İran’da saçı göründüğü için gözaltına alındıktan üç gün sonra yaşamını yitiren Mahsa Amini’nin ölümünün üzerinden 1 yıl geçti. Yazar Darvishi, “Direnişimizin fırtınası bitmeyecek” derken Khoshsiar İran’da yaşananların bir Rönesans olduğunu söyledi.

Amini’nin ölümü milat oldu
Fotoğraf: Canadian Press

Deniz GÜNGÖR 

İran’da Mahsa Amini’nin “başörtüsü kurallarına” uymadığı iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesinin üzerinden tam 1 yıl geçti. Amini’nin 16 Eylül 2022’deki ölümünün ardından ülke genelinde “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sloganıyla kitlesel protestolar düzenlenirken, aradan geçen bir yılda birçok kişi ya gözaltına alındı, ya tutuklandı ya da idam edildi. İranlı kadınlar, protestolarda yer yer saçlarını kesti yer yerse başörtülerini yaktı. Ülkede aktivistlere, eylemcilerin ailelerine ve gazetecilere yönelik baskı ise son bulmak yerine giderek arttı. Eylemlerde yaşamını yitiren kişilerin aile üyeleri ya gözetlendi ya da tutuklandı. 

ÖNLEMLER ARTIRILDI 

Amini’nin ölüm yıldönümünde İslam rejimi, protestoların tekrardan alevlenmesi ihtimaline karşı tür türlü “önlemler” aldı.

Şarku’l Avsat’ın İran’daki insan hakları örgütlerinden edindiği bilgiye göre yetkililer, protestolara katılanların tutuklanmasını ve üniversitelerdeki öğretim üyelerinin sınır dışı edilmesini içeren bir karara imza attı. 

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Amini’nin ölümünden sonra yaşanan protestolara atıfta bulunarak, “Amini’yi bahane edip yabancı ülke ajanlığı yapmak, ülkede istikrarsızlık yaratmak isteyenlerin başına ne geleceğini biliyoruz” ifadelerini kullandı. Yargı Erkinin Başkan Yardımcısı Sadık Rahimi ise, güvenlik güçlerinin olası gösterilere karşı dikkatli olacağını belirterek, “İstihbarat ve güvenlik teşkilatları tüm hareketleri izliyor ve önümüzdeki günlerde sokağa çıkıp sorun yaratmak isteyenlerin tespit edilip adli makamlara teslim edilecek” ifadelerini kullandı. 

DİRENİŞ REJİMİ SARSTI 

Konuyu BirGün’e değerlendiren İran Uzmanı Arif Keskin, Amini’nin ölümünün ardından başlayan “Kadın, Yaşam, Özgürlük” protestolarının İran’ın siyasi ve toplumsal hayatından bir kırılma ve dönüşüm noktası olduğunu söyledi. Keskin, “Protestolar, sadece bir sokak gösterisi değil, hayatın tüm alanına yayılan, İran İslam Cumhuriyeti'nin dinci görüşünü sorgulayan, çok geniş bir toplumsal direniş hareketiydi. Tabii ki bunun liderliğini ve dinamizmini kadınlar oluşturuyordu, hâlâ da öyle. Kadınların öncülük ettiği bu hareket, sadece sokakta değil hayatın tüm alanına yayılmış durumda” dedi. Keskin, “Amini protestolarıyla, kadınların toplumsal varlığı ve diğer alanlarda ciddi değişikliklerin olduğunu herkes kabul ediyor. Kadınlar bu mücadeleleriyle rejimi birçok alanda derine itti. Tepeden değil tabandan, kadınların öncülüğünde değişim mücadelesi sürüyor. Bu İran ve Ortadoğu tarihinde de ilktir. Erkek egemen zihniyetin bir yönüyle kırıldığını ve kültürel bir dönüşüm yaşandığını da gösteriyor” ifadelerini kullandı. 

İran rejimi yöneticilerinin 1979 yılındaki İran İslam Devrimi’nin ardından ilk defa korktuklarına dikkat çeken Keskin, “Rejim, dayattığı tüm ideolojik yöntemlerin, toplum tarafından reddedildiğini gördü. Özellikle de genç kuşağın onları asla kabul etmediğini, rejimle toplum arasında derin bir kopukluğu fark etti” diye konuştu. 

