‘Bu ülke Atatürk’ün, Tayyip’in değil’ yazılı tişörtle ringe çıktığı için hedef haline getirilen başarılı sporcu, “Sadece şu anki Türkiye hükümetini sevmediğim için beni vatan haini ilan ettiler. O günden sonra yalnız adam oldum” diyor

AKP’yi sevmiyorum diye beni vatan haini ilan ettiler

MELTEM YILMAZ - @meltemmmylmz

27 yaşında başladığı boks dalında bugün itibariyle Avrupa ve dünya şampiyonluğu dahil 10 kemeri bulunan Ünsal Arık, bu haftaki söyleşimizin konuğu oldu.

Türkiye Ünsal Arık’ı “Bu ülke Atatürk'ün, Tayyip'in değil” yazılı tişört ile ringe çıktığında tanımıştı. “İlk boks maçımı 8 saniyede kaybettim. Çok üzüldüm ama hemen toparlandım. Aynı gün yine idman yaptım. Ve gidip ‘ben bir maç daha istiyorum’ dedim. Ve geldiğim noktada, bugün itibariyle 10’uncu kemerimi almış bulunuyorum” diyen Arık, çok zor zamanlar geçirdiğini de anlatıyor:

“Ben ‘Bu ülke Atatürk'ün, Tayyip'in değil’ yazılı tişört ile ringe çıktıktan sonra, sadece tehdit ve küfürler almakla kalmadım, o günden sonra yalnız adam oldum. Beni tutanlar ve sevenlerim bile benimle gözükmekten korktu. Ve suçum sadece Atatürkçü olmak. Sadece şu anki Türkiye hükümetini sevmediğim için beni vatan haini ilan ettiler... Ve bu lafı Türk bayrağını dalgalandıran bir sporcuya söylüyorlar. Türkiye, bu hallere geldi ne yazık ki.”

»Türkiye sizi, “Bu ülke Atatürk'ün, Tayyip'in değil” yazılı tişört ile ringe çıktığınızda tanımıştı. Ama siz bundan çok daha fazlasısınız, hatta geçen günlerde Avrupa şampiyonu oldunuz. Boks kariyerinizin nasıl başladığını, hangi süreçlerden geçtiğinizi öğrenmek isterim öncelikle.

Öncelikle, kişinin bir hedefi olduğu zaman her şeyi başarabileceğine inandığımı belirtmek isterim. Almanya’da işçi bir babanın oğlu olarak dünyaya geldim. Spora, çevremdeki diğer Türk gençler gibi futbol ile başladım. Fenerbahçe’nin altyapısında oynadım. Kaval kemiğimi kırınca sakatlık oluştu ve futbolu bırakmak zorunda kaldım. Sonra, hem kondisyonumu geliştirmek hem de kafa dağıtmak için 27 yaşında boksa başladım.

»Boksta sizi çeken ne oldu?

Teke tek mücadele, adam adama. Başka kimse karışmıyor, gücünü sonuna kadar test edebilirsin. Dediğim gibi, boksa 27 yaşında başladım, ilk profesyonel maçıma 30’umda çıktım ve adım adım basamakları tırmandım. Başarılarımın en güzeli de 3 hafta önce Almanya’da değer görüldüğüm Avrupa birinciliği oldu. Avrupa şampiyonluk kemerini Anıtkabir’e, Atamıza armağan ettim.

»Almanya’da bir Türk olmanın, hedeflerinize giden yolda size nasıl bir yansıması oldu?

Bir Türk genci olarak şöyle bir problem var: Orada, seninle aynı koşullarda olan bir Alman’dan iki kat daha iyi olacaksın ki ilerleyebilesin. Dolayısıyla başarımın sırrı çok basit: İnandım ve çok çalıştım... Kaybetmemek için birçok şeyi kaybetmeye göze aldım. Yalnızca Almanya tarafından da değil, çevrem de bana yeterince destek olmadı. 27 yaşımda boksa başlayınca beni haliyle kimse ciddiye almadı. Herkes kahveye ya da yüzmeye giderdi, ben boksa.

»İlk maçınız nasıl neticelendi?

İlk boks maçımı 8 saniyede kaybettim. Çok üzüldüm ama hemen toparlandım. Aynı gün yine idman yaptım. Ve gidip “ben bir maç daha istiyorum” dedim. Ve geldiğim noktada, bugün itibariyle 10’uncu kemerimi almış bulunuyorum.

