İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, katıldığı televizyon programında "Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı gelirse sizin tavrınız ne olur?" sorusuna, "Herkesin aday gösterdiği bir insan reddedilir mi? Elbette reddedilemez" yanıtını verdi.

Akşener'den Kılıçdaroğlu'nun olası adaylığıyla ilgili açıklama

İYİ Parti lideri Meral Akşener TV100’de yayınlanan Candaş Tolga Işık’ın sunduğu ‘Az önce konuştum’ programına konuk olarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Akşener, neden başbakanlığa talip olduğunu, "Ben Eylül 2021'de cumhurbaşkanlığına adaylığına talip olmadığımı, buna karşılık kimseyle pazarlık etmeden partimi birinci parti yapabilirsek, o zaman başbakanlığa aday olduğumu ilan ettim. Yani milletimizin tercihi ve teveccühüyle başbakanlığa aday olduğumu ilan ettim. Dolayısıyla böyle bir pozisyondayım şu anda. Yani cumhurbaşkanlığı makamı harika bir makam, kim istemez? Fakat bir kişinin böyle bir tutum alması gerekiyordu böyle bir sistem içinde. Ben 24 Haziran 2018'de cumhurbaşkanı adayı oldum. Hem de ittifakın içinde oldum" ifadeleriyle açıkladı.

Akşener, "Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı gelirse sizin tavrınız ne olur?" sorusuna da yanıt verdi.

“HERKESİN ADAY GÖSTERDİĞİ BİR İNSAN REDDEDİLİR Mİ?”

Akşener şu açıklamayı yaptı:

"Herkesin aday gösterdiği bir insan reddedilir mi? Elbette reddedilemez ama benim adaylıktan feragat etmek, vazgeçmek, önceden bunu ilan etmek isteğimin arka planında tek adayla gitme talebinin olduğunu söylemeye çalıştım.

Birden fazla adayla gidildiğinde gerçekten önce birbirinizle rekabet ediyorsunuz. Sonra ikinci tura kalmak için gayretiniz var. Daha sonra ikinci tura kalabildikten sonra diğer adayla yani Cumhur İttifakının adayıyla rekabete doğru gidiyorsunuz. Bunu tecrübe ettik, yanlış olduğunu söyleyebilmek için o tekliği, birlikteliği sağlayabilmek için önceden ilan ettim. 13. cumhurbaşkanının, Millet İttifakı'nın adayı olacağına inanıyorum."

“NİYE SEÇİLMESİN?”

“Kılıçdaroğlu sizce seçilir mi?” sorusunu ise Akşener şöyle yanıtladı:

“Herkesin ittifak ettiği bir kişi niye seçilmesin? Bütün herkesin ittifak ettiği bir aday niye seçilmesin? Hepimizin fevkalade güzel çalıştığı bir sistem. Elbette seçilir. 13. cumhurbaşkanı kesinlikle Millet İttifakı'nın olacak. Ama bir şey var gözden kaçan. Bu sistemin değişmesi için bir onu alacağız, bir de mecliste makul bir çoğunluk alacağız. 301 alacağız, 360 alacağız, mümkün olursa 400 alacağız. Onun da çalışmasının yapılması gerekiyor.”

İMAMOĞLU VE YAVAŞ ADAY OLUR MU?

Her iki arkadaşımızın da popülaritesine büyük bir saygı duyuyorum. Dolayısıyla bu arkadaşlarımızın sistem içerisinde adaylığına dair bizim ‘hayır olmaz' diye bir durumumuz yok. Sayın Kılıçdaroğlu yani 6 masadaki genel başkanın inisiyatifine bıraktı işi. Dolayısıyla o masadan çıkacak olana hepimiz uyacağız. Herkes de orada fikrini söyleyecek. Bu fikirler X, Y, Z bir kişi söylendiği takdirde tabii partilerimizle biz bunu konuşacağız.

Cumhur İttifakı bizim adayımızı çok merak ediyor ancak biz adayımızdan ziyade bu yanlışlıkların düzelmesi için mücadele ediyoruz. Bu ucube sistemi değiştirmek için uğraşıyoruz. Bu Tayyip Bey'in sorunu değil. Sistemin bozukluğu tek bir ismin özelinde değildir. Sistemde değişikliğe gidilmesi gerekmektedir. Eleştirilerim Tayyip Bey düşmanlığı üstünden bir söylem değil. Sistemdeki temel sıkıntı herşeyin tek bir kişiye sorulması. Kim olursa olsun yetkilerin hepsi tek bir kişide olmamalı."

