Türkiye'nin içine girdiği kritik süreçte Alevi hareketi de bir arayış ve siyasallaşma sürecinde. 10-11 Şubat 2007 tarihlerinde Alevi Bektaşi Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu tarafında

Turgut Oker: Erdoğan'ın 'dava arkadaşını' da Çankaya'da istemiyoruz

» Abdullah Gül cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. Nasıl değerlendiriyor sunuz?
Gül temsil ettiği zihniyet ve icraatlarıyla değerlendirilmeli. Refah Partisi ve AKP sürecinde siyasi söylemlere bakıldığında Gül'ün, Alevilere karşı uygulanan hâkim politikayı sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Gül'ün görevde kaldığı süre boyunca Alevilerin inkâr edilmesi, yok sayılması ve asimilasyonuyla ilgili politikaların resmi temsilcisi olduğunu görüyoruz. Alevilerin varlığını kabul eden hiçbir yaklaşım göstermediği gibi aksine inkarcı ve yok sayma politikaların Gül tarafından benimsendiğine şahit olduk. Ayrıca Gül'ün önümüzdeki dönemde de bu anlayıştan vazgeçebileceğini düşünmüyoruz.

Gül, dışişleri bakanlığında bulunduğu 4 yıllık sürede birçok defa yurtdışında ziyarette bulunmasına rağmen hiçbir ziyaretinde Alevi kurumlarını programına almamıştır. Bu geziler sırasında özellikle Milli Görüş, Fethullahçılar ve diğer şeriatçı yapılanmalarla bir araya gelmeye özen gösteren bir dışişleri bakanına şahit olduk. Gül, yurtdışında şeriatçıları meşrulaştıran ve devlet erkânı düzeyinde muhatap alan bir dışişleri bakanı olarak kamuoyunda yer aldı.

» Gül'ün aday gösterilmesi kamuoyu açısından büyük bir sürpriz olmadı. Ayrıca laik kesimin en az Erdoğan'ın adaylığı kadar aday gösterilmesine tepki duyduğu bir isim... Böylesi bir manevra AKP'ye ne kazandırabilir?
Manevranın ilk adımı aylar öncesinden atıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi, medya ve kamuoyunda Erdoğan'ın aday olup olmaması tartışmasına indirgenerek, AKP'ye zaman kazandırıldı. Sonra kötünün iyisi olarak Gül açıklandı. Fakat Alevi kurumları olarak, Erdoğan'ın 'dava arkadaşım' olarak tanımladığı bir ismi Cumhurbaşkanlığı makamında görmek istemiyoruz. AKP'nin sahip çıktığı tek bir 'dava' vardır; o da Türkiye'yi adım adım 'Ilımlı İslam' projesi dâhilinde şeriatçı kimliğe kavuşturmak. Bu bağlamda Aleviler olarak, Gül ile Erdoğan arasında niteliksel bir fark görmüyoruz.

» Gül'ün adaylığının ardından sol eğilimli partilerin tavrı ne olması gerekiyor?
Sol eğilimli partilerin yaptıkları hatalardan ders çıkarmaları gerekiyor. Sağ, isimlere takılmadan bir araya geliyorsa, demokrasiye ve laikliğe gönül vermiş kesimlerin de bir araya gelmeleri gerekiyor. Bu kesimlerin kişisel ihtiraslara takılmadan, laik-demokratik bir Türkiye yaratma davasına sahip olmaları gerekiyor. Sol partilerin, ben merkezci politikalardan uzaklaşarak, Türkiye'nin geleceğini düşünerek hareket etmeleri gerekiyor.

» Alevi kurumları olarak Yaşar Seyman'ı aday gösterdiniz. Böylesi bir açılım yapmanızın nedenleri nelerdir?
TBMM'nin bugünkü bileşiminin farkındayız. Fakat AKP'nin içerisinden çıkacak bir cumhurbaşkanına karşı olduğumuzu, ancak halkın tamamını kucaklayacak bir isme 'evet' diyebileceğimizi göstermek için Yaşar Seyman'ı aday gösterdik. Seyman, Alevilerin cumhurbaşkanlığı seçim sürecine tepkisiz kalmadığını kamuoyuna duyurmak amacıyla destekledikleri sembolik bir isimdir.

