Fındığı üreten, satan, ihraç eden aynı şirketler olursa ülke devre dışı kalır. Karadeniz’in üreticisine de şirketlerin bahçesinde, fabrikasında işçi olmak düşer

AKP’nin fındık politikaları çok uluslu şirketlere yarıyor

Orhan Sarıbal - CHP Milletvekili, Tarım Uzmanı

Türkiye dünya fındık üretiminin yüzde 70’inden fazlasını gerçekleştiriyor. Tarım Bakanlığı verilerine göre, ekonomik olarak 400 bin aile yaklaşık 700 bin hektar alanda fındık üretimiyle uğraşıyor. Öte yandan fındık Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatının yüzde 15’ini tek başına karşılıyor. Buna karşılık fındık hak ettiği değeri ve desteği bir türlü görmüyor.

Fındık tekellerinin rekolte oyunları
Bu arada fındıkta fiyatı düşürmek için rekolte oyunları devam ediyor. Çok uluslu şirketler fiyatları baskılamak için rekolteyi yüksek göstermeye çalışıyorlar. Mayıs ayının ortalarında Hindistan’da toplanan Uluslararası Sert Kabuklu ve Kuru Meyveler Konseyi 2017 yılı için kabuklu fındık rekoltesini 670 bin ton olarak açıklamıştı. Mayıs ayının sonunda TÜİK üretim tahminini 600 bin ton olarak duyurdu. Karadeniz Fındık İhracatçıları Birliği ise rekolte tahminini 750 bin tona yükseltti. Tarım Bakanlığı da fındık hasadının başlamasından tam bir ay sonra rekolteyi 675 bin ton olarak açıkladı.


Tarım Bakanlığı’nın uyguladığı fındık politikaları çok uluslu şirketlere hizmet ediyor. Dağ fare doğurdu. Bakanlığın Eylül ayında açıkladığı rekoltenin aynısını Uluslararası Sert Kabuklu Meyveler Konseyi dört ay önce açıklamıştı. Bakanlığın rekolte açıklamak için bu kadar uğraşmasına, beklemesine gerek yoktu. Doğrusu fındıkta görülen külleme hastalığı ve aşırı sıcakların rekolteyi TÜİK’in açıkladığı 600 bin tonun bile altına çektiğidir.

TMO’nun açıkladığı fiyat Ferrero’nun işine geliyor
2014 yılı don afetinden sonra fındık fiyatları çift hanelerde dolaşmış hatta bir ara 22 liraya kadar alıcı bulmuştu. 2016 yılı hasadının ardından fiyatlar 14 lira dolayında seyretti, ancak daha sonra 8 liraya kadar geriledi. 16 Nisan Referandumu’ndan sonra TMO kilosu 10 liradan piyasaya girdi ama fiyatlar pek değişmedi, halen 8-8,5 lira civarında seyrediyor. Dünyada fiyatları bu kadar dalgalanan başka bir ürün sanırım yoktur.

Türkiye dünyanın en büyük fındık üreticisi. Cefasını Karadeniz çiftçisi çekiyor, sefasını tekelci fındık şirketleri sürüyor. TMO’nun açıkladığı 10 liralık fındık alım fiyatı, üreticinin maliyetini bile karşılamıyor. TMO 25 günde 5 bin ton fındık satın aldığını açıkladı. Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, “Elde kalan fındığın hepsini alacağız” diye masal anlatıyor. Bu hızla kaç yılda gerçekleştirirler bilemem, ama bu arada çiftçimiz fındıktan çekilip şehirlere göç ederek marjinal işlerde geçinmeye çalışıyor.
2000 yılında çıkarılan Tarım Satış Kooperatifleri Kanunu ile bir zamanlar fındık ihracatında tek söz sahibi olan Fiskobirlik üreticiden koparılarak tabela örgütüne dönüştürüldü. Fındıkta alım fiyatlarını ve ihracatı artık İtalyan, Alman ve Fransız şirketleri belirliyor. Fındık ihracatının yüzde 50’si üç yabancı şirket (Ferrero, Progıda ve Stelliferi) tarafından gerçekleştiriliyor.

