkemizde yerleşik statükonun ifadesi olan bir yaklaşımdır” dedi.
AKP hükümetinin Genelkurmay Başkanlığı’nın 17 Aralık 2010 tarihli açıklamasına cevap verme gereği duymadığını belirten Bakkalcı, “Siyasi iktidar yine Kürt Sorunu söz konusu olduğunda çatıştığı ordu ve ana muhalefet partileriyle, milli mutabakat içine girmiştir. Oysa siyaset dışı güçlerin icazetiyle barışa ve çözüme doğru, yol almanın imkansızlığı görülmelidir. Kürt Meselesi’nde çözümün önünü açacak ilk gelişme, demokratik siyasetin, askeri vesayetten her yönüyle kurtulması olacaktır” diye konuştu.

‘CESARETLİ ADIMLAR GEREKLİ’
Bakkalcı,  “Demokratik özerklik” önerisinin Kürt Sorunu’na silahsız yoldan çözüm arayışı olduğuna dikkat çekerek, “Bu öneri, Türkiye’nin demokratikleşmesine hizmet eden bir içerikte ve imzalanan uluslararası bir dizi sözleşmeyi içeriyor. Hükümetin öneriyi gayri meşru ilan etme çabası ve medyanın konuyu toplumu kışkırtan bir biçimde ve bazı mesnetsiz iddialarla ele alması,  çözüm sürecini tehlikeye atan yaklaşımlardır” dedi. Bakkalcı, AKP hükümetinin çözümün güçlendiren politikalara yönelmesini ve  cesaretli adımlar atmasını gerektiğini belirterek,  “Kürtçenin kamusal alanda kullanılabilmesinin önünün açmak siyasal iktidar için tarihsel bir zorunluluk ve görevdir” dedi.
“KCK’NİN TANIĞI OLMALIYIZ”
Metin Bakkalcı,  Kürt siyasetçilerin yargılandığı KCK Davası’na da dikkat çekti. Türkiye’nin geleceği için bu davaya tanıklık etmek gerektiğini ifade eden Bakkalcı,  Türkiye Barış Meclisi’nin 13 Ocak’ta  devam edilecek bu davada olacağını duyurdu. Mahkemenin KCK sanıklarına anadilde savunma hakkı tanımamış olmasını hatırlatan Bakkalcı, ”Umarız mahkeme heyeti siyasal tutumundan vazgeçer, hukukun gereğini yerine getirir, adil yargılamanın önündeki engel olan Kürtçe savunma yapma yasağını kaldırır. Aksi halde Kürt sorunun çözümünü daha fazla çıkmaza sokacaktır” dedi. Bakkalcı, Kürt siyasetçilerinin, belediye başkanları

Koray: Toplumu kazanmak gerek

BirGün yazarı Meryem Koray ise çözüm için tarafların uzlaşması ve fedakarlık göstermesi gerektiğini söyledi. “Demokratik Özerklik” ve “iki dil” öneri ve tartışmalarının toplumda bir değişim sağladığını belirten Koray, “Siyasi partilerin ne yapıp ettikleri önemli değil, önemli olan toplumun kazanılmasıdır” dedi. “Çözüm için barış, barış için çözüm” yaklaşımıyla hareket etmek gerektiğini vurgulayan Koray, birlikte yaşam için Kürt meselesinin topluma anlatmanın kanallarının açılması gerektiğini söyledi.
‘HAYATIN KENDİSİ YARGILANIYOR’
KCK Davası avukatlarından Meral Beştaş da,  “Aslında KCK davası bütün Kürdistan coğrafyasını kapsıyor. Bu coğrafyadaki hiç kimse bu davanın dışında kalamıyor. Çünkü hayatın kendisi yargılanıyor. Her şey suç sayılıyor. 8 Mart, Newroz, Hasankeyf’e yapılan barajın protesto edilmesi ve hatta BDP’nin kadın kotası bile PKK’nin talimatı olarak değerlendirilip suç sayılıyor. Bu dava iktidar odaklı derin kararların yansıması olacak bir davadır” dedi.
‘DEVLET ALGISI DEĞİŞMEDİ’
Prof. Dr. Tahsin Yeşildere de AKP’nin MGK kararlarına sarılmasına dikkat çekerek, Kürt sorunu konusunda devletin algısında bir değişim olmadığına vurgu yaptı, bir halkın kendi kaderini tayin etme hakkı olduğunu dikkat çeken  Yeşildere, yerel özerklik modelinin, uluslararası sözleşmelerle güvence altına alındığı  ve Türkiye’nin de bu sözleşmelere imza attığını hatırlattı.
İki dilli yaşam tartışmalarının Türkiye’de gerekli ve mantıklı şekilde tartışılmadığını belirten Sabancı Üniversitesi Öğretim Görevlisi Şerif Derince ise, anadilin önemine vurgu yaptı.  Anadille ilgili yapılan araştırmalara dikkat çeken Derince, “Yaptığımız araştırmada Kürt çocuklarının gerek okul içerisinde öğretmenlerle anlaşamamaları ve gerekse bundan sonraki hayatlarında büyük olumsuzluklar yaşandığını, kendi dilleri dışında bir dilde eğitim görme zorunluluğunun kendi kültürlerinden uzaklaşma ve kendi kültürleriyle ilgili hiçbir şey öğrenememelerine yol açtığını tespit ettik” diye konuştu.