Yerel seçimler öncesi ülke krizlerle boğuşurken ‘seçimi AKP’nin kazanacağı algısı’ yayılıyor. Oysa iktidarın ülkedeki her geçen gün derinleşen sorunları aşma şansı bulunmuyor. Erdoğan’ın kaybetmesine yönelik tek engel ise muhalefetin mevcut yanlışlarda ısrar etmesi. Siyaset Bilimci Aytaç, dibe vurmanın her zaman tek başına değişim getirmeyeceğini ve muhalefetin bu noktalara müdahale etmesi gerektiğini belirtti. Siyaset Bilimci Kaynar ise “AKP-CHP girdabına giren tartışmalar anti-demokratik işleyişleri meşru gösteriyor” dedi.

AKP’nin kazanma şansı muhalefetin hatalarına bağlı: Başka bir siyaset tarzı şart
14 Mayıs seçimlerinden önce muhalefet cephesi İzmir Mitingi’nde bir aradaydı.

Öncü Durmuş 

Ülke, ekonomi başta olmak üzere peş peşe gelen krizlerin gölgesinde yerel seçimlere gidiyor. İktidarın  seçim öncesi vaatleri hayale dönerken mevcut krizleri de aşma şansı bulunmuyor. Meclis muhalefetindeki dağınıklık ve iktidar karşıtı kitlede ortaya çıkan yenilgi havası, AKP’nin yerel seçimleri de mutlaka kazanacağı şeklinde algılara neden oluyor. Millet İttifakı üyeleri ile Kürt hareketinin seçime kendi adaylarıyla çıkacağına yönelik açıklamaları üzerinden AKP’nin büyükşehirleri geri alacağı şeklinde kimi değerlendirmelere yol açıyor. 

AKP iktidarı, son seçimde 2002 seçimlerinden sonra aldığı en düşük oy oranına geriledi. 2018’e göre yaklaşık yüzde 8 eriyen AKP, elindeki tüm devlet imkanlarına rağmen oy kaybetti. Erdoğan ise ilk turda barajı aşmayı başaramadı. Üstelik ekonomik kriz, toplumsal ve kültürel çöküşün yarattığı bunalımı aşma şansı da bulunmuyor. İktidarın şu ana kadarki en büyük şansı ise, toplumsal muhalefeti geri plana bırakan, kendi iç tartışmalarına gömülen Meclis muhalefetinin dağınık yapısı. AKP’nin kazanması üzerine kurulan yerel seçim senaryolarını aslında muhalefetin yapacağı hamleler belirleyecek. 

Siyaset Bilimci Ayşegül Kars Kaynar ve Ahmet Murat Aytaç başlayan yerel seçim tartışmalarını BirGün’e değerlendirdi. 

Siyaset Bilimci Ahmet Murat Aytaç, muhalefetin yapamağı hamlelerin AKP-MHP bloğuna kazandırdığını belirtirken geçen seçimlerde çok daha başarısız bir tablo çizen iktidarın beklenenin aksine bir sonuçla çıktığını vurguladı.

Ahmet Murat Aytaç - Siyaset Bilimci

Aytaç, “Dünyanın geri kalanında olduğu gibi Türkiye’de de seçmen davranışları halktan oy talep edenlerin önceki performansından önemli ölçüde etkilenir. Hatırlanacağı üzere, AKP-MHP bloku son genel seçimlerden öndeki dönemde deneyimlediğimiz pandemi, deprem ve ekonomik kriz gibi süreçlerde esasen çok başarısız bir performans sergilemişti. Fakat seçim sonuçları, seçmenlerin genel eğilimlerine aykırı olarak, hükümetin başarısızlığının açık olmasına rağmen beklendiği gibi olmadı” ifadelerini kullandı. 

