'Kan ve İnanç: PKK ve Kürt Hareketi' kitabının yazarı Aliza Marcus'a göre barış süreci AKP'nin Kürtlerle oynadığı bir oyundan ibaret...

"AKP, Kürtlerle oyun oynuyor"

BURAK SOYER

Kürt sorunu, 30 yıldan beri Türkiye'deki iktidarların 'arada bir uğradıkları' bir çalışma alanı oldu. Ne zaman seçime gidilse Kürtler, Kürt sorunu, Kürt realitesi gibi kavramlar siyasetçilerin ağzına yerleşti. Seçim bittiğindeyse elbette o beylik laflarından geriye havada uçuşan vaatler ve bir başka seçime 'devredilen' umutlar kaldı.

Türkiye yine bir seçime gidiyor. Ve başta Erdoğan olmak üzere tüm siyasetçilerden yine o bildik mavalları dinliyoruz. Çözüm sürecini, AKP'nin ve muhalefetin Kürt politikasını, Kürtlerin ve Kandil'in ne istediğini BirGün için dışarıdan bir ağız, Aliza Marcus yanıtladı. 2007 yılında İletişim Yayınları tarafından yayınlanan Kan ve İnanç: PKK ve Kürt Hareketi kitabıyla tanınan Marcus'a göre Türkiye için barış yolu bir hayli uzun görünüyor.


Çözüm süreci hakkında ne düşünüyorsunuz? Yola çıkıldığı zamanla şimdiki arasında bir fark var mı?
Bence AKP'nin gerçek bir barış planı yok. Somut hiçbir adım atmıyor. AKP gerçekten barış istiyorsa PKK'yla ya da BDP'yle görüşmeli. Şu anda BDP Öcalan ile görüşüyor, sonra BDP Kandil ile görüşüyor. Kısaca Kürtler, Kürtlerle görüşüyor, o kadar. Barış böyle gelmez. Kürt sorunu Türkiye devleti, PKK ve Türkiye'de yaşayan Kürtler arasında bir problem. Bu problemi çözmek için Ankara'nın Kandil'le ve BDP ile görüşmesi gerekiyor. Şu anda Öcalan MİT'le görüşüyor. Fakat biz ne konuştuklarını bilmiyoruz. Madem ortada bir barış süreci var neden Öcalan MİT'le görüşüyor? Öcalan'ın AKP ile görüşmesi gerekir çünkü bu politik bir problem. Bazı kişiler MİT'le temasları anlamlı buluyor. Peki öyleyse neden görüşmelerin başladığı bir buçuk yıldan beri politik olarak somut bir adım atılmadı? Hukuk çerçevesinde değişen hiçbir şey olmadı. Sadece Türk ordusu ve PKK arasındaki savaş - o da şimdilik - bitti. Ama problemin sonu bu değil. AKP savaşsızlığın problemin çözümü anlamına geldiğini sanıyor. Ama savaşsızlık barış demek değil. AKP burada yanlışa düşüyor.

AKP'nin bu süreçteki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP zaman kazanmak istiyor. Başbakan Erdoğan hep gelecek seçimlere bakıyor. Öyle ki, Kürtlerle bir oyun oynuyor. Bu Erdoğan'ın barış istemediği anlamına gelmesin. Fakat Erdoğan kendi planladığı, inşa ettiği bir barış istiyor. Yani Kürtlerin istediklerini vermeden gerçekleşecek bir barış... Bu elbette böyle yürümez.

AKP hükümeti çözüm süreci için "Bizim de sorunumuz ve bu işi mutlaka çözeceğiz" değerlendirmesi yapıyor. Fakat diğer yandan da kalekol inşaatları sürüyor. Kalekol inşası protestoları sırasında iki kişi öldü. Bir yanda 'barış' diğer yanda kalekol ve ölmeye devam eden insanlar... Bu ne demek?