‘GELENEKSEL ZİYAFET’ 

“İran'da çok geniş bir biçimde ve sürekli idama başvuruyorlar” diyen Keskin, “1979’dan beri bazı dönemlerde kitlesel idamlar bile oldu. 2-3 ay içerisinde binlerce kişi öldü ancak toplum gereken tepkiyi göstermedi. Bu sefer 5’e yakın kişi idam edildi ve bu toplumu ciddi şekilde sarstı. Öyle oldu ki idam edilenlerin mezarları, insanların ziyaret ettiği yer haline geldi. Daha sonra İran İslam Cumhuriyeti o mezarları dağıttı. Aslında idamlar rejimin de beklediğinin tersine sonuç verdi, duygusal anlamda toplumu daha fazla birleştirdi” ifadelerini kullandı. İran toplumunun idamla olan ilişkisinin değiştiğini söyleyen Keskin, “Toplum idam konusunda kendisini suçlayan, rahatsız olan ve devleti bu yönde ciddi bir şekilde eleştiren bir hale geldi” vurgusunu yaptı. Rejimin bütün şiddeti tezgâhladığını söyleyen Keskin, protestolarda en az 600 kişinin hayatını kaybettiğini ve bu ölümlerin sorumluluğunu almadığına dikkat çekti. Keskin son olarak şunları aktardı: “Bu İran’ın geleneksel ziyafeti. Öldürüyor ama öldürdüğünü kabullenmiyor. Oradaki güvenlik güçlerini cezalandırmanın anlamı, sorumluluğu kabul etmek anlamına geliyor. İran sorumluları cezalandırmıyor, tam tersine ödüllendiriyor. Varlığının sebebi şiddet olan bir devlet, şiddeti yok etmez. Onlar için şiddet kutsaldır.” 

*** 

Çığlığımız rejimi yıkacak 

Direniş boyunca korku bariyerini aşarak, doğal ve temel haklarını elde etmek için cesurca mücadele eden gençler oldu. Hükümet öldürdükçe, idam ettikçe ve hapsettikçe halk daha cesur hale geldi. Yolun henüz ortasındayız ve İslam Cumhuriyeti'nin diktatörlük rejiminin tamamen yıkılmasıyla İran'ın özgürlüğüne kesinlikle kavuşacağız. 

Sepideh Darvishi - İranlı Yazar/Aktivist

Hükümet artık eskisi gibi halka hükmetme gücüne sahip olmadığını çok iyi biliyor. Rejim halk arasında kabul görmediğini ve bir daha asla eski gücüne dönemeyeceğini anladı. Boğazımıza takılan ve yakında rejimin büyük bir öfkeyle yıkılmasına neden olacak çığlık İran’da gelinen son noktadır. Görünen o ki bu fırtına bitmeyecek ve zafere dek sürecek. Kadınlar, hükümetin tehditlerinden ve cezalarından korkmadan sokakta başörtüsü takmıyor. Zorunlu başörtüsü, İslam Cumhuriyeti hükümetinin bunca yıldır halka uyguladığı dayanılmaz baskılardan sadece birisi. İranlı kızlar ve kadınlar bu yıl protestolarını mümkün olan her şekilde sürdüler. Yasaların uygulandığı ülkelerde yaşayan kadınların, İranlı kadınların yaşadığı koşulları anlaması mümkün değildi. Belki de bir ülkede bir kadının birkaç saç teli için öldürülebileceğine inanmıyorlardı. Ancak Masha Amini öldürüldükten sonra dünyanın dört bir yanından kadınlar aramıza katıldı. Bu arkadaşlık İranlı kadınlara büyük bir güç kazandırdı. Dünyanın acınızı bildiğini ve sizinle empati kurduğunu fark etmeniz mücadelenizi ve direnişinizi güçlendirir. O üç kelimeden oluşan “kadın, yaşam, özgürlük” sloganı bugün küresel bir hale geldi. 

