Önce AKP’nin varoluşunu temellendiren neoliberalizmde kadın emeğinin merkezi önemini yeniden hatırlayalım

AKP’nin ‘fıtrat’ı

DENİZ ULUSOY*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “kadın ve erkeklerin fıtratları gereği eşit olmadıklarına” dair malum konuşmayı yaptığında, birçok kişi bunun daha önemli bir gündemi gizlemeye yarayan, ülke gündemini gereksiz bir tartışmaya boğmak ve zaten kızgın olan feministleri daha da kızdırmak için yapılan boş bir polemik olduğunu düşündü, “acaba hangi yasa meclisten geçiyor” sorusu akıllara geldi. Gerçekten de bu kaygıyı doğrularcasına o gün ÇED yasası meclisten geçti. Ancak, cumhurbaşkanının “fıtrat” konuşmasının daha önemli bir şeyi gizlemeye yarayan tali bir söylem olduğu düşüncesi kadın sorununun AKP politikalarında ne kadar merkezi bir yeri olduğunun anlaşılamadığını da gösteriyor.

Önce AKP’nin varoluşunu temellendiren neoliberalizmde kadın emeğinin merkezi önemini yeniden hatırlayalım: AKP iktidarının zeminini ve bağlamını oluşturan neoliberalizmin “fıtratı” gereğince, devlet, sosyal politikalarını ve sosyal harcamalarını en aza indirgemeye teşvik ediliyor, öte yandan esnek ve enformel çalışma biçimleri hızla yaygınlaşıyor. Tam da bu yüzden neoliberal politikaların hem ücretli hem de ücretsiz kadın emeğine yaslandığını söylemek mümkün. Nitekim, özelleştirilen sağlık ve bakım hizmetlerinin evde kadınlar tarafından yapılabileceği varsayılıyor. Ayrıca, sırtında ev içi karşılıksız emek yükünü taşıyan kadınlar, esnek, enformel ve düşük ücretli çalışma biçimleri için en uygun işçi havuzunu oluşturuyor. AKP içinse kadın istihdamını arttırmak, sermaye birikiminin vardığı aşamaya bağlı olarak dışa açılmak ve bu kapsamda dünya ölçeğinde rekabet gücünü arttırmak ve verimlilik artışı sağlamak üzere “esnek üretim” koşullarında ucuz emek sorunu, yani bir kalkınma stratejisinden ibaret.

Kadın varlığını kontrol etmek istiyor
Tam da bu çerçeveden yola çıktığımızda, AKP için fıtrat kavramı kadınların tamamen eve çekilmesi arzusuna işaret etmiyor, nitekim bu hem neoliberalizmin gerekliliklerine aykırı olacaktır, hem de sermaye ile göbekten bağlı olan AKP açısından da istenir değildir. Ancak, şu da bir gerçek ki, AKP’nin türlü türlü tedbirler alarak, araya imamlar, ombudsmanlar, danışmanlar, psikologlar koyarak, krediler vererek korumaya çalıştığı aile kurumu tehlikede. Boşanma oranlarının düşmemesi AKP’nin aile politikalarının istenen başarıya ulaşamadığını gösteriyor. Kadınlar öyle ya da böyle, esnek, geçici, eğreti çalışma biçimleriyle de olsa evden çıkıyor, bazıları kısmi de olsa maddi güçlenme hissiyle patriyarkanın onlara biçtiği rolleri, hiyerarşiyi açıkça reddediyor. Dindar kadınların yürüttüğü “Başörtüme dokunma” kampanyasının da okuma ve çalışma hakkı üzerinden geliştiğini unutmayalım. İşte AKP’nin son dönemde sıkça atıfta bulunduğu “fıtrat” kavramı burada devreye giriyor: Kadın istihdamının sınırlarını çizmeyi, kadınların kamusal alandaki varlıklarını silmeyi değil belki, ama kontrol etmeyi amaçlıyor, yani kadınların ev içi bakım yüklerini ihmal etmeden düşük ücretli ve güvencesiz “kadın işlerinde” çalışmaya ve aile bütçesine katkı sunmaya devam etmesi isteniyor.