HDP AÇIKLAMASI

Akşener, Candaş Tolga Işık'ın, "Masada görünmüyor ama masada HDP'nin de olduğu söyleniyor?" sorusuna, "Bu sorulara cevap vermeme kararı almıştım ama... Aptalca bir şey var. Cumhur İttifakı, bizi HDP ile aynı masaya oturmakla suçlarken, kullandıkları dili, hiç fark etmiyorlar. Bizim üzerimizden, Kürtlere küfür halinde hakaret halinde gidiyor. HDP'yle biz o masada beraber değiliz. O masada HDP yok. HDP de o masada olmadığını söylüyor zaten. HDP'ye bağırayım, İYİ Parti'yi zora sokayım diyerek, bu ülkenin has evladı Kürtlere hakaret etmenin, benim kalbimi çok yaraladığını söylüyorum. O masada HDP olsa biz olmayız. Ama biz Kürtleri incitmiyoruz. HDP'nin bir oyu var, o oyun bir kısmını elbette bir kısmını almak için tüm siyasi partiler uğraşıyor" yanıtını verdi.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU AÇIKLAMASI

Yavuz Ağıralioğlu hakkında açıklamalarda bulunan Akşener, şunları kaydetti:

"Partimdeki meseleleri basın yoluyla hiç tartışmadım bugüne kadar. Basın üzerinden de hiç haberleşmedim kimseyle. Bir tanzim yaptık. O tanzim de şu. Yeni bir bakış açısı getirmeye çalıştık. Gençlik ve teşkilatı, gençliğin içine de doğa politikalarından sorumlu başkanlığı koyduk. Ben 1,5 yıldır genç çalışıyorum.

Yavuz Bey'in yerine gelen arkadaşımız milletvekili değil. Yine gördük ki yurt dışı Türklerle ilgili olarak milletvekili arkadaşlarımızın zamanı yok. Oysa ki yerine gelen Rıdvan Uz kardeşimiz, yurt dışı oylar sebebiyle milletvekilliğini kaybetti. Bu arkadaşımız milletvekili değil. Gidecek, ayda bir evini görmeye gelecek. Partimizde seçime hazırlığa dair bir çalışma yapıyoruz. Genel başkanların ataması yoluyla yapılıyor başkanlık divanı. Buradaki tasarruf, genel başkanın sistemi üzerinden yürüyor. Yavuz Bey, aynı zamanda milletvekilimiz. Dolayısıyla istediği gibi çalışma imkanına sahip. Bugüne kadar hiçbir arkadaşımın hangi tweeti attı, hangi televizyona çıktı ne söyledi diye kendilerini arayıp tek kelime etmemişimdir. Çünkü partimizde demokrasiyi içselleştirmeye çalışıyoruz. Basın yoluyla haberleşmeyi doğru bulmuyorum. Arkadaşımız kamuoyuyla paylaşmayı tercih etmiştir, saygı duyuyorum.

Koray Bey'in (Aydın) de herhangi bir şikayeti yok. Başından beri beraber yol yürüdüğümüz bir arkadaşımız, en zor zamanda teşkilatlandırdı, seçime soktu. Huzurunuzda kendisine teşekkür ediyorum."

ERKEN SEÇİM

Gündemde olan erken seçim iddiaları hakkında da konuşan Akşener, "Ekonomi iyi olsa yaparlar. Seçim yasası geçti. Bu seçim yasasının artılarına eksilerine bakıyorsunuz. Cumhur İttifakı'na da bir faydası yok. Dolayısıyla acaba bu yasanın Millet İttifakı içindeki siyasi partileri birbirine düşürmek amaçlı olup olmadığını ben merak ediyorum. Üzerine de düşünüyorum doğrusu. Kasım ayında bir seçim kararı alınmış olsa, eski yasayla yapılmış olacak" dedi.

TANSU ÇİLLER'İN SİYASETE DÖNMESİ

"Tansu Çiller'in siyasete dönmesine ne diyorsunuz?" sorusu üzerine:

"Hayırlı olsun. Bilmiyorum ne diyebilirim. Ben bugüne kadar, bizim partimizden ayrılanlar dahil, yeni parti kuran hiç kimseye incitecek bir söz etmedim. Hep hayırlı olsun dedim. Sayın Çiller'e de hayırlı olsun."

SOYLU'NUN AÇIKLAMALARI

İçişleri Süleyman Soylu’nun kendisini hedef alan açıklamalarının hatırlatılması üzerine Akşener şu ifadeleri kullandı:

"Ben İçişleri Bakanı'nın aramadım doğrudur ama ben her şehit ailesini ararım. Hemen aramam başları kalabalık oluyor, bazen hemen ararım. Benim onlara baş sağlığından sonra şöyle bir söylemim olur: şöyle, şöyle haklarınız var. Telefonum şudur, birşeye ihtiyacınız olduğunda buradayız.

