Amazon’un gücünü ve keyfi uygulamalarını kendi haline bırakırsak küresel işçi sınıfı daha da harap edilecek ve çevresel yıkım hız kazanacak. Bunu göze alamayız.

Amazon bedel ödemeli

Amazon çalışanları mücadelenin dozunu artırıyor. Hakları, güvenceleri ve adil maaşları için direniyorlar. Küresel depo çalışanları birlikleri, iş sendikaları ve hak savunucuları ‘Amazon Bedel Ödemeli’ sloganı ile birleştiler ve direnişi ilk defa uluslararası arenaya taşıdılar. Bangladeş, Hindistan, Avustralya, Almanya, Polonya, İspanya, Fransa, Birleşik Krallık, ABD gibi birçok ülkede grevler, iş bırakma eylemleri ve protestolar düzenlendi.

Hollandalı sendikacı ve Progresif Enternasyonel koordinatörü Casper Gelderblom “Amazon küresel ölçekte, hiçbir dirençle karşılaşmadan faaliyet göstererek gücünü inşa ediyor” diyor. “Kurumun ‘uluslar-üstü’ ölçeğine, uluslararası bir stratejiyle karşılık vermeliyiz.”

İŞPORTACILAR, DEPO ÇALIŞANLARI...

Amazon Bedel Ödemeli çatısı altında çok çeşitli işçi örgütleri var; Hintli işportacılardan, Polonya depo çalışanlarına… Greenpeace gibi sivil toplum kuruluşları da Amazon’un devasa karbon ayak izine vurgu yaparak koalisyona katıldılar. Şirketin karbon salımı, dünyadaki ülkelerin üçte ikisini geride bırakıyor.

Geçtiğimiz perşembe günü koalisyonun yayınladığı açık mektup, 34 ülkeden 401 siyasetçinin imzasını taşıyordu. Mektubun açılış cümlesinde “Biz, seçilmiş temsilciler, yasa yapıcılar, kamu yetkilileri Amazon’un cezasızlık günlerinin sona erdiğini ilan ediyoruz" dendi.

NEOLİBERAL DAYATMA

Amazon Bedel Ödemeli platformu, Amazon işçilerinin ne tür sözleşmeler ile istihdam edilebileceğine dair bazı yönergeler yayınladı. Buna göre, çalışanların ‘serbest meslek’ mensubu gibi istihdam edilmesi şirket için bazı ek maliyetler doğuracak. Neoliberal iş piyasasında bu uygulamalar normalleşti ve Amazon’un bu anlamda kısıtlanması, istihdam piyasasının geneline yayılacak bir değişimin ilk adımı olacaktır.

Michigan eyaletinden imzacı Tlaib “Amazon’a baktığımızda gördüğümüz aslında iş piyasasının, ekonomimizin ve gezegenimizin geleceği” diyor. “Şu an yürütülen deneyin sonuçları açık; kendi hallerine bırakıldıklarında Amazon gibi dev şirketler işçileri ve toplulukları son kuruşuna kadar sömürüyor, kendi yöneticilerini zengin ediyor, gezegenin iyiliğini bile kazançtan sonra ikinci plana koyuyorlar.” Tlaib Amazon’un uygulamalarının kolaylıkla değiştirilebileceğinin de altını çiziyor. Senatör Bernie Sanders’ın baskı yapması sonucu asgari ücreti saati 15 dolara yükseltmek zorunda kalmasını da örnek olarak sunuyor.

GÜÇLÜ SENDİKA

Amazon Bedel Ödemeli hareketinin uluslararası yaklaşımı, işçilerin sendikalaşarak güçlenmesi gerektiğini gösteriyor ve sendikaların işçileri destekleyecek şekilde güçlenmesinin önemini vurguluyor. Poznan deposunda çalışan Natalia Skowronska “Sendikalaştığımızda daha fazla kontrol sahibi oluyoruz” diyor. “Şirketin yüzleşmesi gereken bir kurum haline geldiğimizde, kapasitemiz kesinlikle artıyor.”

