Allende’nin doğuşu

Bundan 50 yıl önce, Salvador Allende Şili’nin başkanı olarak seçildi. Görevde kaldığı bin gün, endüstrisini kamulaştırmak, eğitim sistemini geliştirmek ve işçileri güçlendirecek politikalar uygulayarak Şili’de milyonların umudunu artırdı.

Tarihsel olarak ezilenler, toplumun "Yankee emperyalistleri" veya geleneksel toprak elitleri yerine, kendi çıkarları için yeniden yaratılabileceği yönündeki umutlarını artırdı. 11 Eylül darbesi, bu popüler demokratik hayallerin hepsini yıktı.
Sasha Lilley, tarihçi Marian Schlotterbeck ile yaptığı röportajında, Şili’de sosyalist bir anlayışla yukarıdan aşağıyla gerçekleşen değişimlerin 3 yıllık deneyimlerini konuştu.

Röportajın Allende'nin iktidara gelişi ve darbeye götüren süreci konu başlıkları altında yayımlıyoruz:

ŞİLİ'DE BİRLEŞME

On dokuzuncu yüzyılın sonlarından başlayarak, Şili'nin kuzey nitrat madenlerinden, güneydeki tekstil ve kömür madenlerindeki topluluklarından doğru gelen çok güçlü bir işçi hareketi vardı. Bu militan ve solcu işçi hareketi, kendisini temsil eden Komünist Parti ve Sosyalist Parti ile ittifak kurdu. Yirminci yüzyıl boyunca, bu iki partinin amacı seçim siyasetine girerek, devlet iktidarını ele almaktı. Allende'nin barışçıl yollarla iktidarı ele alma straejisinin 1970'teki temsil ettiği şey buydu. Şili, büyük ölçüde başkent Santiago ve Valparaíso ve Concepcion'un endüstriyel liman kentleri çevresinde yoğunlaşan oldukça büyük bir kentsel nüfusa sahipti. 1930'larda sanayi işçileri önemli siyasi haklar elde ederken, kırsal işçiler sistematik olarak aynı sendikalaşma ve örgütlenme haklarının dışında bırakılmıştı. Tüm bunlarla birlikte, 1960’larda Şili’nin siyasi çevresi içine daha fazla yeni aktör katıldığı bir değişimi başlattı.

HALKIN ZAFERİYDİ

Şili’de değişim, 1964 yılında Hıristiyan Demokrat Eduardo Frei’nin 1964 yılında seçilmesiyle başlar. Büyük ölçüde ABD’nin finanse ettiği, orta sınıf devrimi olan “Özgürlük Devrimi” –Bu Kennedy’nin kıtadaki yaşam standartlarını iyileştirerek, komünist devrim tehdidini savuşturmak için sahip olduğu vizyondu-. Eduardo Frei, bir dizi ilerici ama yine de nispeten ılımlı reformlar uygulamaya başladı. Bunların içinde toprak dağıtımı gibi reformlar vardı. Şili'deki geleneksel toprak sahibi seçkinlerinin çoğu için, altmışlardaki bu tarım reformu sonun başlangıcıydı. Allende'nin seçimine giden yolda atılan ilk adımlardandı.

Şili tarihinin en temel unsurlarından olan ve demokrasiye hiç inanmayan topluluklar yerlerini korumak için şiddet yollarına başvurdular. Örneğin, toprak sahipleri, köylüler tarafından kamulaştırılan topraklarını geri almak, ya da var olanları korumak için silahlanmaya başladılar.

Allende, en büyük iki parti olan Komünist Parti ve Sosyalist Parti'nin yanı sıra daha küçük sol partilerden oluşan Halk Birliği ortaklığına liderlik etti. Allende'nin seçimi işçi sınıfı ve elit olmayan halk kesimi için bir zaferi temsil ediyordu. Halk, Allende’nin zaferini kendilerinin zaferi olarak gördü.

1960'lardan itibaren Allende'ye büyük bir halk desteği başladı. 1960'larda Şili toplumu, köylü hareketinden gecekondu hareketine, reformlar için aktif rol alan öğrenci hareketine kadar bir dizi farklı toplumsal harekete ev sahipliği yaptı.
Allende'nin bir gecede aniden seçilmesi, tüm bu insanları harekete geçirip hükümetlerini daha fazla talep etmeye ve dönüşümleri kendi başlarına gerçekleştirmeye başlamaya teşvik etmedi. Aksine bu halk hareketi, Allende’yi 1970’teki seçimde zafere götüren şeydi.