Biraz da 28 Nisan Mersin Mitingi hakkında konuşalım. Türkiye'yi önümüzdeki genel seçimlere kadar hareketli bir gündem bekliyor. Bu süreçte Alevi hareketi olarak hangi stratejileri izlemeyi planlıyor sunuz?
Alevi hareketi olarak bundan sonraki dönemde cumhurbaşkanlığı seçiminden çok genel seçimlere yoğunlaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Siyasi yapıya baktığımızda manzara çok açık şekilde görülüyor. 12 Eylül Darbesi'nden bu yana teslim alınmış, sindirilmiş halkın üzerindeki baskılara rağmen sokaklara inerek, bu kötü gidişe bir son vermesi kaçınılmaz olarak önümüzde duruyor. Süreci dışardan izleyen ve etkisiz eleman konumunda bulunan bir topluluk olmak yerine, hayatın her alanında müdahil olan ve ülkemizin geleceğiyle ilgili alınan kararlara etki gücü olan bir Alevi hareketi olma arzusuyla alanlara inmeye başladık. Daha önce Alevi kesiminde görülmeyen bu hareketlilik, Alevilerin siyasallaşması, sorunlarına çözüm üretmesi ve Türkiye'deki temel sorunlar hakkında da düşüncelerini ifade etmesi amacıyla başlatılmıştır. Son bir yıldır da bu amaca uygun hareket edilmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili ilk tepkiyi Aleviler 29 Ekim 2006'da Adana'da düzenledikleri mitingle başlatmışlardır ve bugüne baktığımızda bu çıkışla ne kadar doğru bir harekette bulunduğumuzu görüyoruz. Bu miting bizler için bir defalık bir eylem değil, bir sürecin başlangıcı olmuştur. Alevi kurumları olarak genel seçimlere kadar birçok büyük şehirde benzer mitingler düzenlemeyi sürdüreceğiz. Bunlardan biri de 28 Nisan tarihinde Mersin'de düzenleyeceğimiz miting. Mersin Mitingi, Alevilerin yakın tarihinde yaşadıkları katliamların sonrasında veya dış baskıların etkisiyle sokağa çıkmalarını saymazsak, Alevilerin kendi inisiyatiflerini kullanarak ilk defa bu kadar geniş katılımlı sokağa çıktıkları bir miting olacak. Bunun dışında Mersin Mitingi'nin bir diğer özelliği ise bu mitinge destek veren bileşimlerin bir araya gelebilme başarısıdır. Bu beraber hareket edebilme özelliği sol harekete umut veriyor. Bu oluşumun, arayış içerisinde bulunan halkın gözünde 'solu' çekim merkezi haline getirebilmek için önemli bir örnek olduğunu düşünüyorum. Mersin Mitingi'nin ardından 27 Mayıs tarihinde İzmir'de daha sonra Bursa, İstanbul ve Ankara'da mitingler düzenleyeceğiz.

* * *

Turan Eser: Çözüm sol ve sosyal dinamiklerin yan yana gelmesi ile mümkün

» 10-11 Şubat'ta Ankara'da yapılan ABF Danışma Kurulu Toplantısı sonuçlarında vurgulanan "siyasal sürece müdahil olmadan" kastedilen nedir?
Alevi hareketinin siyasete ve siyasi yaşam alanlarına, düşünsel ve örgütsel gücüyle müdahalesini zaruri kılan, Aleviler gibi toplumsal kesimlerin yaşadıkları sorunlara, ayrımcılığa ve egemen siyasi kültürün yozlaşmasına itirazı. Yükselen siyasal İslamcı, milliyetçi ve neo liberal politikaların toplumsal yaşamda yarattığı tahribatın eddleri ve sonuçlar karşısında, bu üç ideolojik eksenli saldırılara karşı tepkimizi dile getiriyoruz. Bu tahribatların ideolojik aktörlerine karşı toplumsal dinamiklerin tek başına bulundukları yerlerden dağınık tepki vermesi yetersiz. Bu nedenle toplumsal muhalefetin ortak güç oluşturması, karşımıza görev olarak çıkıyor. Geleceği sağ iktidarlara terk edilmiş, sağ politikaların mağduru haline gelmiş toplumun büyük kesimi artık 'bir şeyler yapmalı', 'sol güç birliği mümkün' diyor. Sağ politikaların cefasını çeken toplumsal kesimler, artık bugünün ve geleceğin sefasının sol seçenekle mümkün olduğunu düşünüyor. Siyasettin yarattığı dejenerasyon karşısında sessiz kalamayız. Siyaseti dinbaz ve düzenbazların bezirganlığından kurtarmak, sol duyu sahibi herkesin görevi. Alevi hareketi, siyasetin toplumsallaşmasını ve siyasal alanda birikmiş sorunların ortak paydalar ekseninde çözüme kavuşmasının yolunun, sol ve sosyal dinamiklerin yan yana gelmesi ile mümkün olacağını düşünüyor, girişimlerde bulunuyor. Siyaset ve partiler, liderlerin kendi özel şirkederini yönettikleri gibi yönetilmez. Sahibi halk olan bu yapılar, halkın ihtiyaç ve taleplerine göre katılımcılığı esas alarak yönetilir. Halk bugün sol ve sosyal demokratiardan önemli bir adım atmasını bekliyor. Güçlerinizi solun evrensel değer ve ilkeleri ekseninde birleştirin diyor. Buna partiler kayıtsız kalamaz. Solun ve sosyal demokradarın Alevi sorununda açık tutum almasını ve görüş oluşturmasını bekliyoruz. Demokrasi, toplumsal barış, emek, insan hakları, sosyal politikalar, özgürlükçü laiklik, farklı kültürlerin ve kimliklerin eşit haklar mücadelesinin önemli dinamiği olan Alevi hareketi, 2007'deki seçim sürecinde, Türkiye'nin, milliyetçi, siyasal İslamcı ve neo liberal politikalar arasına sıkıştırılmasına karşı itirazını, sol vicdan ve demokrasi güçleriyle ortaklaştırmak ve buluşturmak istiyoruz. Akıl ve vicdan penceresinden bakarsak birçok sorunun üstesinde gelecek birikime ve dinamiğe sahibiz.

