İktidarın ekonomi politikaları nedeniyle darboğaza düşen emekçiler, yerel seçimlerde tepkisini gösterdi. Birleşik Metal-İş Başkanı Atar’a göre emekçilerin taleplerini 1 Mayıs meydanlarında haykırmasının zamanı.

AKP’ye ikinci ‘dur’ 1 Mayıs’ta
Greve Birleşik Metal-İş Başkanı Özkan Atar da katıldı. (Fotoğraf: BirGün)

Dilan ESEN

AKP’nin 22 yıllık iktidarında, emekçiler üzerinde uyguladığı politikaları nedeniyle Erdoğan’ın yenilgisiyle sonuçlanan bir seçim geride kaldı. Halk sandıkta AKP’nin yoksulluğu ve işsizliği kalıcılaştırıp sermaye yanlısı bir ekonomi politikası izlemesine karşı büyük bir tepki ortaya koydu.

31 Mart Yerel Seçimleri’ni işçiler açısından değerlendiren Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Özkan Atar, yaşanan tüm bu sorunlara karşı emekçilerin mücadelesinin bitmediğine değindi. Atar, “Binbir zorluğun altında çalışan emekçiler, işsizler, küçük çiftçiler kötü gidişi durdurmak istedi” derken AKP iktidarına “Dur” denecek bir diğer günün de 1 Mayıs olduğunun altını çizdi.

Ülke açısından önemli bir seçim geride kaldı ve sonuçlara göre de halkın değişim talebi de vücut buldu. Türkiye bu seçime nasıl şartlar altında girdi?

22 yıllık iktidar döneminde; gerici, vurguncu, talan ekonomisi, kaynakları tükenme noktasına getirdi. Sanayide, tarımda, banka sermayesinde uluslararası finans kuruluşlarına olan bağımlılık artarken yüksek borçluluğa dayalı sistem hızla çürümeyi beraberinde getirdi.

Oldukça yüksek seyreden enflasyon yurttaşların alım gücünü dramatik ölçüde küçülttü. Konut fiyatlarındaki artış ve yüksek kiralar büyükşehirler başta olmak üzere ülkenin hemen her yanında barınma sorununun ciddi boyutlara ulaşmasına neden oldu. Gıda fiyatlarındaki artış sağlıklı beslenmeyi imkânsız hale getirdi. Eğitim ve sağlık önemli ölçüde paralı ve niteliksiz hale geldi. Eğitim, bilimsel içerik yerine gerici müfredatla dolduruldu. Kamusal sağlık hizmetleri alt üst edildi.

Asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği koşullarda emekçilerin, emeklilerin kamu gücüne ve sosyal hizmetlere olan ihtiyaçları artarken emekçi halkı serbest piyasanın çarkları arasına atan ekonomi modeli, sosyal politikalarla ilgili birikimleri de önemli ölçüde ortadan kaldırdı. Toplumun bir arada yaşamasının harcı olan sosyal adalet ortadan kalktı. İktidarın dar siyasi hedefleri uğruna hukuk ayaklar altına alındı. Örgütlenme hakkı, sendika seçme hakkı, yasaları hiçe sayan iktidar-büyük sermaye ortaklığının fiili saldırılarıyla kötürüm haline geldi. Grev hakkı, iktidarın grev yasakları nedeniyle uygulanması güç bir yasal hak haline geriletildi. İSİG Meclisi’nin raporuna göre 2023’te en az 1.929 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Erzincan İliç’teki maden faciası ve hemen yerel seçimler sonrasında Beşiktaş Gayrettepe’de göz göre göre gelen işçi ölümleri AKP’nin ülkeyi düşürdüğü karanlık tabloyu gözler önüne serdi.

Başta laiklik olmak üzere Cumhuriyet’in tüm kazanımları karşı devrim hamleleriyle iğdiş edildi. AKP’nin emperyalizme bağımlı dış politikaları nedeniyle ülkemiz, komşu ülkelerle savaşın eşiğine sürüklendi. Merkez Bankası’nın kasalarını boşaltıp eksi bakiyeye sokan iktidar, borç kaynaklarını da tüketince yalanlarla sürdürdüğü yolun sonuna gelmiş oldu. 31 Mart yerel seçimlerinde büyük bir yenilgi aldı.

