Protestolar sürerken Macron bakanlara “Ne gerekiyorsa yapın” talimatı verdi, İtalya’yı ise eylemler yayılırsa korkusu sardı. Sosyolog Bağrıaçık, eylemlere karşı sokağa inen aşırı sağın çıkar sağlamaya çalıştığını söyledi.

Aman yayılmasın!
Fotoğraf: AA

Umut Can FIRTINA

Fransa’nın Nanterre banliyösünde 17 yaşındaki Nahel’in polis kurşunuyla öldürülmesiyle başlayan olaylar durulmuyor. Protesto gösterilerinin 6’ncı gecesinde ülke genelinde 157 kişi gözaltına alındı. Lyon’da valilik binası önünde toplanan aşırı sağcı grubu polis biber gazı kullanarak dağıttı. Sosyal medyada paylaşılan görüntülere göre aşırı sağcılar Lyon sokaklarında “Fransa, Fransızlara ait” sloganları attı.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ülkedeki durumu görüşmek üzere Başbakan Elisabeth Borne ve İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’in de aralarında olduğu bakanlarla Elysee Sarayı'nda bir araya geldi.

Macron, toplantıda bakanlara, ülkede düzenin ve sükûnetin yeniden tesis edilmesi için her şeyi yapma talimatı verirken, Fransa'da neler olduğunu anlamak için uzun vadeli bir çalışma başlatmalarını istedi. Macron ayrıca bugün gösterilerden etkilenen 220 belediyenin başkanıyla Elysee Sarayı'nda bir araya gelecek.

POLİS İÇİN KAMPANYA

Nahel’i öldüren ve tutuklu yargılanan polis memuru için başlatılan yardım kampanyasında ise 963 bin avrodan fazla para toplandı. Aşırı sağcı Marine Le Pen’in eski danışmanı Jean Messiha tarafından başlatılan kampanyanın sayfasında polis memurunun “işini yaptığı ve şimdi yüksek bir bedel ödediği" ifadeleri yer aldı. Kampanya, sosyal medyadan ve siyasetçilerden büyük tepki topladı. Macron’un partisi olan merkez En Marche’den Eric Bothorel, “Messiha ateşi körüklüyor. Bu kampanya skandal” ifadelerini kullandı. Sosyalist Parti lideri Olivier Faure ise bağışın toplandığı siteye bağışı iptal etme çağrısı yaptı. Solcu siyasetçi David Guiraud ise “Burada mesaj, Arap öldürürsen milyoner olursun ve hükümet bu dehşet geçene kadar sadece izler” dedi.

İTALYA’YI KORKU SARDI

İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ise Fransa'daki protestoların başka alkelere yayılmasının önlenmesi gerektiğini söyledi. Tajani, “Şiddete karışanlar izole edilmeli ve sorunlar siyaset yoluyla çözülmeli” dedi.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz ise gelişmelere ilişkin "Fransa ile dostuz, ortak geleceğimiz için çok önemli olan AB’nin iyi işlemesini sağlamak söz konusu olduğunda ikimiz de bir çiftiz. İşte bu nedenle, elbette endişeyle izliyoruz" dedi. Şansölye Scholz, Macron’un bu durumların hızla düzelmesini sağlayacak yollar bulacağını umduğunu ve buna kesinlikle inandığını vurguladı.

***

GENÇLER HAYAL KURAMIYOR

Paris Sorbonne Üniversitesi’nden Sosyolog Deniz Bağrıaçık, Fransa’da yaşananları BirGün’e değerlendirdi. Sokaktaki gençlerin “görülmek ve duyulmak istediğini” belirten Bağrıaçık, aşırı sağın bu durumdan faydalanmaya çalıştığını söyledi.

Banliyölerde “gettolaşmanın” ortaya çıktığını belirten Bağrıaçık, günlerdir sokaklarda olan gençlerin isyanına ilişkin şunları söyledi: “Buralardaki gençler asıl olarak görülmeme, yok sayılma, gelecek kaygısı yaşıyorlar, hatta hayal bile kuramıyorlar. Sözlerinin bin anlam ifade etmediğini düşünen gençler var sokakta. Toplumda işlevinizin, geleceğinizin olmadığını düşünürseniz şiddete başvurabiliyorsunuz. Birçoğunun gözünde kıyafetinden tutun fiziksel görünüşüne kadar suç ile ilişkilendirilmiş durumdalar. Nasıl olsa sevilmeyeceğini, ne yaparsanız yapın suçlu görüneceğini düşünüyorsa yakıp yıkarak suçu yeniden üretiyor. Hiçbir zaman için toplumda kendi yeri olmayacağını düşünüyorlar.”

