AKP'nin kapatılma davasıyla başlayan ve Ergenekon operasyonuyla devam eden egemen sınıf içi iktidar çatışması, başta TÜSİAD'dan ve daha sonra da...

Kırk katır mı kırk satır mı?

AKP'nin kapatılma davasıyla başlayan ve Ergenekon operasyonuyla devam eden egemen sınıf içi iktidar çatışması, başta TÜSİAD'dan ve daha sonra da birtakım işçi sendikaları ve sanayi odalarından yapılan ‘uzlaşın’ çağrısıyla yeni bir boyut kazandı. Bu ‘uzlaşı’ çağrısının anlamı, ‘bir yandan AKP'nin uyguladığı IMF politikaları devam etsin, siyasal islami yaşam tarzı parça parça bütün toplumda başat bir hal alsın’; diğer yandan ‘cumhuriyet elden gidiyor diyerek özel çıkar örgütlenmeleri etrafında darbe yapmayı bile göze alan başta Susurluk ve Ergenekon tarzı örgütlenmelerin üzerine gidilmesin, onlar içimizde yaşamaya devam etsin’ anlamına mı geliyor?

Uzlaşmak genel olarak pozitif ve oldukça çekici bir talep. Uzlaşmanın konusu ve kapsamı belirsiz olunca herkesçe, her dönem kabul gören ve desteklenmesi gereken bir kavram. Bu ‘çatışmadan’ kim kârlı çıkarsa çıksın, bu ülkenin ezilenlerinin ve emeğiyle geçinenlerinin sorunlarına yönelik hiç bir katkısı olmayacak. SSGSS yasası geri çeklimiş mi olacak? IMF politikaları terk edilmiş mi olacak? Bu çatışmanın bir anlaşmayla sonuçlanması veya birinin diğerine galebe çalması emekçi halkın yaşadığı sorunların hangisini çözecektir, yaşamlarını hangi biçimde değiştirmiş olacaktır?

Hele bu çağrıyı yapanlar içerisinde Türkiye'nin en büyük işçi örgütlerinin olması ise, ayrıca düşündürücüdür. “En vahim durum ise gerçekten ezilenlerin bu oyunda devre dışı kalması sadece egemenler arasında sürüp giden ‘filler ve çimenler’ oyununun seyircisi haline gelmesidir.”

AKP yüzde 47 oyla her istediğini yapabilecek bir ‘cahil cesaretine’ sahip duruma geldi. ABD desteğini arkasına alarak, AB uyum yasaları çerçevesinde ülkede bir anda estirdiği ‘demokratikleşme’ rüzgârından kendisi de korkmuş bulunuyor. Tıpkı gölgesinden korkan bir çocuk gibi.

Kürt sorununda birçok kez dile getirdiği ‘siyasal çözüm’ önerilerini unutmuş, tekrar silahla ve ekonomik yardım paketleriyle sorunu çözeceği vehmine kapılmış bulunuyor. 12 Eylül anayasası yerine toplumsal uzlaşmaya dayalı yeni bir anayasa değişikliği yapma yolunda ‘kolları sıvamışken’, bir anda bu söylediklerini bütünüyle unutarak, sadece türbanı serbest hale getiren bir maddeyle sınırlı anayasa değişikliği ile yetinmiş bulunuyor. “Öyle görünüyor ki bu ‘iktidar kavgası’ tırmanarak sürecek ve her iktidar kavgası gibi ilkeleri, ahlakı olmayan bir kavga bu.”

Kazananı olamayan ama kaybedeni her koşulda emekçilerin ve ezilenlerin olacağı bir kavga. Türkiye, bu çatışmayla kırk katır mı, kırk satır mı ikilemine sokulmak isteniyor. Bu ikilemden çıkış ne birinin diğerine galebe çalmasıdır ne de uzlaşmak. Bu kaostan çıkış ezilenlerin ve emekçilerin özgür demokratik Türkiye mücadelesiyle mümkün olacaktır.

14 Mart’ta SSGSS’ye karşı Türkiye'nin bütün sokaklarını dolduran emekçilerin eylemleri esin kaynağımızdır.