EMEKÇİ HALK DERS VERDİ

Bu seçimin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Emekçiler iktidara nasıl bir mesaj verdi?

Emekçi halk; iktidarın yoksulluğu ve işsizliği kalıcılaştıran, büyüten sermaye yanlısı vurguncu ekonomi politikalarına karşı birleşti. Bin bir zorluğun altında çalışan emekçiler, işsizler, küçük çiftçiler kötü gidişi durdurmak istedi. Halk, ülkemizi tehlikeli bir kutuplaşmaya sürükleyen iktidarın siyasi çizgisine, sömürüye, kadın düşmanı politikalara, emperyalist çıkarcılara “Dur” dedi.

Fakat bütün bu tabloya rağmen emekçi halkın temel talepleri, ihtiyaçları ve kaygılarını karşılayacak bir cephe, birlik oluşturulamadı. Devrimci, demokrat, ilerici, yurtsever, emek yanlısı güçlerin bu dağınık tablosunu gören Türkiye halkı, iktidar karşıtı oylarını muhalefette birleştirerek önemli bir sorumluluk verdi. Cumhuriyet’in bütün kazanımlarını bir karşı devrimle ortadan kaldırarak istibdat rejimini kurmak isteyen iktidara karşı, halk “Biz buradayız ve bin bir güçle kazandığımız Cumhuriyet’i asla bırakmayacağız” dedi.

UMUDU BÜYÜTECEĞİZ

Birleşik Metal-İş Sendikası’nın geride kalan seçimlerin ardından pozisyonu nasıl olacak?

Seçimlerde halk, iktidarın ülkemizi sürüklediği karanlık tabloyu duvardan indirmek için büyük bir adım attı. Bu umudu büyütmek ve tamamlamak ülkesini seven emekten yana bütün güçlerin boynunun borcu. Halk oylarını; sağlıklı barınma ve beslenme hakkı, parasız bilimsel eğitim ve parasız erişilebilir sağlık hakkı, herkese güvenceli iş, insanca yaşayacak ücret, örgütlenme hakkı, sendikasını özgürce seçme hakkı, grev ve toplu sözleşme hakkı için kullandı. Halk emperyalist sömürüye, NATO’ya, İMF politikalarına karşı çıkan; bağımsız, komşularıyla barış içinde bir ülke istiyor ve biz de taleplerinin takipçisi olacağız.

Tüm bunların ardından Türkiye'deki emekçiler için de çok önemli bir diğer süreç olan 1 Mayıs geliyor. Böyle bir dönemin ardından 1 Mayıs'a giderken emekçilerin talepleri ne?

Türkiye’de çoğunlukta kalan milyonlar herkesin bildiği, gördüğü gibi yılın 365 günü eziliyor, sömürülüyor, yok sayılıyor. 1 Mayıs tüm bu ezilme, sömürülme ve yok sayılmaya karşı ortak itirazın yükseldiği bir gün. Biz de emekçi halkın, bu ülkenin yoksulları için 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız, İstanbul’da ise Taksim’e çıkacağız.

Bu yıl DİSK’in belirlediği tema “Taksim Şimdi! Demokrasi Şimdi!” üyesi olduğumuz Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) başlattığı “Demokrasi” kampanyası kapsamında dünya genelinde sendikaların kolektif gücünü bir araya getirilerek demokratik değerler ve işçi haklarının savunulması hedefleniyor. Bu nedenle biz de “Demokrasi işçinin ekmeğidir” diyerek hem bu kampanyaya destek veriyor hem de bir parçası oluyoruz. Elbette tek talep demokrasi değil.

Bakan ve hükümet temsilcileri sık sık tek asgari ücret güncellemesi yapılacağına dair açıklamalar yapıyor. Ancak bugünkü enflasyonist ortamda, asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği Türkiye’de tek güncellemeyle işçi sınıfının geçinebilmesinin imkanı neredeyse yok. Üstelik BİSAM’ın son hesaplamasına göre açlık sınırı 16 bin 600 lirayı geçerek asgari ücrete biraz daha yaklaştı.

