AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Metin Külünk, “Temenni ederiz ki Türkiye ve Suriye ilişkileri 2011 Haziran’ından öncesine dönsün” ifadelerini kullandı.

AKP'li Külünk: Temennimiz; Türkiye ve Suriye ilişkileri 2011 Haziran’ından öncesine dönsün

Türkiye ve Suriye’nin yeniden diplomatik ilişki kurmasına yönelik sinyaller son günlerde Türkiye’nin gündeminde bulunuyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 13. Büyükelçiler Konferansı'nın son gününde yaptığı basın toplantısında, "Muhalefetle Suriye'deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı bir barış olmaz, bunu hep söylüyoruz" diye konuştu. Suriye ile istihbaratlar dışında doğrudan diplomatik temasın söz konusu olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Çavuşoğlu, "Şu anda böyle bir temas söz konusu değil. Cumhurbaşkanımız zaten o soruya cevap verdiler. Sonuçta uzun zamandır zaten (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin ve Rus yetkililer 'Sizi rejimle görüştürelim'... Esad ile Cumhurbaşkanımızı görüştürmek istediler. Cumhurbaşkanımız da istihbaratların görüşmesinin faydalı olacağını söylemişlerdi" yanıtını verdi.

Çavuşoğlu’nun bu açıklamalarının ardından Suriye’nin kuzeyindeki bölgelerde Türkiye’ye yönelik protestolar gerçekleştirildi, eylemler Türk bayrağını yakma seviyesine kadar ulaştı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise "Dışişleri Bakanımızın Suriyeli muhaliflerle Esad rejimi arasında barışın tesis edilmesi hususundaki yapıcı ve gerçekçi sözleri kalıcı çözüm arayışlarına güçlü bir nefestir" açıklamasıyla Bakan Çavuşoğlu’nun açıklamasına destek verdi.

Türkiye ve Suriye arasında yeniden diplomatik temas kurma sürecini Sputnik’ten Turan Salcı'ya yorumlayan AKP MKYK üyesi Metin Külünk şöyle konuştu:

“11 yıldan bu yana Esad’ın basiretsiz politikalarının sonucunda, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve güvenliğine yönelik tehdit olan bir fotoğrafı oraya çıkıyor. Bu fotoğraftan Suriye’nin toprak bütünlüğüne dem vuran Şam da rahatsız. Ancak bundan Batı dünyası mutlu. Bütün yükü Türkiye çekiyor, Suriye kendi içinde müthiş bir acıya teslim oldu, 10 milyona yakın vatandaşı yeryüzüne dağıldı, yıkılmış harabe olmuş bir ülke ortaya çıktı. Sınırımız PKK’nın, DEAŞ’in tehditleriyle baş başa kaldı. Şimdi bunun bu şekilde devam etmesi mümkün değil. Türkiye doğal olarak uluslararası hukuktan doğan haklarını kullandı. Terör tehdidini başladığı yerden bitirmek üzere sınır ötesi operasyonlarla toprak bütünlüğümüze yönelik saldırıları engelledi. Ancak bir nokta var ki terör örgütleri orada halen duruyor. Bundan Rusya da rahatsız. Soçi zirvesinde de ortaya çıktı ki Batı hegemonyasının Suriye üzerinden Rusya’ya kadar uzanan bu tehdidinin sonsuza kadar burada yaşaması mümkün değil. Bunun çıkış yolu olarak Sayın Bahçeli ve Sayın Yazıcı’nın destek verdiği gibi bir diplomatik zeminin oluşmuş olması çok önemli.”

"SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ZAMANI İYİ OKUYAN BİR LİDER"

“Tabii ki Rusya ve Türkiye’nin iki güçlü liderinin varlığı bu süreçte en büyük güvencemiz” diyen devam eden Külünk, şunları ifade etti:

“Sayın Putin şunu görüyor; Rusya’nın güvenliği aslında Akdeniz’den başlıyor, Türkiye’nin güvenliği Rusya’yı doğrudan ilgilendiriyor. Türkiye’nin güvenliği İran’ı da ilgilendiriyor. O halde bölge ülkelerinin bu konuda işbirliği yapması gerekiyor. Türkiye’nin güçlü devlet yapısı İran ve Rusya’nın da varlığını koruma noktasında son derece kritik önemde. Sayın Putin bunu görüyor. Ve Türkiye’ye, Rusya’ya saldırının nereden geldiğini, Suriye’yi kimin istikrarsızlaştırdığını görüyor. Bayrağımıza yönelik alçakça provokatif saldırıların yakalanmış sanıklarıyla PKK eliyle yapıldığı tespit edilmiş durumda. Türkiye’ye yönelik Suriye ile diplomatik ilişkilerin bu noktaya gelmesinden kimin rahatsız olduğunu yine Atlantik’e, FETÖ’ye ve arkasındaki akla baktığımızda çok net görüyoruz. O zaman bu coğrafyanın birliğini beraberliğini isteyenlerin memnun olduğu ancak bu coğrafyanın parçalanmasını isteyenlerin mutsuz olduğu bir sürecin kapısı açıldı. Bu sürecin gelecekte bu coğrafyada Suriye ile Irak’la kendi aralarında sosyal, kültürel, iktisadi birliğin kapılarını açmaya vesile olacak bir olmasını temenni ediyorum.”

Sayın Cumhurbaşkanımız zamanı iyi okuyan bir liderdir. Zaten Soçi zirvesi bu noktadaki bütün ipuçlarını verdi ve süreç çok hızlı işlemeye başladı. Burada dikkatli olunması gereken nokta şu; Suriye’nin içinde de bu denklemi bozmak isteyen sızıntı unsurların olduğunu olacağını beraberinde Atlantik ötesine müzahir terör örgütlerinin bu süreci sabote etmek için ciddi provokatif eylemlerin içinde olacaklarını görmeliyiz. Gelişmeleri şu soru üzerinden yorumlamalıyız; bu eylemin sonuçları bu coğrafyaya yarar mı yaramaz mı? Çünkü bu bir büyük adım. Türkiye ve Suriye ilişkileri temenni ederiz ki 2011 Haziran’ından öncesine dönsün. Bu mümkün mü? Şu anda çok imkan dahilinde görünmüyor. Ama imkansız mı, değil.”