DTP Eşbaşkanı Emine Ayna, Irak Cumhurbaşkanı Nuri El Maliki’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile görüşmesinden de Kürt sorunun çözümü...

DTP Eşbaşkanı Emine Ayna, Irak Cumhurbaşkanı Nuri El Maliki’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile görüşmesinden de Kürt sorunun çözümü konusunda ciddi bir şey beklemediklerini söyledi. TESEV’in Kürt sorunu raporuyla ilgili de “Raporu olmayan kalmadı” dedi...

 

DTP Eşbaşkanı Emine Ayna, son zamanlarda gündemde PKK’liler için “eve dönüş” planıyla ilgili olarak “Özünde AKP’nin yerel seçim yatırımı olmakla birlikte, hiç değilse Kürt sorununu yeniden  gündeme getirmesi açısından olumlu bulduğumuz tartışmalar”  değerlendirmesinde bulundu. Konuyla ilgili olarak BirGün’ün sorularını yanıtlayan Emine Ayna, Irak Cumhurbaşkanı Nuri El Maliki’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile görüşmesinden de Kürt sorunun çözümü konusunda ciddi bir şey beklemediklerini söyledi. Kamuoyunda sanki DTP olarak kendilerinin de bu süreçte olduğu gibi bir imaj yaratıldığını belirten Ayna, “biz Kürt sorunun çözümü için her türlü çabayı destekleriz ama Kürtlerin Kürt olarak yaşamalarını engelleyecek hiçbir yaklaşımı da olumlu bulmayız” dedi.

Maliki, Gül ve Erdoğan’ın “eve dönüş” konusunda yaptıkları  görüşmelerin ana mantığının “Kürt sorununda askeri çözüm dayatmasının sürdürülmesi olduğunu” belirten Ayna,  “Kürt sorununun çözümü noktasında adım atılmadan gerillanın silahsızlanmasını istemek, aslında bir barış adımı değildir. Bir eve dönüş ya da sorunun çözümüne dair atılmış adım değildir. Bu eski siyaseti sürdürmek çabasıdır” dedi.

 

AKP SEÇİM PEŞİNDE

Emine Ayna, kendilerinin bölge gezisinde birçok sorunu yerinde incelediklerini hatırlatarak “sorunların çözümü de bellidir. AKP de bunu bilmektedir. Ama AKP sorunun köklü çözümü yerine seçim siyaseti izlemektedir” diye konuştu. DTP Eşbaşkanı Emine Ayna şöyle konuştu: “22 Temmuz seçimlerinden önce de AKP sanki Kürt sorunun çözümü için girişimlerde bulunuyordu. Ama seçimden sonra asıl düşüncesi ve hedefi ortaya çıktı. Şimdi de AKP seçimden önce tam da bunu yapmaktadır. AKP oy almak için Kürt sorununu bütün yönleriyle tartışılması kisvesi altında seçim çalışması yapmaktadır. Biz AKP’nin girişimlerine inanmıyoruz. Hele Kürt sorunun çözümü için PKK’nin silah bırakmasını istemenin, tek taraflı silahlı çözümü savunmak olduğuna inanıyoruz.”

 

RAPORA GEREK YOK SORUN AÇIK

TESEV’in  “Kürtlerin görüşü” adı altında yayımladığı raporu da değerlendiren Emine Ayna, şunları söyledi: “TESEV’in raporu da bundan önce hazırlanan bir çok rapor gibi belirli doğruları söylemektedir. Herkesin Kürt sorununa ilişkin bir raporu var. Raporu olmayan parti grup, çevre kalmadı. Ama artık Türkiye’nin sorunu Kürt sorununun ne olduğunu ve boyutlarını bilip bilmemek değil. Bilinenleri hayata geçirmek sorunu var. Bu alanda bilinmeyen bir şey kalmadı…”

TESEV raporunda “Kürtlerin temsilcileriyle yapılan görüşme sonrasında hazırlandı” denildiğini belirten Ayna, “Ancak bizimle görüşülmedi. Bizi Kürtlerin temsilcilerinden biri görmüyorlar.  Herhalde bizden daha büyük ve önemli siyasi parti var ki, onlarla görüşüp bizimle görüşmediler” dedi.