Rejimin bu yıl halka uyguladığı baskılar, 1980'li yıllarda rejimin, muhaliflerine uyguladığı baskıların aynısı. Bu rejim iktidara yeni geldiği yıllarda binlerce insanı öldürüp toplu mezarlara gömdü. Hapishaneler muhaliflerle doluydu. O dönemde iktidarda kalmaya çalışıyorlardı, şimdi ise düşmemeye çalışıyorlar. Bu nedenle ölenlerin ailelerini bile tutukluyor. Kasım ayında öldürülenler arasında Puya Bakhtiari'nin ebeveynleri uzun yıllardır cezaevinde. Geçen yıl rejim tarafından vahşice öldürülen 9 yaşındaki Kian Pirflek'in annesi birkaç ay önce tutuklandı ve kendisinden henüz haber alınamadı. Bu, rejimin direnişe karşı duyduğu korkunun göstergesi. 

*** 

Onun ölümü ‘kadın, yaşam, özgürlük’ün doğumuydu 

İslam Rejimi tarafından parmaklıklar ardına atılan ve işkenceye maruz bırakılan binlerce muhaliften birisiyim. 130 gün tek başıma bir hücrede tutuldum sonra 2 yıl daha cezaevinde kaldım.  O 130 gün boyunca, aklınıza gelebilecek her türlü fiziksel ve psikolojik işkence yaşandı. İşkencenin miktarı o kadar fazlaydı ki, bir kısmını kimseye anlatmamayı kendime söz verdim. O günlerin etkileri, güvenli bir yaşama kavuşana kadar kaldı. 

Hamid Khoshiar - İranlı Aktivist

İran’da insan haklarının iki boyutu var. İlk olarak mevcut olan kanunlar ve ikinci olarak uygulamada ne olacağı. İslam Cumhuriyeti yasaları Şeriat hukukuna dayandığı için temelde insan haklarına karşıdır. Medeni Kanun’a göre, eğer kanun bir şey söylemiyorsa veya hâkim dini yeterliliklere sahipse, Şeriat'a göre hüküm vermelidir. Bunun uygulamadaki örneği, savcı tutuklananlara işkence yapılmasına, hatta cinsel istismarda bulunulmasına bile izin veriyor. 

Mahsa Amini ne ilk ne de son vaka ama bardağı taşıran son damlaydı. O, yok olmaya ve geleceklerini kaybetmeye mahkûm edilen genç neslin temsilcisiydi. Onun ölümü, insanların İslam Cumhuriyeti'ne karşı fikirlerini ve değerlerini ifade etme anıydı. İnsanlar insan haklarına ve insana yakışır bir yaşama sahip olmak istiyorlar ve bunun İslam Cumhuriyeti yönetiminde imkânsız olduğundan eminler. Onun ölümü, bir ulusun değişme iradesinin, sesini yükseltme iradesinin, öfkesini ve dileklerini dile getirme iradesinin anıydı. İranlılar, İslam Cumhuriyeti'nin onları temsil etmediğini kendilerine ve dünyaya göstermek istiyorlar. Onun ölümü, ‘Kadın, Hayat, Özgürlük’ün doğuşuydu. 

İran'da gördüğünüz şey bir hareket değil, hatta bana göre bir devrim de değil. Bu, İran'da gerçekleşen ve ardından bölgeye yayılacak olan bir Rönesans'tır. Biz, İran'ın tarihinde büyük bir değişimin tanıklarıyız. İnsanların zihni hızla değişiyor ve muhafazakârlar gibi uyum sağlayamayanlar yok olacak. 

*** 

Sansür kelimesi mevcut durum için yetersiz kalır 

İran'ı işgal eden İslamcı hükümet, başlangıçtan beri muhalifleri, birçok cinayet ve infazla bastırarak ayakta kalıyor. İslam Cumhuriyeti, en ufak bir itirazı olan kimsenin nefes almasına izin vermiyor. 

İran’daki mevcut durum için sansür yeterli bir kelime değil. Sansür bir şeyin bir kısmının engellenmesi anlamına geliyor, İran'da durum çok daha farklı. Anayasa’ya göre hiç kimse hükümeti sorgulayamaz. İran'da son bir yıldaki protestolarda yaşananları konuşma izni yok. İran tarihiyle ilgili film yapılmasına izin yok. İran'da hiç kimsenin Bahailer, Sünniler ve diğer dinler hakkında konuşma hakkı yok. 