Müdahale edilmezse...
Fındık alıp ihraç eden şirketler şimdilerde üretim sürecinde de etkin olmaya çalışıyorlar. Özellikle Ferrero fındık üretimine doğrudan müdahale etmeye başladı. Şirket günümüze kadar 34 bini aşkın üreticiye fındıkta makineleşme ve zirai mücadele teknikleri konusunda bilgi aktarımında bulundu.

Fındığı üreten, satan, ihraç eden aynı şirketler olursa ülke devre dışı kalır. Karadeniz’in üreticisine de şirketlerin bahçesinde, fabrikasında işçi olmak düşer. Buna engel olmak için çare bellidir; üreticiler iktidardan bağımsız kooperatif, birlik, sendika gibi yapılarda bir araya gelmeli ve piyasaya müdahale etmelidirler.

***

AKP iktidarları döneminde tarımda ne oldu?
➡Nüfusumuz 13 milyon kişi arttı; buna karşılık tarım sektörünün milli gelir, istihdam ve ihracata katkısı giderek azaldı.

➡Tarımın gayri safi yurtiçi hasıladaki payı yüzde 10’dan yüzde 7’ye düştü.

➡Tarımın istihdamdaki payı yüzde 35’den yüzde 20’lere geriledi.

➡Tarımın en önemli girdilerinde (gübre, tarım ilacı, yem ham maddeleri gibi) ithalata bağımlı hale gelindi. (Günümüzde tarımın en başta gelen sorununu yüksek girdi maliyetleri oluşturmaktadır.)

➡Tarım ürünlerinin çiftçinin elinden çıkış fiyatları yüzde 100-200 arasında artarken; tarım girdilerinin fiyatları yüzde 300-350 arasında arttı.

➡İşlenen tarım arazileri giderek azaldı; ürettiğinden para kazanamayan, emeğinin karşılığını alamayan çiftçimiz bu dönemde 3 milyon hektar araziyi ekmekten vazgeçti.

➡Üretim planlamasının önemli bir aracı olarak uygulanması gereken tarımsal destekler, 2006 yılında çıkarılan kanuna göre milli gelirin en az yüzde 1’i olması gerekirken; binde 5-6’sını aşmadı.

➡Tarımdan, çiftçiden esirgenen destekler bütçe açıklarını kapatmak için alınan borçların faizlerine aktarıldı. Bir avuç yerli/yabancı rantiyeye milyonlarca çiftçiden 10 kat daha fazla ödeme yapıldı.

➡Uygulanan ithalata dayalı politikalarla tarım dışa bağımlı hale getirildi. Türkiye artık ne kadar tarım-gıda ürünü ihracatı yapabiliyorsa o kadar da ithalat yapmaktadır.

➡AKP’nin 15 yıllık iktidar döneminde toplam 176 milyar dolarlık gıda ürünü ve tarımsal hammadde ithalatı yapıldı.

➡62 milyon ton yağlı tohum ve türevleri, 41 milyon ton buğday, 19 milyon ton soya, 13 milyon ton mısır, 10 milyon ton pamuk, 8 milyon ton ayçiçeği, 4,5 milyon ton pirinç ve çeltik ithal edildi.

➡Yağlı tohum ve türevleri ithalatına 36, pamuk ithalatına 17, buğday ithalatına 12, soya ithalatına 8, ayçiçeği ithalatına 4, mısır ithalatına 3, pirinç ve çeltik ithalatına 2 milyar dolar ödendi.

➡Cumhuriyet tarihinde ilk kez kurbanlık hayvan ve saman ithalatı yapıldı. Son 7 yılda canlı hayvan ve et ithalatı için 5 milyar dolar ödendi.

➡Genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) ürünlere ilk kez AKP döneminde izin verildi.

➡Tarım toprakları cömertçe amaç dışı kullanıma açıldı; hidroelektrik santrallerle (HES’ler) dereler kurutuldu.

➡Büyükşehir Kanunu ile bir gecede 16 bin köy mahalleye dönüştürüldü.