» Toplantıda Alevi toplumunun seçim stratejisi belirlendi deniliyor. Bu stratejide, yine Sol'u bir araya getirebilecek bir dizi görüşmelerden söz ediliyor. Bu konuda ne tür görüşmeler yapıldı, ne tür sonuçlar elde edildi?
Görüşmelerin bir kısmı yapıldı ama daha da görüşülecek partiler ve demokratik kuruluşlar var. Şimdiye kadar bizi ve toplumu mudu edecek olumlu bir sonuç aldığımız söylenemez. Siyasi partilerin aşamadıkları tuhaf bir kompleks var. Herkesin kendisini dünyanın merkezine koyduğu ve en önemli siyasi adres olduğunu vurgularken, solun neden bu kadar dağınık olduğuna yanıt üretemiyorlar. Sol ve sosyal demokradar kendi içinde bu parçalanmayı ve küçülmeyi yaşarken, en çok eddlenen demokratik kamuoyu oluyor. Siyasi yanı zayıf kalmış sol ve sosyal demokrat sivil örgütien-meler, toplumsal muhalefeti oluşturma konusunda sıkıntı yaşıyor. Çünkü solun siyasi alandaki gücü ve etkisi zayıf. Siyasi alanda solun

zayıfladığı yerleri, sağ ve siyasal İslamcı güçler dolduruyor. AKP'nin tek başına iktidar olmasında, sol ve sosyal demokratlar, kendi paylarını da tartışmalı. Sokağın dili ile partilerin dili arasındaki uçurumu görmek gerekir. Amacımız bu uçurumu kapamak. Sol ve sosyal demokratların bu kadar dağınık ve parçalı halinden rahatsızız. Toplumun acil bir sol-sosyal demokrat eksende siyasi geçiş programına ihtiyacı var. Halkın ve demokrasi güçlerinin soluk almaya ihtiyacı var. Bu dönem bir çok nedenden dolayı kritik bir sürece yöneldi. Yükselen şiddet ve linç ortamı, siyasal İslam'ın siyasi ve ekonomik alandaki gücünün kamusal alandaki edesini artırması, toplumun değil, tamamen sermayenin ihtiyaçlarına göre yaratılan özgürlük ortamının sonuçları oldukça tehlikeli bir Türkiye'yi hazırlıyor. Hak ihlalleri en çok bu dönemde artıyor. Toplumun, siyasetin öznesi olmasını sağlamak için, solun Latin Amerika'daki siyaset kültürüne bakması, Anadolu'da Pir Sultanlarla, Denizlerle, Nâzımlarla beslenmesi gerekir. Solda güçbirliği için, önce solun birbirini sevmesi lazım. Asık ve gergin suradı siyaseti halk sevmiyor. Halk çözüm ve siyasi alanda solun güçbirliği yapmasını istiyor. İstanbul'da İstiklal Caddesi, Ankara'da Yüksel Caddesi arasında sıkışmış siyasetin ve mücadele alanının, Türkiye çapında yaygınlaşması ve siyasetin, lafta değil, gerçek anlamda toplumsallaşması ve güç birliğine yönelmesi gerekir. AKP karşısında solun gerçekten, laiklik, demokrasi, özgürlükler, emek ve barış ekseni üzerinden başarı elde etmesi isteniyorsa, görev belli.