Yeni karakol ve kalekol inşalarının sürmesi AKP'nin 'barış süreci'ne gerçekten inanmadığının bir işareti. AKP tansiyonun yükselmesi halinde PKK'nın tekrar savaşmaya başlayacağını biliyor. Ve Güneydoğu halkının kendisini desteklemediğini de anladı. Bunu da son seçimlerde gördük. BDP çok yüksek bir oyla bölgede galip geldi. Bu da AKP'nin karakol ve kalekolları kendini korumak için yaptığı anlamına geliyor. Bana göre bu hükümetin barış süreci için başka bir planı olmadığının göstergesi. Çünkü AKP sadece karakol yapıyor. Başka yaptığı hiçbir şey yok. Kürtlerin taleplerinin verilmesiyle bir şey değişmedi. Lice'de gerçekleştirilen protestolara gelecek olursak... Gerçekten enteresan. Çünkü PKK şu anda savaşa geri dönemez. Kürtlerin çoğu savaştan yoruldu ve onlar bu sessizlikten memnun. PKK da bunu anlıyor. Üstelik dünyadan ve Türkiye hükümeti tarafından bile kınanmak istemiyorlar. Ama aynı zamanda PKK'nın olan biteni protesto etmek için yöntemleri de var. Daha doğrusu barış sürecinin yokluğunu protesto etmek için yeni karakollara ihtiyaçları var. Bu da ateş kesilse bile PKK'sız bir şey yapılamayağının göstergesi anlamına geliyor. Sivil Kürtlerin protestosu Kürt sorununun artık yalanlarla çözülemeyeceğini Türk hükümetine hatırlattı. AKP bu sürecin gecikmesinin daha beter sonuçlar doğuracağını anlamıyor. Bayrak olayında bakın. Bir Kürt çocuğu göndere tırmanıyor ve Türk bayrağını indiriyor. Türk askeri onu vurmayarak çok akıllıca davrandı. Ama siz o Kürt çocuğunun yüzlerce insanı öldürdüğünü düşünüyorsunuz. Oysa yaptığı şey bir göndere tırmanmak ve kendilerine haklarını vermeyen bir devletin bayrağını indirmek. Evet bu yanlış bir davranıştı. Ama ortada uyuşmazlığı giderecek gerçek anlamda politik bir şey yoksa insanların devlete karşı öfkelerini göstermek için bayrak indirmek veya başka şeyler yapmaktan başka sebepleri kalmıyor. Lice olanlar Adana'ya da sıçradı. Kürtler öfkeli. Gösteri yapıyorlar. Polis göstericilerle çatışıyor ve ölenler oluyor. Bu kez daha fazla gösteri oluyor.

Peki AKP'nin önceliğinde ne var? Çözüm süreci mi yoksa Cumhurbaşkanlığı seçimi mi?
AKP bir çözüm bulma konusunda Kürtlerle iş birliği yapmak istemiyor. AKP barış istiyor ama çözüm istemiyor. Bu ikisi farklı şeyler. Hükümet şu anda barışı sağladı. Güneydoğu sakin. PKK ve Türk askeri uzun süredir savaşmıyor. Evet Lice'de olduğu gibi bazı problemler var. Fakat PKK iki yıl önceki gibi aktif değil. Hükümet çözüm sürecini kullanarak Erdoğan'ın başkanlığına giden yolda oy toplamaya çalışacak. Erdoğan seçimlere kadar Kürtler'den oy almak için bazı adımlar atmayı deneyecek. Ama Kürtlerin Erdoğan'a inanmaları için ortada bir sebep yok. Çünkü o başbakan defalarca Türkiye'deki Kürt problemiyle ilgilenmediğini gösterdi.

Erdoğan, Irak Kürtleriyle ilgili sorunu çözmek istedi. Şu anda Barzani ve Türkiye'nin mükemmel bir ilişkisi var. Irak Kürdistan'ında petrol bulunuyor ve Türkiye de petrol anlaşmaları arıyor. Türkiye'deki Kürtlerin petrolleri yok ve de özerklik istiyorlar. Bu Erdoğan için bir problem. O hâlâ bir Türk milliyetçisi ve toprak bütünlüğünün kontrolünü kaptırmak istemiyor. Erdoğan Barzani'yle olan yakın ilişkileri sayesinde Türkiye'deki Kürtlerin PKK yerine Barzani'yi tercih edeceklerini zannediyor. Ama böyle bir şey olmayacak. Barzani Türkiye'deki Kürtlere her zaman saygı duyacak. Barzani'ye bağlı çok küçük bir grup var. Ama gerçek şu ki Barzani Türkiye'deki Kürtlere asla yol göstermeyecek. Erdoğan bunu anlayamıyor.


