Google Play Store
App Store

50+1 çıkmazı, mevzi savaşları, Can Atalay krizi, Sinan Ateş cinayeti, dincilik-milliyetçilik kavgası… Anayasanın lağvedildiği, hilafet çağrıları yapılan Türkiye uçuruma sürüklenirken iktidar blokunda çatlak derinleşiyor.

Altı maddede AKP-MHP krizi
Fotoğraf: Depo Photos

Mehmet Emin KURNAZ

Türkiye, 2024’e Anayasa’nın lağvedildiği, hilafet çağrılarının yapıldığı, hemen her alanda krizlerin yaşandığı bir kaos içinde girdi. Son dönem iktidar bloku içinde iyice görünür hale gelen kavga, giderek kördüğüme çevrilen bir rejim krizine dönüştü. Başkanlık rejimine gelinen süreçte, Erdoğan figürü etrafında şekillenen iktidar blokunda bugün meydana gelen çatlaklar sıva tutmayacak kadar derinleşti. Yargıda, bürokraside, miting alanlarında, Meclis kürsülerinde açığa çıkan karşıtlık, her an fay hatlarını sarsmaya hazır bir enerjiyi biriktiriyor. Rejimin hapsolduğu çıkmaz, ülkeyi uçuruma sürüklerken deyim yerindeyse filler tepinirken çimenler eziliyor. Aynı zamanda iktidar blokunun iki ana omurgası olan ve rejimi kilitleyen AKP-MHP kavgasını son dönem yaşananlar üzerinden değerlendirmeye çalışalım.

1- 50+1 meselesi: Cumhurbaşkanlığı seçiminin 50+1 sistemi üzerine kurulması siyasette ittifakları zorunlu hale getirdi. Şu ana dek Erdoğan’a yeniden seçilme imkanı tanımış olsa da aynı zamanda MHP’ye bağımlı hale getirdi. Bu bağımlılık, pek çok konuda zorunlu imtiyazlar tanınmasına neden oldu. AKP içinde uzunca bir süredir bu bağımlılığın rahatsızlık yarattığı biliniyor. Erdoğan da geçtiğimiz kasım ayında 50+1 sisteminin değişmesinin "isabetli" olacağını belirtip, "50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil" görüşünü dile getirmişti. Bu çıkış, daha önce olduğu üzere MHP Lideri Bahçeli’nin vetosuyla şimdilik bir kez daha rafa kalktı.

2- Bürokraside mevzi savaşları: MHP’nin devlet bürokrasi içinde güç kazanması, kritik mevziler elde etmesi bir başka krize neden oldu. Bilhassa yüksek yargı organlarında ve emniyet içinde MHP’nin azımsanmayacak güç elde ettiği biliniyor. AKP kadrolarının, bürokrasideki kadrolaşma konusunda partileriyle kafa kafaya giden MHP’den rahatsızlık duyduğu pek çok kez yazıldı. MHP’nin kimi kurumlardaki kadrolaşmasının AKP’yi tehdit edecek güce ulaştığı da zaman zaman dillendirildi. Bu krize, yerel seçim öncesi kimi büyükşehirlerde MHP adayının dayatılması da tuz biber eklemiş oldu.

3- Yargı krizi: AYM’nin tutuklu vekil Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararı Yargıtay tarafından ikinci kez çiğnendi. Erdoğan, krizin başında Yargıtay’ın çıkışına destek açıklaması yapsa da sonradan “Biz bu meselede taraf değil, hakemiz” diyerek bir miktar pozisyon değiştirdi. MHP Lideri Bahçeli ise AYM Başkanı’na "Cesaretin varsa Kandil'e git" şeklinde seslendi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, AKP MKYK Üyesi Şamil Tayyar, AKP Milletvekili Faruk Çelik gibi isimler ise AYM kararının tanınmamasına tepki gösterdi. Son olarak Anayasa Mahkemesi Üyesi Kenan Yaşar’ın, karıncalar ve fil arasında geçen bir masalı sosyal medya hesabından şu ifadelerle paylaşması dikkat çekti: "Yerdeki karıncalar filin sırtındaki karınca için tempo tutmuşlar. Ez onu! Ez onu!"

4- Sinan Ateş cinayeti: Geçtiğimiz 30 Aralık’ta eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesinin 1. Yılı geride kalırken yayınlanan bilirkişi raporu gündem yarattı. T24 muhabiri Asuman Aranca’nın haberleştirdiği rapor, cinayetin aydınlatılması için önemli ipuçları sundu. Raporda, Ateş’in adresini Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ın istediği ortaya çıktı. Eski MHP'li milletvekili Olcay Kılavuz'un evinde yakalanıp serbest bırakılan Tolgahan Demirbaş’ın sildiği, ancak özel bir program sayesinde verileri kurtarılan telefondan, Ateş suikastının aylar önce planlandığını ortaya koyan bilgiler çıktı. AKP’nin, her yönüyle MHP’yi adres gösteren rapor üzerinden MHP’yi sıkıştırmaya çalıştığı yorumları da dikkat çekti.

5- 1 Ocak mitingi: Milli İrade Platformu’nun çağrısıyla Galata Köprüsü’nde düzenlenen Filistin’e destek mitingi de dikkat çeken bir başka görüntüye sahne oldu. Mitingde, Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, uzun süre ortalıkta görülmeyen damat Berat Albayrak ve son dönemde yıldızı parlayan diğer damat Selçuk Bayraktar da yer aldı. Bu üç sembol ismin, rejiminin devamı açısından Erdoğan sonrasına hazırlık görüntüsü olduğu, Erdoğan üzerine kurulan rejimin yine Erdoğan ya da onun gösterdiği bir isim üzerinden devam edebileceği mesajı verildi. Ortaya çıkan görüntü, AKP içi iktidar mücadelesinin yanı sıra ittifak ortağı MHP’ye de bir mesaj olarak okunabilir.

6- Dincilik-milliyetçilik kavgası: Filistin mitingi ile Arabistan’daki süper kupa finalinin bir başka önemli krizi daha açığa çıkardığı söylenebilir. Galata’da açılan hilafet bayrakları, sosyal medyadan yükselen şeriat çağrıları aynı zamanda rejimin önümüzdeki dönemdeki ana istikametine dair ipuçları veriyor. Öte yandan hem Filistin mitingi hem de Süper Kupa finalinde yaşananlara karşı ciddi bir toplumsal tepki ortaya çıktı. Laikliğin ve Anayasal düzeninin ayaklar altına alındığı hatırlatılan tepkilerin bir bölümü de göçmen karşıtlığından beslenen seküler milliyetçi cenahtan geldi. Her iki olayda da İslamcılık-milliyetçilik üzerine şekillenecek, Zafer Partisi’nin güç toplayabileceği bir mücadele ekseni açığa çıktı. İslamcılık-milliyetçilik üzerinden derinleşecek bir mücadele alanı, ilerleyen zamanda kopuşa neden olabilecek daha büyük bir krizde, MHP’yi de AKP’den farklı bir konuma sokabilecektir.