Ali Yusefi - İranlı Sinemacı

Yine de İran’da bulunan Asghar Farhadi, Katayoun Riahi, Hengameh Ghaziani, Taraneh Alidousti, Haniyeh Tusli, Shagaig Dehghan ve İran dışından Bahram Baizaei, Bahman Qobadi gibi sinemacılar Mahsa devrimini destekledi. 

İslam Cumhuriyeti son bir yılda kendisini bu kadar yenilgiye uğratılmış ve aşağılanmış görmemişti, bu yüzden de tüm zulmünü üzerimize saldı. Aynı zamanda baskı ve cinayet haberlerinin dünyaya ulaşmaması için interneti bile kesmeye çalıştı. Ayrıca İslam Cumhuriyeti İran'da neredeyse hiç yabancı gazeteci kalmayana kadar onları taciz etti. İslam Cumhuriyeti İran halkını rehin aldı ve bu hükümette demokrasiden eser yok. Yine de dünya son bir yılda İslam Cumhuriyeti’nin baskılarına her zamankinden daha açık şekilde ve defalarca tanık oldu. 

Mahsa Amini protestolarının ülke tarihinde eşi benzeri görülmedi ve bu yüzden İslam Cumhuriyeti her geçen gün yıkıma daha da yaklaşıyor. Elbette her devrim zaman alır ama önemli olan şu ki; İran halkı İslam Cumhuriyeti'ne yeterince zaman ayırdı ve yok edilmekten başka bir şey ellerine geçmedi. Bu nedenle hiçbir şekilde bu hükümeti istemiyorlar, İslam Cumhuriyeti de kendine daha fazla zaman kazandırmak için muhalefeti bastırıyor ve onları büyük bir zulümle idam ediyor. 

*** 

Mahsa Amini

İsyanın kronolojisi 

13 Eylül 2022 

Mahsa Amini, başkent Tahran’da "ahlak polisi" tarafından "başörtüsü kurallarına uymadığı" gerekçesiyle polis nezaretine alınarak karakola götürülmüştü. 

16 Eylül 2022 

Fenalaşması üzerine hastaneye kaldırılan Amini, yaşamını yitirmişti. Doktorlar, Amini’nin kulak kanaması ve göz altı morlukları da dahil olmak üzere klinik semptomlara dayanarak beyin hasarı geçirdiğini belirtmişti. 

17 Eylül 2022 

Amini’nin cenaze töreni sonrasında toplanan bir grup sloganlar atmıştı. Gösteriler yaklaşık 80 noktaya yayılmıştı. İranlı kadınlar saçlarını keserek ve başörtülerini yakarak yaşananlara karşı tepki göstermişti. 

29 Eylül 2022 

Resmi rakamlara göre, 42 protestocu yaşamını yitirirken insan hakları izleme örgülerine göre ise bu sayı 76’yı bulmuştu. Tutuklu sayısı ise yaklaşık 2 bin 500 kişiydi. 

6 Kasım 2022 

227 milletvekilinin “idam cezasının uygulanmasını öneren" bildiri yayımlanmıştı. 1024 tutuklu hakkında ise iddianame hazırlandığı duyurulmuştu. 

12 Aralık 2022 

Mecidrıza Rahneverd isimli protestocu idam edilmişti. 

7 Ocak 2023 

Muhammed Mehdi Keremi ve Seyid Muhammed Hüseyni’nin cezası ise infaz edilmişti. 17 kişi idama mahkûm edilmişti. 

9 Ocak 2023 

İnsan Hakları Aktivistleri Haber Ajansı’na göre, 519 protestocu yaşamını yitirdi. 17 Eylül tarihinden bu yana ise 19 bin 301 kişi gözaltına alındı veya tutuklandı. 

19 Mayıs 2023 

Protestolara katılan Macit Kazemi, Salih Mirhaşemi ve Said Yakubi idam edilmişti. 

30 Ağustos 2023 

Masha Amini’nin babası ile röportaj yapan gazeteci Nazila Marufiyan dördüncü kez tutuklanmıştı. 

6 Eylül 2023 

Masha Amini’nin amcası Safa Ali gözaltına alındı. Son 5 ay içerisinde davacı ailelerinin 72 üyesi gözaltına alınmıştı.