12 Mart’ta THKP-C ve Dev-Genç üyeliğinden, 12 Eylül sonrasında da Devrimci Yol davasında yargılanarak hapis yatan, daha sonra da Türkiye'yi AİHM’de mahkûm ettiren Başpınar...

Ömrünü devrimci yolculuğa adayan Ali Başpınar, bir süredir sinir ucu kanseri nedeniyle tedavi görmekte olduğu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde dün sabaha karşı yaşamını yitirdi.

Başpınar’ın cenazesi 6 Eylül Cumartesi günü saat 09.00’da Hacettepe Hastanesi morgundan alınarak omuzlarda Çankaya Belediyesi önüne getirilecek. Burada yapılacak törenin ardından saat 11.00’de Çankırı’nın Çerkeş ilçesine hareket edilecek. Başpınar, burada düzenlenecek törenden sonra geçen yıl yaşamını yitiren eşi Nilüfer Başpınar’ın yanında toprağa verilecek.

 

TÖB-DER KURUCUSU

1949 yılında Rize Çamlıhemşin’de doğan Ali Başpınar, Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulunu bitirdi. 12 Mart döneminde devrimci eylemlere katıldığı gerekçesiyle tutuklandı, 2 yıl cezaevinde yattı. Cezaevi çıkışında devrimci öğretmen grubunun önder kadroları arasında yer aldı. TÖB-DER’in kurucularından olan Başpınar, bu derneğin Ankara Şube Başkanlığı’nı da yaptı.

12 Eylül döneminde Ankara Devrimci Yol davasında Merkez Komite Üyesi olduğu iddiası ile yargılandı, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 11 yıl cezaevinde kaldı. 1991 yılında serbest bırakıldı.

1994 yılında kanser teşhisi konan Başpınar, o tarihten bu yana tedavi görüyordu. Yaşamı boyunca devrimci kişiliğinden taviz vermeyen, işkencelere, hastalıklara karşı onurlu bir şekilde direnen Başpınar’ın kaybı yakınları, dostları, devrimci arkadaşları arasında büyük üzüntü yarattı. Birgün Ankara

 

***

KİMDİR?

ALİ BAŞPINAR 12 Eylül’den sonra açılan  Devrimci Yol  davasında Oğuzhan Müftüoğlu, Nasuh Mitap, Melih Pekdemir, Ali Alfatlı, Mehmet Akın Dirik ve Mehmet  Ali Yılmaz"la birlikte merkez komite üyesi olmaktan yargılandı. 12 Mart döneminde THKP-C Dev-Genç davasından yargılanıp 2 yıl 4 ay cezaevinde kalan Başpınar, 1980 öncesi uzun süre Devrimci Öğretmen mücadelesinin örgütleyenlerinden oldu. Sonra yoksul mahallelerde faşist saldırılar karşısında direniş örgütlenmesinde öncü rol oynadı. 12 Eylül darbesinin ardından, 23 Ocak 1981’de yakalanan Başpınar  ağır işkencelerden geçirildikten sonra askeri mahkeme tarafından müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Başpınar 11 yıl hapishanede kaldı. 1991’te tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Ali Başpınar cunta mahkemelerinde yaptığı savunmada son söz olarak şunları söylemişti: “...Emekçi halkımıza karşı yürütülen yok etme ve sindirme politikalarına, halkımızın yanında emperyalizme, faşizme karşı mücadele etmenin haklı, doğru ve meşru bir direniş mücadelesinin içinde yer almış olmanın gururu ve onurunu taşıyorum, dünyanın hiçbir ülkesinde faşizme karşı direnenler anarşist ya da teröristlikle suçlanmaz, bizlere karşı yöneltilen bu suçlama ve niteleme de doğru değildir, Devrimci Yol dergilerinde bu gerçek emperyalizme ve faşizme karşı mücadele yöntemleri çok açık ve net bir biçimde ortaya konulmuştur. Geriye doğru baktığımızda o teorik tesbitlerin doğruluğu çok açık ve net bir şekilde ortaya çıkıyor. Bugün burada son sözü bize versenizde, gerçekte son sözü sizler nasıl bir karar verirseniz verin, Türkiye halkları verecektir. İnanıyorum ki halkımız bizi aklayacaktır....”