»Türkiye'nin farklı spor dallarındaki karnesi ortada. Futbol büyük bir soygun düzeni içerisinde, dopingde dünya birincisiyiz ve daha birçok olumsuz birincilik. Siz Türkiye'de spor dallarının bu kadar dibe vurmasında hangi temel nedenleri görüyorsunuz?

Ülkemizde o kadar yetenekli sporcular var ki, maalesef değer verilmiyor. Kendi çocuklarımıza iyi eğitim verip onları yetiştireceğimize, yurtdışından sporcu ithal edip para veriyoruz. Ama lafa gelince milletimiz ile gurur duyuyoruz. Bugün Türkiye’de sporun içinde siyaset, mafya, her şey olduğu için, her pisliğin olması normal. Türkiye’dekiler başarılı olmaya değil, nasıl hızlı ve kolay para yapabilirim, ona bakıyor. Ama Almanya’da öyle değil. Burada devlet millete o kadar değer veriyor ki, bunu hayatın her alanında olduğu gibi sporda da gösteriyor. Zaten bu nedenle pek çok dalda büyük başarılar var.

»Burada iletişim halinde olduğunuz meslektaşlarınızdan ne gibi sıkıntılar, şikâyetler duyuyorsunuz?

Türk arkadaşlarım, belli bir siyasi görüşte iseler, yani AKP’li iseler, önlerinin açıldığını söylüyorlar. Eğer CHP’li iseler önleri esiliyor. Türkiye’nin en büyük handikapı bu. Sporda da böyle, sanatta da, hayatın her alanında da. Atilla Taş’a bakın, hapis yattı, referandumda’ hayır’ diyenlerin kariyerleri bitirildi. Türkiye bu kafayla hiçbir yere varamaz, ne ekonomide ne sporda. Artık Türkiye’de AKP’li değilsen ‘başarılı olman’ imkânsız. Tabii bu nasıl bir başarı o da tartışılır. Bu tablo utanç verici.

»Türkiye geçmişte boksta iddialıydı aslında. Şimdi durum nedir?

Şu anda boksta maalesef belli bir iddiamız yok ve dünya sıralamamız iyi değil. Almanya ile kıyasladığım zaman, buradaki boksörler televizyondan ya da sponsorlardan büyük maddi ve manevi destek görüyorlar. Türkiye’de ise sporcular maçlara çıkmaktan zorlanıyor. Almanya’da boksörler maçlarda televizyonlardan para alırken, Türkiye’de televizyonlar boksörden para istiyor. Türkiye’de sporcular ne yazık ki dilenci gibi, kapı kapı dolaştırılıyor. Bir de Türkiye’de her şey futbol.

»Söyleşimizin başında da konuştuğumuz gibi, Türkiye sizi Atatürk tişörtüyle sahneye çıkmanızla tanıdı. Peki, o günden sonra tehdit gibi yaklaşımlar oldu mu, neler yaşadınız?

Sadece tehdit ve küfürler değil, o günden sonra yalnız adam oldum. Beni tutanlar ve sevenlerim bile benimle gözükmekten korkuyorlardı. Çünkü kimse tepki almak istemiyordu. Maçlardaki başarılarımı çok zor koşullar altında elde ettim. Maçlarıma bile engel olmak isteyenler vardı. Hangi gazeteden, hangi tür televizyondan haber istesem yanıt bile gelmiyordu, başarılı olmama rağmen. Ve suçum sadece Atatürkçü olmak.

»Almanya'da nasıl tepkiler aldınız?

Almanya’da da seçimlerde gördüğümüz gibi çoğu kişi hükümete yakın insanlar. Ona göre de tepki tabii ki olumsuzdu ve çoktu. Sadece şu anki Türkiye hükümetini sevmediğim için beni vatan haini ilan ettiler... Ve bu lafı Türk bayrağını dalgalandıran bir sporcuya söylüyorlar. Türkiye, bu hallere geldi ne yazık ki. Ama bu zor günler bana birçok şey öğretti, en başta mücadeleyi bırakmamayı.

»Boks sizi ne öğretti?

İnsan olmayı ve hiçbir ayrım gözetmeksizin insana insan gibi bakmayı. Maçlarım nedeniyle dünyanın çeşitli ülkelerine gittim, buralarda pek çok insanla tanıştım. Ve gördüm ki, insan saygı duyunca, hangi kültürde olursa olsun, dünyada herkesle anlaşabiliyor.