Fransa’daki Amazon çalışanları, şirketin Covid-19 döneminde uyguladığı güvenlik protokolleri özelinde önemli başarı kazandılar. Kitlesel eylemler, grevler, sendika raporları sayesinde Paris mahkemeleri, şirketin iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliklerini sendikalar ile birlikte planlamasına hükmetti. Yönetmeliğin ihlali ise her bir ihlal için günlük 1 milyon dolar ceza ile sonuçlanacaktı. Amazon öfkeyle cevap verdi, Fransa’daki tüm faaliyetlerini durduracağını söyledi. Fakat gelinen noktada işçiler maaşlarını almaya devam ediyorlar ve Amazon mahkeme kararına uyacağını açıkladı.

İŞ BIRAKMA EYLEMİ

Polonya işçi sendikası temsilcisi avukat ve eski depo çalışanı Piotr Krzyzaniak Fransız örneğine atıf yapıyor ve işçilerin grev özgürlüğünün öneminin altını çiziyor. Polonya’da işçiler iş bırakma eylemlerine başvurmak zorunda kaldılar çünkü resmi grev süreci ciddi anlamda karmaşık bir süreç. “Grev özgürlüğünün Avrupa ölçeğinde denetlenmesi şart” diyor. “Amazon çalışanları Almanya’da grev yapabiliyorlarsa, bizim de onlara katılma özgürlüğümüz olmalı” diye ekliyor.

Eylül ayında Amazon’un çalışanlarını sistematik bir şekilde izlediği, taciz ve tehdit ettiği ortaya çıktı. Uluslararası Af Örgütü’nün raporu, Amazon’a “çalışanların sendikalaşmasına izin verme” çağrısı yaptı. Rapor aynı zamanda Fransa’da Amazon çalışanlarının, işçi sendikaları sayesinde güvence sahibi olduğundan söz ediyor. Bu dev şirket, faaliyet yürüttüğü ülkelerde gücünün sınırsız olmadığını görmeli.

YASAL REFORMLAR

ABD’de Joe Biden iktidara gelecek. Bilhassa yasama organının Cumhuriyetçilerin kontrolünde olduğu düşünüldüğünde neoliberal normlardan uzaklaşacak yasal reformlar yapılma ihtimali düşük. Tlaib gibi emek dostu siyasetçiler azınlık konumunda. Fakat Amazon’un dizginlenmesi gerektiği düşüncesi popülerlik kazanıyor. Survation isimli anket firmasının araştırmasına göre ABD halkının yüzde 70’i, şirketin ‘fazla güce’ sahip olduğunu düşünüyor. Amazon’un gücünü ve keyfi uygulamalarını kendi haline bırakırsak küresel işçi sınıfı daha da harap edilecek ve çevresel yıkım hız kazanacak. Bunu göze alamayız.

Şunun altını çizelim; Amazon, kapitalizmin bir ‘hatası’ değil. Kapitalizm yapması bekleneni yapıyor. Şirketin tekelci kontrolünü yenmek için tüm yasama temsilcilerinin görüş birliğine varmasını beklememeliyiz. Progresif Enternasyonel’den Gelderblom, “Mevcut durum serbest piyasa taraftarları için dahi sağlıksız” diyor.

YÖNETİMDE OY HAKKI

Amazon Bedel Ödemeli koalisyonu Amazon’un yönetim yapısında da değişiklikler talep ediyor. Talepleri arasında Amazon yönetiminde oy hakkına sahip olmak var. Bu öneri, ‘hesap verebilir’ kapitalizme inanan Senatör Elizabeth Warren’ın önerisinden pek farklı sayılmaz. ‘Eş-karar’ mekanizması denilen bu yönetim modeli Almanya’da halihazırda yaygın. Koalisyon, Avrupa’da bu modelin güçlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

Amazon imparatorluğunun radikal değişikliğe uğraması kolay iş değil. Fakat Amazon Bedel Ödemeli koalisyonunun küresel yaklaşımı, hepimiz için sağduyu kaynağı olmalı.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: The Intercept