1921’e yapılan vurgunun kuşkusuz ki farklı yönleriyle de tartışılabilecek yanları var. Ancak laikliğin henüz yer almadığı bir anayasa olduğu biliniyor. Biliniyor ki, Ayasofya baş imamı da buna vurgu yapıyor. Yeni anayasa meselesinin tuzağı da herhalde tam burada saklı. O yüzden bu vesileyle bir hatırlatma yapalım: Laiklik olmadan demokrasi olmaz!

Anayasa vesilesiyle bir hatırlatma: Laiklik olmadan demokrasi olmaz

Laiklik, düzen muhalefeti tarafından da kenara konulmuş durumda. CHP dahil burjuva siyasetinin hiçbir unsuru bir din devletine dönüşmüş olan ülke gerçekliğini dikkate almıyor. Aksine, sağ bir çizginin hâkim olduğu muhalefet siyasal İslamcı rejimle bir uzlaşma çizgisinde durmaya devam ediyor. O nedenle de düzen muhalefetinin tek adam rejimine ilişkin eleştirilerinde laiklik kendine yer bulamazken, önerilen sistem değişikliği de parlamenter sisteme dönüş sınırında duruyor.

***

Ancak iktidar her ne kadar büyük oranda laikliği tasfiye etmiş ve fiilen ortadan kaldırmış olsa da bu konudaki derdi bitmiş değil. Laik birikimi etkisizleştirmeyi başaran iktidar, devleti de din ekseninde fiilen dönüştürebildi. Buna karşın iktidar siyasal İslamcı rejimi henüz kurumsal ve kalıcı bir noktaya taşıyabilmiş değil. Toplumdaki ilerici birikimin direnci bunun önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor. Öte yandan tüm yetkilerin tek adamda toplanmasıyla sağlanan güce rağmen derinleşen krizden çıkış ve sistemin kalıcılaştırılmasına yönelik ileri hamleler yapılamıyor. Bu da aslında bir rejim krizini gündeme getirmeye devam ediyor. Anayasa tartışmasının şimdi ortaya atılması bir yanıyla hamle gücü kalmayan iktidar için yeni bir nefes olmakla birlikte aynı zamanda bu sistemin tahkim edilmesine yönelik de arayışın bir ifadesi.

***

Bu arayışın farklı pek çok noktaları da var kuşkusuz. Ancak önemli noktalarından birisi fiili din devletinin kurumsallaştırılmasıdır. Buna güçlerinin yetip yetmeyeceği, hatta böyle bir anayasa gündeminin yarına kalıp kalamayacağı da meçhul. Ancak zihniyet dünyalarını anlamak ve hatta bununla muhalefet bloku içinde de geniş bir kesimin ulaşılabileceğini görmek açısından bazı noktaları hatırlatmakta fayda var. Anayasa tartışması gündeme geldikten sonra, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, 1921 Anayasası'nı yeni anayasanın 'ilham noktası' olarak işaret etti. 1921’e yapılan bu vurgunun kuşkusuz ki farklı yönleriyle de tartışılabilecek yanları var, ancak laiklik bağlamından baktığımızda, laikliğin henüz yer almadığı bir anayasa olduğu biliniyor. Biliniyor ki, Ayasofya baş imamı da buna vurgu yaparak 1921 Anayasası'na dönülerek laikliğin anayasadan çıkarılması gerektiğini savundu ve İslam devleti arzusunu ortaya koydu. Aslında bu vurgu farklı kesimlerce de dile getiriliyor ve adem-i merkeziyetçi niteliği nedeniyle hem etnik hem de dinsel temelde bir özerklik alanı oluşturması bakımından 1921 Anyasası uzlaşma noktası olarak ortaya çıkıyordu. Yeni anayasa meselesinin tuzağı da herhalde tam burada saklı. O yüzden bu vesileyle bir hatırlatma yapalım: laiklik olmadan demokrasi olmaz!

***

Asıl dikkate alınması gereken ise iktidarın güç ve imkan bulduğu her noktada sistemi buraya taşımak konusundaki arzusudur. Laiklik mücadelesinin ve siyasal İslamcı rejime karşı laikliği merkeze alan devrimci demokratik bir dönüşüm hedefi olmaksızın bu karanlık iktidarla mücadelenin de onu gerçekten değiştirmenin de mümkün olmadığı ortada.

*solsiyaset.org'dan alınmıştır