Sosyolog Deniz Bağrıaçık, Sorbonne Üniversitesi

Polislerin tavrının da burada temel bir sorun teşkil ettiğini kaydeden Bağrıaçık, “Polislerin günlük hayatta karşılaştıkları, suça eğilimi olan gruplara benzer profillerle karşılaştıklarında ve o profillerden gelen şiddete şiddetle karşılık verdikleri bir durum ortaya çıkıyor. Bu noktada polisin iç eğitimi çok önemli. Çünkü polis, toplumun yansıması. Polis içindeki ayrımcılık çok ciddi, bu konuda kendisini geliştirmesi gerekiyor” dedi.

Melenchon gibi soldan isimlerin protestoları desteklediğini, sosyal bilimlerle uğraşan entellektüellerin diyalog ve anlama çabasının olduğunu ifade eden Bağrıaçık, şiddet olaylarına sempati duyanların da olduğunu vurguladı. Buna rağmen önemli bir kesimin protestolara karşı olduğunu da belirtti. Yaşanan şiddetin dozunun çok fazla olduğuna dikkat çeken Bağrıaçık, sağ ve aşırı sağın bu durumdan yararlanmaya çalıştığını söyledi.

AŞIRI SAĞ TEHLİKESİ

“Bu noktada aşırı sağ ön plana çıkıyor” diyen Bağrıaçık şöyle devam etti: “Tehlikeli gördüğüm de bu. Aşırı sağ bu hareketlenmelerden kendine pay biçiyor. Göçmen karşıtı bir hareket ve Fransa’nın göçmene kesinlikle ihtiyacı var. Göçmen almayan bir Fransa düşünülemez. Fransızların yapmak istemediği bütün işleri göçmenler yapıyor. Bu kişilerle olan ilişkileri yönetmek, entegrasyon süreçleri, onları ‘dışarıda hissettirmemek’ çok önemli. Dışarıda hisseden, aile yapıları bozulmuş gençleri görüyoruz çünkü sokaklarda.”

Aşırı sağın “iç savaş” gibi söylemlerinin son derece tehlikeli olduğunun altını çizen Bağrıaçık “Bu gibi onların ütopyasını oluşturan söylemleri korkuyla ne kadar işlerseniz, o kadar fazla insanı da mobilize edersiniz. Bu grupların görülme, duyulma isteği var ve bu devlet kurumlarına karşı bir tavır, insanlara değil. Yağmalama olaylarını da görüyoruz ama bu tüketim toplumunun bir uzantısı. Tüketim üzerinden o kadar fazla hayatlarımızı değerli kılmaya çalıştık ki, o yüzden şiddetin bir kısmına bu yansıdı. Enflasyon artışı, bütün dünyadaki belirsizlik, Avrupa’nın yanı başında çok kanlı geçen bir savaş var. Aşırı sağ bütün bunları kullanarak, sanki ülkede göçmenler yüzünden çok ciddi bir güvenlik sorunu varmış gibi sonraki seçimlere hazırlanıyor.”

SOSYAL DEVLETİN ÖNEMİ

Sorunların çözümü için öncelikle diyaloğun geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Bağrıaçık, şöyle devam etti: “Fransa söz konusu ailelere yardımlar konusunda çok cömert, gerçekten önemli bir sosyal devlet. Kamunun önemini Covid döneminde bir daha gördük. Covid boyunca herkese ciddi yardımlar yapıldı, mesela öğrenciler 1,5 avroya yemek yedi. Ama insan ile olan ilişkide büyük bir sorun var. Macron çok eleştiriliyor ama hakkını vermek lazım, diyaloğa yatkın bir lider. ‘Sarı Yelekliler’ krizinden sonra köy köy, şehir şehir dolaştı ve her yerde gençleri dinledi. Burada da doğru diyalog kurulursa, banliyölerdeki günde 17 kez aranan, suçla ilişkilendirilmiş bu stereotiplere bürünmüş, çoğu kişinin önyargılı baktığı bu imaj yenilenebilir. Bu noktada da kamuya büyük iş düşüyor. Devletin kurumlarının yeniden işlevsel kılınması lazım. Okul işlevini kazanacak ki bu çocuklar da toplumda işlevlerinin olduğunu anlayacak. Burada herkese iş düşüyor ama devletin, kamunun rolü, kişilerin medyada yansıtılma biçimi çok önemli. Diyalog biçimi değiştirilirse, sosyal yardımların değeri de anlatılabilirse ve insana olan yatırımlar artırılabilirse değişim olabilir.”