ALLENDE SÖZLERİNİ TUTTU

Allende, sandıkta barışçıl bir devrim gerçekleştireceğinin, zenginliği yeniden paylaşacağının sözünü verdi. Şili ekonomisi üzerindeki tekel kontrolünün yanı sıra yabancı kontrolü de sona erdirmek istiyordu. Fabrikada çalışan işçileri daha fazla söz söylemesi için gündemine alıyordu.

İnsanlar bu dönemde ilk kez patronlara karşı çıktılar, komşularını organize ettiler ve toplu olarak toprağı işgal etmek için bir eylem gerçekleştirdiler. Evlerini inşa etmeye başladılar ve yeni topluluklar oluşturdular. Bu dönemde insanlar, yaşadıkları toplumda kendilerini ifade etme ve toplumdaki yerlerini kavrama şekillerinde radikal dönüşümler gerçekleştirdiler.

Şili'de insanlar onlara dayatılan gerçekliği değiştirmek için birlikte hareket etmeye başladıklarında, Şili'deki geleneksel toprak sahibi elitin sahip olduğu fiili güçlere meydan okudular. Bu yüzden statükoya bir tehdit oluşturuyorlardı. Daha onurlu, toplumda elitler ile daha eşit hissettikleri bir hayat istiyorlardı.

Allende, Şili'nin kurumsal sistemi içinde hareket etmeye özen gösteriyordu ama bir noktada çelişkileri vardı. Şili anayasası işçi sınıfının haklarını koruyan bir şekilde yazılmamıştı. Bu anayasa zaten sahip olanların gücünü pekiştirmek için yapılmış bir belgeydi. Allende iktidarı döneminde gerçekleşen sosyalizm deneyimi liberal bir sistemin insanların gerçeklerine ne kadar cevap verebileceği ile alakalıdır.

DARBE ÖNCEDEN PLANLANDI

Allende iktidarda olduğu ilk yıl, hükümeti politikalarını uygulamada oldukça başarılıydı ve muhalefet özellikle ses çıkarmadı. Ancak 1972'den itibaren "Patron Grevi" olarak adlandırılan programın başlatılması, Şili ekonomisini durma noktasına getirme stratejisinin bir parçasıydı. Bugün Washington'da bulunan Ulusal Güvenlik Arşivi sayesinde o dönemde gerçekleştirilen bu kampanyanın, Allende iktidara geldikten kısa bir süre sonra planlandığını biliyoruz.
Allende yıllarının klasik hatıralarından ya da imgelerinden biri, kıtlığın olduğu, insanların gıdaya erişim için sırada beklediğinin görüntüsüydü. Bugün, bu kıtlıkların çoğunun yapay olarak yaratıldığını biliyoruz. Esnaf, Allende'nin politikaları aracılığıyla yarattığı artan tüketici talebini karşılamak yerine ürünleri raftan alıp karaborsada daha yüksek kârla satmaya karar verdiler.

Bu görüntülerin Allende'nin gücünü zayıflattığı biliniyordu ama bu Allende'nin suçu değildi. Evet, verimsizlikler ve zorluklar vardı ancak Allende'nin politikalarını bu şekilde uygulamasını etkin bir şekilde engelleyen, Allende'ye karşı çıkan ekonomik ve siyasi güçlerin, ABD destekli olmasıydı. 1972 yılında, CIA'nin Allende'yi devre dışı bırakmak için bölgede sağcı şirketler ile iletişime geçerek onları desteklemesi ortaya çıkmıştı. Her ne kadar ABD tarafsız olduğunu açıklasa bile bu dönemde perde arkasında CIA ve Beyaz Saray'ın Allende karşısında olduğu biliniyordu.

Birçok insan bir darbenin geleceğini düşünüyordu. Allende'nin altı yıllık görev süresini tamamlayamayacağı belliydi.
Şiddet, yalnızca Allende'ye ve hükümetinin üyelerine değil, Allende'yi desteklemek için mücadele etmiş işçilere, köylülere, gecekondu sakinlerine, öğrencilerine de maruz bıraktırılmıştı. Bu kesimler daha demokratik bir Şili için mücadele etmiş kesimlerdi.

Darbeyi takip eden günlerde kitlesel tutuklamalar oldu. Daha sonra bunlar, gizli polis gücünün oluşturulmasıyla hedefe yönelik infaz ve solcu militanların gözaltına alınıp ortadan kaybolmasına döndü.

Bu korku kültürü, on yedi yıllık askeri diktatörlük sırasında Şili toplumunun dokusuna gerçekten işledi. Şili diktatörlüğü şu anda Güney Amerika'da iktidardaki diğer askeri diktatörlüklerin çoğundan çok daha uzun sürdü.

Kaynak: Tribune Mag
Çeviren: Özde Çelikbilek