Yalnızca asgari ücret de değil, Türkiye’deki işçilerin çoğu asgari ücretle çalışırken bunun üzerinde alanlarsa gelir vergisine takılıyor ve gelir vergisiyle ücretleri aylar boyunca giderek eriyor. Yılın başında zaten düşük ücretlere çalıştırılan işçiler, yıl sonunda ise bizzat devlet tarafından bir kez daha yoksullaştırılıyor. Bunun yanında zenginden daha az vergi alınıyor ve zengin, sermayesine sermaye katmayı sürdürüyor. Biz bu ikinci yoksullaştırmaya karşı “Gelirde adalet, vergide adalet” diyerek 1 Mayıs’ta sokağa çıkıyoruz.

Ücret sorunlarıyla birlikte emekçilerin sırtında adalet, eşitlik ve demokrasiye olan uzaklık gibi birçok sorun daha var. Dünyanın en uzun çalışma saatleri Türkiye’de ve iş cinayetleri, meslek hastalıklarıyla cebelleşir haldeyiz. Türkiye dünyada işçi haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasında. AYM kararlarının uygulanmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Adalete muhtaç durumda bırakılıyoruz. Adalet, hukuk işçinin güvencesidir. Bu nedenle Anayasa’da tanımlanan demokratik laik sosyal hukuk devleti için mücadele ediyoruz.

Kadın cinayetleri, çocuk istismarı, cemaat ve tarikatlar... Tüm bunlar emekçi halkın sorunları olarak başta duruyor. Ve bunlara karşı mücadele etmekten başka yol yok.

Bu 1 Mayıs, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilki olacak. Ve işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, gençlerin, kadınların hesap soracağı ve siyasi iktidarın yoksullaştırıcı ekonomi politikalarına ve hukuksuzluklarına itiraz edeceği önemli 1 Mayıslardan biri.

Emekçilerle birlikte laiklik için; iş güvenliği için; çalışırken ölmemek için; gelirde, vergide ve ülkede adalet için; eşitlik, demokrasi, hakları için; toplu iş sözleşmesi yapabilmek ve sendika özgürlüğü için; barınabilmek için; yoksulluğa karşı 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız. Taleplerimizi, umutlarımızı ve tepkilerimizi yine sokaklarda ve meydanlarda dile getireceğiz.

∗∗∗

MERSEN FABRİKASI’NDA GREVE ÇIKTILAR

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş’in 2022 yılında yetki aldığı Mersen’de işçiler greve çıktı. Fransız sermayeli Mersen’de, işçiler yaklaşık 2 yıldır sendika ve toplu sözleşme hakları için mücadele ediyorlar.

Birleşik Metal-İş’ten yapılan açıklamada şunlar denildi: “Yasal toplu sözleşme sürecinin başladığı iş yerinde işveren, toplu sözleşme için masaya oturma çağrımızı karşılıksız bırakarak görüşmelere katılmadı. Arabuluculuk süreci devam ederken baskılarını daha da artıran işveren, ‘Sendikadan vazgeçin, sendika buraya asla giremez, devlet bizim arkamızda’ gibi söylemlerle üyelerimizi yıldırmaya çalıştı. Sendikal örgütlülüğe tahammülsüzlük nedeniyle şubat ayında 4 üyemizi işten çıkararak sendika düşmanı uygulamalarına bir yenisini ekledi. İşverenin örgütlenme hakkımızı hedef alan bu hukuk tanımaz tutumuna üyelerimizin ve sendikamızın yanıtı, direniş oldu. 4 işçinin işten çıkarılması üzerine üyelerimiz, yasal ve anayasal haklarına sahip çıkmak için fabrika içerisinde demokratik tepkilerini ortaya koydu. Mersen işçileri, yaklaşık 2 yıldır sendika ve toplu sözleşme hakları için mücadele ediyorlar. Tüm diyalog çağrılarımıza olumsuz yanıt veren, toplu sözleşme görüşmelerine katılmayan işveren anayasal hakkımız olan sendikalaşma hakkımızı tanımadı. Gebze 1 No’lu şubemizde örgütlü Mersen işçileri, bugün sendikal hak, ekmek ve iş mücadelesini büyütmek için; grev dedi. Mersen işçileri, işleri, aşları ve sendikal hakları için sonuna kadar mücadele edecektir. Grev kazanacak” denildi.