Burada Öcalan'ın pozisyonu nedir?
Bu zor bir soru. Süreç Öcalan'ın elinde değil. Ama o olmadan da süreç çok zor yürür. Duran Kalkan yakın zamanda Türkiye'nin Kandil'le görüşmesi gerektiğini söyledi. Duran Kalkan haklı. Onun açıklaması PKK üzerindeki asıl gücün İmralı değil Kandil'de olduğudur. Öcalan hâlâ lider ama her gün bir karar veremiyor. Bu çok önemli. Türkiye'nin buna inanmak istediğinden emin değilim. Öcalan'la konuşmayı tercih ediyorlar çünkü o bir mahkum. Ne söylediğini, ne okuduğunu, ne zaman konuştuğunu kontrol edebiliyorlar. Bu da Öcalan'ın eşit müzakere edilebilecek bir partner olmadığını gösteriyor. Kandil veya BDP sadece gerçek bir partner olabilir.

Muhalefetin durumu için ne düşünyorsunuz?
CHP değişmek zorunda. Yeni bir ideoloji sunmuyorlar. Kılıçdaroğlu Erdoğan'a saldırmakla meşgul ve onun ne söylediği hakkında hiç düşünmüyor. Kürtlerin taleplerini veriyor fakat Erdoğan'ın da Kürtler için ne yaptığını krtize etmek zorunda. Kılıçdaroğlu'nun CHP'si iki, üç hatta dört partiden oluşuyor. Bunlar liberaller, ulusalcılar, sosyalistler, kapitalistler ve az miktarda da Kürtler. Fakat herkes sürekli birbiriyle kavga ediyor ve birbirini eleştiriyor. Sonuç olarak da CHP 'güvenilmez' oluyor. Ve oy da toplayamıyorlar. Gerçek şu ki; Gezi'den, aralıktaki skandaldan sonra CHP Ankara'da kazanmadıysa bu olanaksızdır. Kılıçdaroğlu ders çıkarması gerektiği yerleri göremiyor. Bir gün birşey söylüyor, ertesi gün başka şey. Bazen Kürtlerin haklarını destekliyor başka zaman AKP'nin Kürtlere karşı tutumundan şikâyet ediyor. Bana göre CHP asla majör bir parti olamayacak. Kılıçdaroğlu'nun bir sese, bir plana ihtiyacı var. Belki o zaman partiyi tekrar ele geçirebilir. Ama şu anda kimse CHP'ye güvenmiyor.

Kürtler şu anda tam olarak ne istiyor?
Kürtlerin AKP'nin gerçekten adım atmasını bekliyor. Kendi yasalarını istiyorlar. Belki on yıl öncesinde kültürel özgürlüklerinin onaylanmasını istiyorlardı. Ama Irak Kürt Federasyonu, Suriye'deki Kürtler ve Türkiye'deki Kürtler aynı şeyi istiyorlar. Öcalan ve Kandil sık sık federasyon istemediklerini söylüyorlar. Ama parçaladığınız zaman özellikle Kandil burada politik olarak polisi, askeri, ekonomiyi ve kültürü kontrol etmek istiyor. Bu da federasyon veya özerkliğin başka bir modeli.

***

"PKK çocuk kaçırmaz"
'Çocuk kaçırma'lar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu zaten eski bir problem değil mi? Ya da 'çocuk kaçırma' olarak lanse edilen olaylar gerçekten dağa gitmek isteyen çocuklar olabilir mi? Ve sizce AKP bunu politik bir ajitasyon olarak kullanıyor mu?

'Çocuk kaçırma' asla gerçekten bir problem olmadı. 80'lerde ve 90'larda aileler çocuklarının kaçırıldıklarını söylüyorlardı çünkü güvenlik güçleriyle çatışmalarını istemiyorlardı. Olanlar için suçlanmak istemiyorlardı. Ama PKK kendilerine katılmaları için asla çocuk kaçırmadı. PKK neden böyle bir şey yapsın ki? Bazı çocuklar PKK'ya katıldı ve gerçekte ne olduğunu anlamadılar. Ya da ailelerin çocukları hakkında bir fikirleri yoktu. Onlar çocuklarının öldüğünü varsaydılar. Ya da aileler hükümet tarafından 'yurtsever' olarak damgalanmaktan korktular. Ama şu anda önemli olan PKK'nın çocuk kaçırmadığıdır. Bu birinci nokta. İkinci nokta ise aileler PKK karşısında ve çocuklarının dağa çıkmaları hakkında konuşmakta çok korkusuzdular. Ama bir süre sonra aileler PKK'ya karşı konuşmaktan korkar oldular. Bu PKK'nın daha toleranslı olduğunu ve eleştirinin miktarına izin verdiğini gösterir. Bu da PKK'nın kendi pozisyonundan ne kadar emin olduğu anlamına gelir.