TACİM ÇİÇEK yürek denen mağaranın duvarlarına / her âşık kendi sevda tarihini yazar / her yazım silgisidir geleceğin unutma Şiir, şairin kendini ifade etmesinin bir aracıdır. Bu açıdan bakıldığında şairi bal arısına, şiirini de ballara benzetebiliriz. Ballara diyorum, çünkü tek tip bir baldan söz etmek olası değil. Özgünlük ve özellik çoğunlukla şairin sevdası olan şiire […]

Alır mıyız yıldızların tozunu

TACİM ÇİÇEK

yürek denen mağaranın duvarlarına / her âşık kendi sevda tarihini yazar / her yazım silgisidir geleceğin unutma

Şiir, şairin kendini ifade etmesinin bir aracıdır. Bu açıdan bakıldığında şairi bal arısına, şiirini de ballara benzetebiliriz. Ballara diyorum, çünkü tek tip bir baldan söz etmek olası değil. Özgünlük ve özellik çoğunlukla şairin sevdası olan şiire verdiği emeğin, işçiliğin ve de içselleştirmenin sonucudur. Şiirde değişmeyen gerçeklik, şairin ele aldığı dış konuları doğrudan doğaya tutulan bir ayna gibi yansıtmamasıdır.

Şiir duru, aydınlık geleceği açık bir düşüncenin ve de tekmil güzelliklerin imgesidir. Bu yüzden de aynı zamanda şiir parmak izi kadar da özgün ve özeldir. Bu yılın şiir bildirisini yazan şair Süreyya Berfe’nin belki ne kadar şair varsa o kadar da şiir vardır demiş olmasını bu biçimde dillendirmiş olayım, çünkü bu benzetme ve durum İsmail Afacan için de geçerlidir. Şair, nakış nakış işlediği konuları yeniden biçimlendirmiş ve kendi özgün / özel balını oluşturabilmiştir. Hem kendinin hem de başkalarının hallerini, duygularını, sevdalarını ve özlemlerini şiirle görünür yapabilmiştir. En kısasından en uzununa kadar her şiirde kalıp anlamında ‘biçem’ çeşitliliği olması şairin geleneksel ve modern şiiri de bildiğinin kanıtı… Sözcük ekonomisi başta olmak üzere şiirin olmazsa olmazlarını uygulayabilmiş.

yüreğimde kanıyor ezgin / biliyorum olmayacak ezgim

demiş olsa da özenli bir dili, insanda farklı çağrışımlar yaratacak olan anlam zenginliği ve gündelik hayatın dayanılmaz ağırlığı altında kaybolmaya yüz tutan duyguların, anların, yaşanmışlıkların ve de zamanın hallerini kendine has biçimde dillendiren Afacan’ın bu ilk kitabı; hem yeni bir soluğu/sesin hem de doğasında şairlik kumaşı olan birinin müjdecisi…

gökyüzüne merdiven dayasak / alır mıyız yıldızların tozunu / kum tepelerinden yola çıksak / kaç kilometredir samanyolu

Onun gülen, bağırmayan ve kitabi söylemleri aşan şiir demeti, en azından bana göre; etkisinde olduğu ve beslendiği kimi şairlerin de habercisi: Cemal Süreya, Turgut Uyar, özellikle de Özdemir Asaf ve de Enver Gökçe gibi… Şiirlerinin biçemi, sesi böyle bir damardan beslense de o damara kendi rengini, sesini verebilmiş olduğunu asla gölgelemiyor. Bu yüzden takip edilecek bir genç şairin muştucusu Adımlar Sağanak.