» "Danışma Kurulu Toplantısı" sonuç bildirgesinde "üçüncü bir seçeneği" yaratmaktan söz ediliyor. Açabilir misiniz?
Uzun yıllardır siyasetin iki eksen arasında sı-kıştırıldığı bir süreci yaşıyoruz. Statükodan yana ve demokratikleşmeye kapalı eksen ile bu eksenin yarattığı imkânlarla beslenip ve güçlenen siyasal İslamcı eksendir. Her iki kesimin de ortak noktası, Türkiye'yi kucaklayan toplumsal barışa, demokratikleşmeye kapalı olmasıdır. Bu iki kesim arasındaki çatışma, karşılıklı olarak kendilerini besleyen ve üreten bir çatışmadır. Bu çatışmanın mağduru ise, gündelik sorunlarından ve haklarından mahrum bırakılmış halk kesimidir. Siyasal İslamcı eksenin demokratikleşmeden anladığı, kendi hanesi özgü bir demokratikleşme ve özgürlüktür. Yani türbana, İHL ve kamusal alanda dinsel eddnliği genişletmeye yönelik özgürlük talebidir. Dolayısıyla bu iki eksen arasındaki çatışmadan toplumu ve Türkiye'yi kurtarmak için, tüm toplumsal kesimlerin ortak paydalarını önemseyen, kucaklayan başka bir siyasi eksen ve kültür mümkündür. Toplumun kendini içinde hissettiği bir siyaset yaratılmalıdır. Sol ve sosyal siyasetin fikri, dili ve refleksi evrensel kazanımların bu değerlerine ve ilkelerine sahip çıkma ve bunların zenginleşmesine gereksinim duyan pozisyonda mı? Sol siyaset, sol ve sosyal demokrasi evrensel değerleri savunma pozisyonundan uzaklaşmaya başladı. Asıl siyasi felaket ise sol pozisyonun zayıf olmasına neden olmak ve zayıflamaya seyirci kalmaktır. Solun zayıflaşması-na paralel olarak, siyasetin fikrine, diline ve zikrine, milliyetçilik, gericilik, muhafazakârlık, toplumsal sorunları yok sayan hamasi söylemler ve neo liberal söylem egemen olmaya başlamıştır. Sol partilerin siyaseti toplumsallaştırma projesindeki eksikliği ve zaafları nedeniyle, toplumsal bellek, milliyetçilik, siyasal İslam ve muhafazakârlığın gerici söylemlerinin eddsi altına girmiştir. Bu durumun yarattığı toplumsal belleğin tahribatına karşı seyirci kalmakla, siyasi gücün giderek milliyetçi, İslamcı ve neo liberal eksene kaymasına imkân verilmiştir. Siyaseti, bireylerin ve parti ağalarının tekelinden kurtarıp, toplumsallaşması sağlanamadığında, bireyin de toplumsallaşması sağlanamaz. Bireyin, her türden (dindarlık, siyasi, rant) müritiik ilişkisi sürecinin bir parçası haline getirilmesine karşı korunması, solun en önemli görevleri arasında olmalıdır. Toplumu/bireyi salt seçim kampanyalarının edilgen oy depoları olarak gören bir siyasi yönelim, demokrasi ve insan hakları açısından kabul edilemez bir yaklaşımdır.

Sol kamuoyunda yaygın kanı bu girişimlerin sonuçta yine CHP ile bir tür anlaşmaya evrileceğidir.

ABF ve AABK olarak yaptığımız danışma kurulunda, MYK toplantılarında ve siyasi partilerle yaptığımız görüşmelerde buna dair bir mesaj verilmemiştir. Asıl hedefimiz, sol-sos-yal demokratların, DKÖ'lerin, STK'ların, meslek odalarının, topluma dayatılan iki eksenli siyaset yerine, Türkiye'yi kucaklayan, ortak paydaların önce ele alındığı, siyasetin, ekonominin, demokrasinin, hukukun, sosyal sorunların, laikliğin ve halkın gündelik hayatında karşı karşıya olduğu yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, sağlık ve eğitim gibi sorunlar karşısında çözüm ve proje üreten üçüncü bir siyasi ekseni oluşturmaktır. Bunun için yeterli derecede birikim ve dinamik mevcuttur. CHP'nin Alevilerle buluşması için, Alevilerin ve Türkiye'nin sorunlarına ve demokratikleşme ihtiyaçlarına ilişkin açıkça tutum belirtmesi gerekir. CHP solun ve sosyal demokrasinin evrensel değer ve ilkeleri buluşmasını, yani direksiyonu sola kırmasını hayırlı bir iş olarak görürüz. Sayın Bay-kal'ın sağ politik yaklaşımlarda bir medet olmadığını görmesi gerekir. Solda duran diğer partilerle daha sıcak, olumlu ve siyasi düşünsel devrimini yaparak, sol durağa yanaşması gerekir. Çünkü Aleviler, kendilerine yönelik DP dönemimdeki sağcılaştırma girişimlerinin bugünde, MHP, DYP, Fethullahçılar ve Cem Vakfı üzerinden devam ettiğini biliyor. 13 yüzyıldan beri evrensel değerleri, çağdaşlığı temsil eden Aleviler ve Alevi öğretisinin sağ kaldırımdan siyasetin otobüslerine bindiği görülmemiştir.

Biz Aleviler olarak sol durakta bekliyoruz. İstiyoruz ki durağa güç birliğinin sol ve sosyal demokrat otobüsü yanaşsın.

SÖYLEŞİLER ALPER TAŞ