AKP'nin 'inanca saygı'dan anladığı: Azınlık ibadethanelerine dükkân muamelesi

CAN UĞUR canugur@birgun.net @canugur1987

Mardin’de Süryanilere ait çok sayıda kilise, manastır ve mezarlıkların, Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmesi yönündeki kararın ardından başlayan tartışma devam ederken, azınlıkların hakları meselesi bir kez daha gündeme geldi. Mardin Midyat’ta süreci takip eden CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan ve CHP Heyeti bölgede görüşmeler gerçekleştirirken Selina Doğan, izlenimlerini ve kararla ilgili görüşlerini BirGün’e açıkladı. Kararın hem ulusal hem de uluslararası hukuka aykırı olduğunun altını çizen Doğan Lozan Antlaşması’nın azınlıklarla ilgili kısmının da açık bir ihlali olduğunu vurguladı.

Sadece Süryanileri de bağlamaz!
Alınan kararın sadece Süryanileri de bağlamayacağını, benzer durumda olan azınlıkların da haklarını ortadan kaldırabileceğine değinen Doğan “Ortada ciddi bir hukuksuzluk var. İnanca saygı lafını dilinden düşürmeyenler farklı inançlar söz konusu olduğunda bu sözlerini unutuyorlar. Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan ve bir avuç kalmış Süryanilerin ibadethanelerine, mezarlarına sıradan bir taşınmaz muamelesi yapılıyor. Kültürel bir zenginliği, mirası manevi değeri siz basit bir taşınmaz olarak göremezsiniz” diye konuştu. Selina Doğan, Mardin’den, Adalet Yürüyüşü’nde bulunanlara da selam yolladı.

Detayları aktardı
Kararın detaylarını anlatan Selina Doğan “Neden yanlış bir karar alındı” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Kadim bir uygarlığa yüzyıllardır o topraklarda bulunan insanların kültürel değerlerine kültürel hazinelerine basit bir mal, eşya muamelesi yapılmasının kabul edilebilir bir tarafı bulunmuyor. Burada bir parantez açmak gerekiyor bu sadece Süryanilere özgü bir karar da değil diğer azınlıkları da etkileyebilecek onların da haklarını ortadan kaldırabilecek bir uygulama. Şimdi böyle bir tablo söz konusuyken sessiz kalmak doğru değil. Burada öncelikle bir avuç kalmış insanlardan bahsediyoruz. Bu insanların kutsal ve kültürel yerlerine sıradan mallarmış, sıradan yerlermiş gibi davranamazsınız.”

Uluslararası hukuk boyutu
Meselenin hukuki boyutu ile ilgili de çarpıcı açıklamalarda bulunan Doğan, Lozan Antlaşması’ndan da örnekler vererek durumu şu şekilde açıkladı:

“Meselenin uluslararası hukuk açısından çok sorunlu tarafları bulunuyor. Başlıcası ise Türkiye’nin kurucu antlaşmalarından olan Lozan Antlaşması’dır. 41. Madde ve devamında azınlıkların korunmasına yönelik hakların açık bir ihlalidir bu durum. Çünkü söz konusu maddeler Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında yaşayan farklı inanç ve etnik gruba sahip yurttaşların bu farklılıklarını korumasını esas alır. Bu uygulama bir kere bu duruma tamamen aykırı onun ötesinde burada yaşayan insanların farklılıklarını ortadan kaldırma tehlikesini içerisinde barındırıyor. Bunları birlikte düşündüğümüzde antidemokratik olduğunu net biçimde söyleyebiliriz.”

Halkın durumu
Bölgede Süryanilerle, dini cemaatin önde gelen isimleriyle görüşen Selina Doğan’a izlenimlerini sorduğumuzda ise meselenin bu boyutunun da oldukça sıkıntılı olduğunun altını çizdi ve şu şekilde konuştu: “Özellikle bölgede 2 yıldır yoğun biçimde devam eden çatışma kültürel turizmi de ciddi biçimde etkilemiş halde. Bu etkilenme dolayısıyla buraya gelen çok sayıda insan gelmemeye başladı ya da gelen sayısında ciddi bir düşüş yaşandı. Bu haliyle de hem sosyolojik açıdan hem de iktisadi açıdan bölge halkı zor durumda, bir de bunun üstüne bu kararı koyduğunuzda halkın ciddi bir umutsuzluk hali ortaya çıkıyor. Bunu gözlemleyebiliyorsunuz.”

***

Süreç nasıl gelişti?

Mardin’in büyükşehir olmasının ardından yasa gereği köyler resmi olarak mahalleye dönüştürüldü ve il idaresine bağlandı. 2012 yılının sonunda yapılan yasal değişikliğin ardından Mardin Valiliği tarafından Tasfiye Komisyonu kuruldu. Tasfiye Komisyonu, kentte, tüzel kişiliği sona eren kurumların mülklerini paylaştırmaya başladı. Devir ve tasfiye işlemleri hâlâ devam ediyor. 2016 yılı içinde Mardin Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu, Mardin’in ilçelerinde bulunan, Süryani cemaatine ait çok sayıda kilise, manastır, mezarlık ve başka diğer arazileri başta Hazine olmak üzere ilgili kamu kurumlarına devretti. Mor Gabriel Manastırı Vakfı bu karara itiraz etti; ancak geçtiğimiz mayıs ayında tasfiye komisyonu itirazları reddetti. Mülkiyeti Hazine’ye aktarılan kilise, manastır ve mezarlıklar Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi. Söz konusu uygulama çerçevesinde Süryanilerin ibadet yerleri sıradan bir taşınmaz statüsünde değerlendiriliyor.