Bir psikatriste sorsak bu arkadaşın kendini hepimizin babası ilan ettiğini anlarsınız. Bu patolojik bir bakış açısı.

Bipolar bir bakış açısı da diyebiliriz. Polis kimdir? Polis bu devletin memurudur. Polisin sahibi kanundur. Doğuran millettir, onların anasıdır, ama sahibi hukuktur kanundur. Yani devletin memurudur.

Şimdi sayın Soylu’nun, çok tumtraklı konuşma, çok tuhaf kelimeler seçme, çok tuhaf cümleler kurma gibi bir alışkanlığı var. Sayın Soylu hep aşırı uçlarda konuşur. Sayın Erdoğan’a ‘hırsız’ diyen odur. DYP Genel başkanıyken. Sonra AKP’ye girdi. Bu sefer Erdoğan’ı övme konusunda da ipin ucu kaçtı.

“10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİYİ HUKUKA TESLİM EDECEĞİM DEDİ, TIK YOK”

İçişleri Bakanlığı bu ülkenin ciddiyet yüzüdür. İçişleri Bakanları gıybet etmez, dedikodu etmez, iftira atmaz. Ne yapar biliyor musunuz? Bir konuda bir hata, hukuksuz bir iş varsa onu yargıya götürür.

Sayın Soylu, çok ilginç bir şey yaptı 31 Mart’ta. Üsküdar Meydanı’nda sayın Temel Karamollaoğlu’yla Meral Akşener’in Kanil’le evrak imzaladığını söyledi. Benim de Temel beyin de dokunulmazlığı yok. Biz bir kağıdı imzalamışsak, bu İçişleri Bakanının böyle bir belgesi vardıysa derhal onu savcılığa iletmeliydi.

Ben de Kandil’le kağıt imzalamış bir vatandaş olarak ensemden tutulup, hukukun karşısına getirilmem lazımdı. Ne oldu biliyor musunuz? Güldü geçti. Ben kendisin mahkemeye verdim. Tık yok. Şimdi bütün bu işlerle ilgili de sayın Soylu’nun her iddiasını, her gıybetini, her dedikodusunu ben mahkemeye veriyorum.

Kendisinin elinde hangi belge vardıysa götürüp teslim etsin. Çok üzülüyorum bu ülkeye. Liyakat ortadan kalktığında böyle oluyor. 10 bin dolar alan siyasetçiyi de hukuka teslim edeceğim dedi. O gün bugün tık yok. Bu dedikoducu beyde, gıybet beyde böyle bir durum var.

“BİR PSİKİYATRİSTE DANIŞMASINI DA KENDİSİNE TAVSİYE EDİYORUM”

Emniyetin 8-24, 8-36 gibi çalışma meselesi var. Yorgunluktan ölüyor bu insanlar. Ben bunların yanlış olduğunu sayın Erdoğan’a söyledim. Dedim ki ‘bunu düzelt’. Çok ilgin bir şey oldu. Bu 8-24, 8-36 çalışma meselesi düzeltildi.

Siyasetin özelliği şudur; muhalefet vatandaşın derdini dinler size iletir, siz düzeltirsiniz. Hem düzeltip niçin bu iftiraları attı bu arkadaşımız bilemiyorum. Bir psikiyatriste danışmasını da kendisine tavsiye ediyorum. Ben hiç iyi görmüyorum sayın Soylu’yu. Geçmişte beraber çalışmış, yaşça da kendisinden büyük bir insan olarak söylüyorum."

NE OLMUŞTU?

Soylu, Akşener'i hedef alarak şunları söylemişti:

"FETÖ, Kriminal Daire Başkanlığındaki ses analiz sistemimizi ortadan kaldırdı. Orayı etkisiz hale getirdi. Türk Polis Teşkilatı bir şey bulmasın diye. Bugün birileri konuşuyor. 6 ay İçişleri Bakanlığı yapmış biri konuşuyor. Ben 5,5 yıldır İçişleri Bakanlığı yapıyorum, şehitten bahsediyorsun, Emniyet Genel Müdürü burada Allah adı için söyle bir şehidimiz olduğunda bir kere bizi arayıp 'Allah rahmet eylesin, başın sağ olsun' demiş midir? Ama istismarını bilir. Biz biliriz şehit istismarını. Zübeyde Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfının nasıl içini boşalttığından biliriz."