Kötü yönetim tek başına yeterli değil 

Siyasal değişim için insanlara güven veren, onların sorunlarına çözüm sağlayan ve umut olabilmenin önemli olduğunu belirten Aytaç, şu ifadelere yer verdi: “Hepimiz şu gerçeği bir kez daha gördük: Siyasette garantili bir zafer yoktur. Yani sadece var olanın kötü olması iktidar değişimi için yeterli olmayabiliyor, alternatifinin de güven vermesi ve insanları daha iyiye doğru götürebileceği konusunda ikna etmesi gerekiyor. Şimdi yaşam koşullarının ağırlaşması, toplumun dibe vurması durumunda insanların iktidardan uzaklaşacağı yönündeki beklentilerimiz otomatik olarak uyarılıyor. Oysa tarih bize bunun pek de doğru olmadığını değişik şekillerde öğretiyor. Siyasal değişim her şeyin dibe vurduğu, artık hiçbir umudun kalmadığı noktada değil, böyle bir evreden sonra işlerin iyi kötü düzelmeye başladığı ve bir umut ışığının belirdiği anlarda daha muhtemeldir. Burada kritik olan kavram “umut”. Koşullar ne kadar kötü olursa olsun, eğer değişimin daha iyi bir dünya yaratacağına insanlar inanmıyorsa ellerinde olanla idare etmeyi tercih ederler. Zira iyi kötü işleyen, yetersiz ve eksik de olsa sorunları çözen bir güç, gerçek bir umut vermekten uzak, kendine bile hayrı olmayan bir alternatife yeğlenecektir. 20. yüzyıl başından itibaren kitle psikolojisi alanında yapılan çalışmalar bunu bize net olarak gösteriyor. Muhalefetin dağınık ve birbirine girmiş görüntüsü, seçim sonrasında toplumda oluşan değişim beklentisini karşılama konusunda yetersiz kalınması gibi unsurların yerel seçim performansı üzerinde etkili olacağı yönündeki görüşleri bu çerçevede değerlendirmek gerekir.” 

Ayşegül Kars - Siyaset Bilimci

AKP-CHP girdabı belirsizlik yaratıyor 

Yerel seçim tartışmalarının AKP mi? CHP mi? tartışmaları arasına girmesinin tehlikeli olduğunu belirten Siyaset Bilimci Kaynar, “Yerel seçimler, uzun zamandır devam eden aldatıcı AKP - CHP kutuplaşmasının girdabına kapıldı. Bu girdap merkezileşmeyi, anti-demokratik işleyişleri ve belirsizlikleri meşru gösteren bir işleve sahip.  Nasıl ki genel seçimlere 3 aydan az bir süre kala Cumhurbaşkanı adaylarını bilmiyorduk, aynı durum yerel seçimler için de geçerli. Yerel seçime 7 ay kala 7 tane belediye başkan adayı dahi belli değil. Hiçbir yerde bir kampanya başlatılmış değil” dedi. 

Halkın sorunlarını kapsamayan tartışmaların ve yerelde bulunan dinamiklerin göz ardı edildiğini söyleyen Kaynar, özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirler etrafından dönen tartışmaları ‘siyaset borsası’ olarak adlandırdı. Kaynar şu ifadelere yer verdi: “ Herkesin gözü Ankara, İstanbul ve İzmir’de. Ama mesela, Ankara’da Mansur Yavaş aday olacak mı? Bu soruya hiç kimse kesin olarak evet ya da hayır diyemez. Zira yerel yönetimlerde kimin aday olacağı yerel dinamikler ya da önseçimler tarafından belirlenmiyor; merkezden ve kulis siyasetinin bir neticesi olarak karşımıza çıkıyor. Yerelde güçlü olan adayın yüzde 40’lık oy alan partiler tarafından aday gösterileceğinin hiç bir garantisi yok. Hatta mümkündür ki genel seçimlerde seçilemeyen milletvekili adayları, belediye başkanı adayı yapılacak. Zira ortada bir siyaset borsası var. Aynı insanlar bu borsadan bir türlü çekilmiyor. Öte yandan, yerel seçimler iktidarın yönetme tarzının en iyi görüldüğü yerlerden; o da siyaset aracılığıyla rant dağıtımı. Yerelde iktidar partisinden aday olmak dahi size kamu kurumlarında yükselme getirmeye yeterli. Bu siyaset borsası ve siyasi rant dağıtımı halkın seçme hakkına gösterilen saygısızlıktır. “Ben dilediğimi aday gösteririm, halk onu seçecek” dayatmasıdır. Aynı zamanda temsili siyasetin de en çarpık halidir.”