TESEV raporunda sorunun artık şiddetle çözülemeyeceği tespitinin yapılmış olması ve toplumsal bir sorun olarak görülmesinin önemli olduğunu söyleyen Ayna, “sorun şiddetle çözülememektedir,  bu sorunu diyalogla nasıl çözebiliriz konusu üzerinde durmak gerekiyor. Bu açıdan bazı doğru tespitler yapılmıştır ama ‘önce PKK silah bıraksın’ demek aslında hiçbir şey dememektedir. Çünkü bu bildiğimiz siyasetin devamını savunmaktır.”

 

KÜRT KONFERANSI

“DTP’nin Irak Kürdistan Özer Bölgesi’ne yaptığı ziyaret ve ardından ortak Kürt konferansı düzenlenmesi önerisi de basında aslında PKK’nin silah bırakması için yapılan girişimlerden biri olarak algılandı. Buna ne diyorsunuz?” sorusuna da Emine Ayna şöyle cevap verdi: “Bu konferansı biz değil sayın Barzani önerdi. Kürtler arası diyalog ve tartışma platformlarının oluşturulmasına biz öteden beri sıcak bakıyoruz. Kaldı ki bu öneri yalnızca Kürtleri kapsamıyor ve hatta bütün bölgedeki demokratik kişi ve kurumları da kapsıyor. Bunu ulusal bir konferans olarak değerlendirmeyin. Bütün Kürt ve diğer demokratik güçler konferansa çağrılı olacaksa neden PKK bu konferansa katılamayacak? Kürtlerin örgütü değil mi PKK? Kürt sorununun çözümü açısından tüm Kürtlerin siyasal çözümden yana tavır alması önemli bir tutumdur. Bizim bu konferansla Maliki – Gül ve Erdoğan görüşmesinin bir ilgisi yok. Bizim süreç başka onların süreci başka.”

 

BİLİNMEYEN DİLLE YAYIN

Ayna, Türkiye’de hala Kürtlerin en temel hak ve özgürlüklerinin tanınmadığını belirterek  TRT 6’yı örnek gösterdi. Ayna şunları söyledi: “Meclis’te Kürtler konuşunca bilinmeyen bir dilde konuşmuş oluyorlar. Cezaevinde Kürt tutuklu anasıyla  Kürtçe konuşamıyor. Bunlar olmuyormuş gibi Kürtçe’de yayın yapacaklar. Bütün bunlar bariz seçim yatırımlarıdır. Seçime 2 ay kala göz boyama bunlar…”

 

***

‘Sorun çözülmeden silah bırakmayız’

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, son günlerde PKK etrafında yaşanan tartışmaları ve PKK’nin silah bırakmasını ANF’ye değerlendirdi. ”Zaman zaman çeşitli güçler tarafından çağrılar yapılmaktadır. Özellikle bazıları silahlı mücadele döneminin geride kaldığı, artık şiddetle sorunların çözülemeyeceği dolayısıyla silahların bırakılması gerektiği, ateşkesin yapılması gerektiği vb. içerikler taşıyan çağrılar da yapıyor. … 93’e geldiğimizde Önderliğimiz, artık sorunun silahlı mücadele ile açığa çıkarıldığını, gündemleştirildiğini, silahın bir yerde oynaması gereken rolü oynadığını değerlendirerek sorunu siyasal yöntemlerle çözme sürecini başlattı. Bunun için daha 1993 senesinde tek yanlı ateşkes ilan etti ve o tarihten bu yana benzer birçok çağrı ve deneme yapıldı. 99’dan sonra ise biz artık savunmada olduğumuzu, sorunun diyalogla çözülmesi gerektiğini söyleyerek silahlı mücadeleyi değil, meşru savunma çizgisini esas alan bir çerçeveyi karar altına aldık. Yani burada demek istediğim, Kürt sorununu şiddetle çözmek isteyen biz değiliz. Türk devletidir, Türk ordusudur. Biz sorunun şiddetle değil siyasal yöntemlerle çözülmesi gerektiğine inanıyoruz. Ama şunu da söylüyoruz biz artık bir gücüz. Hem siyasal, hem toplumsal hem de askeri bir güç durumundayız. Gerilla af bekleyen bir eşkıya olmayıp halkının özgürlüğü için dağa çıkmış bir güçtür.”