İslam ne anlıyor?
Bu yazıda Erdoğan’ın hemen ardından açıklama yapan Ayşenur İslam’ın pozitif ayrımcılıktan ne anladığına değinmeden geçmek olmaz. Şöyle demişti İslam: “Pozitif ayrımcılık, bir tarafın zayıf olduğunu kabul etmek ve o tarafı güçlendirmek için eşitlik dışı davranmak demektir. Batı terminolojisinde, seküler anlayışta kadına pozitif ayrımcılık yapmayı çok övgüye değer bularak, aynı zamanda kadınla erkeğin mutlak eşit olduğunu söylemek ciddi bir mantık hatasıdır.”

Öncelikle İslam’ın değindiği pozitif ayrımcılığın kadın örgütlerinin ve feministlerin savunduğu pozitif ayrımcılıkla hiçbir alakasının olmadığını söylemek gerekir. Feminist yazında pozitif ayrımcılık, yeniden üretim alanında cinsiyetçi bir iş bölümü temelinde kadınların emeğine el konmasının söz konusu olduğunu politika alanına bir sorun olarak taşır, ev içindeki cinsiyetçi işbölümünün aşındırılmasını ve aile içi ilişkileri hedefine alır. İslam’ın bahsettiği ise kadın işleri/erkek işleri, kadınların ve erkeklerin “doğal” vasıfları arasında hiyerarşi kuran ve bunu sabitleyen farklılıkçı politikalardır. Öte yandan AKP’nin kendi tarihi içinde de, patriyarkal kapitalizmde gerek sosyal politikalar alanında gerekse istihdam alanında görülen ve her ikisi de kadını aileye ve şiddete mahkum eden farklılıkçı ve soyut eşitlikçi ii perspektifler arasında gidip geldiğini tespit etmek de mümkün.

Bakıcı-anne kimliğine hapsediyor
2006 yılında SSGSS yasası yapılırken, kadınların karşılıksız ev içi emeğini ve aile içindeki konumunu görmeyen, erkeğin yaşam örüntüsünü temel alan soyut eşitlikçi bir bakış söz konusuydu. Cinsiyetsiz bir eşitlik söylemi altında kadınların bazı kazanılmış hakları ellerinden alındı, örneğin, kesintisiz ve tam zamanlı çalışmayı öngören ve erkeklerin yaşam örüntüsünü temel alan bir emeklilik düzenlemesiyle kadınların emekli olması fiilen imkansız hale geldi. Son dönemde ise kadınları bakıcı-anne kimliğine hapseden ve bunları doğallaştıran farklılıkçılık mantığının daha ağır bastığını görüyoruz, “fıtrat” konusundaki tartışmaları da bu perspektiften değerlendirmek gerekir.
Öte yandan, feministlerin talep ettiği şekliyle pozitif ayrımcılık bu iki mantığın ötesine geçmeye çalışır: Toplumsal kaynakların kadınlarla erkekler arasında yeniden dağılımını savunur ve erkeklerin el koymuş olduğu emeklerinden kaynaklarının hakların geri alınması hedeflenir.

Pozitif ayrımcılık, kadınların cinsiyetçi iş bölümünden kaynaklanan yüklerini ve rollerini dikkate alır, ancak “fıtrat” kavramıyla yapılmaya çalışıldığı gibi ev kadınlığı ve anneliği kadınların “doğal” vasıfları olarak kalıcılaştırmaz. Pozitif ayrımcı önlemlerin geçici bir süreliğine, cinsiyetçi iş bölümü aşılıncaya kadar, yani erkekler ev işleri ve bakım hizmetlerini üstleninceye ve bir kısmı da kamu hizmeti olarak sunuluncaya kadar geçerli olması talep edilir.iii Ayşenur İslam’ın önemli bir feminist talep olan pozitif ayrımcılık kavramının içini bu kadar boşaltarak yorumlamasını basitçe bilgisizliğe bağlayamıyorum ve hükümetin “anneliği kabul etmeyen bu feministlerle” mücadelesinin şiddetleneceği şeklinde yorumluyorum.

*Sosyalist Feminist Kolektif
i http://www.aksam.com.tr/siyaset/mutlak-bir-esitlik-olamaz/haber-357794
ii http://www.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/103960-sosyal-guvenlik-reformu-karsisinda-feminist-politika
iii http://sosyalistfeministkolektif.org/kadin-emegi/37-kadin-emegi/726-ssgss-ye-yoenelik-elestiri-ve-taleplerimizin-feminist-politika-ac-s-ndan-uzant-lar.html
iv http://www.5harfliler.com/feminizmle-mucadele-dernegi/