Anı kırıntılarının izinde

Deniz Burak BAYRAK

“Modiano gerçek bir yaratıcı.”
Adam Thirlwell

ParIs, bellek ve geri gelmeyecek zamanlar Modiano’nun romanlarında vazgeçilmez kahramanlar. Hafızanın yanıltıcılığı ve kişiler üzerindeki muzip etkisi olayların temelini şekillendirmekte. Bu yanıltıcılık ve unutuş, özellikle ‘ben anlatıcı’yı oradan oraya savuran, arayışlara yönelten ve bunun artık bir ihtiyaç haline gelişiyle ne yapacağını bilemeyen kahraman üzerinde oynadığı oyunla Modiano’nun romanları, hem okur hem de kahraman için içinden çıkılmaz bir ‘komedya’ya dönüşüyor. Geçmiş ve bellek başkişiyle oyunlar oynayarak olayları ivmelendiren kuvvetlere dönüşüyor.

Honore de Balzac toplum incelemesi yapmak için birleştirdiği yaklaşık yüz eserine ‘İnsanlık Komedyası’ adı verir. Nobelli yazar Patrick Modiano’nun otuza yakın eseri için de benzer bir adlandırma yapılmalı ve tema ile konu noktasında benzerlikler taşıyan eserlerinin genel adı ‘Belleğin Komedyası’ olmalı.

Karanlık Dükkânlar Sokağı, Patrick Modiano’nun dilimize Ekin Özlü Akseki tarafından dupduru bir Türkçeyle en son çevrilen eseri. Eser yayımlandığı yıl olan 1978 yılında Goncourt Ödülü’nü kazanıyor. Roman; 1965 yılında, yumuşak bir kış gününde, kendini bir ‘hiç’ olarak tanımlayan anlatıcı Guy Roland’ın Paris’te bir kafenin terasında yalnız bir şekilde düşüncelere dalmışlığıyla açılıyor. Guy Roland, C. M Hutte’ün 1947 yılında kurduğu özel dedektiflik bürosunda sekiz yıldır dedektiflik yapıyor. Hutte emekli olmayı düşünerek, Nice’e gitmeyi planlayıp büroyu Guy’e bırakmak istiyor. Eser, adını kahramanın bir zamanlar yaşadığı Roma’daki sokaktan alsa da romanın mekânı yine baştan sona bir kahraman olarak Paris.

Yeni bir kimlik kazanıyor

Guy on yıl önce beklenmedik bir hafıza kaybı yaşıyor ve bu süreçte Hutte ona yardım ediyor. Hutte’ün ön ayak olmasıyla yeni bir kimlik kazanıyor. İlk başta Guy ona geçmiş yaşamının tanıklıklarını ya da izlerini bulmak için danışıyor, Hutte ise kendi geçmişini yitirdiği için Guy’ü kendine yakın hissediyor.
Hutte’ün emekliliği ile birlikte Guy kendisine kalan rehberler ve bir tür yıllık olan ‘Bottin’ler aracılığıyla Paris’in sokakları, otelleri, barları ve apartmanlarında iz sürmeye başlıyor. Bu iz sürüşler onu ve okuru onlarca insan ve adrese götürüyor. Her bir kişiden edinilen geçmişe dair birtakım hatıralarla yapbozun parçaları tek tek oturmaya başlıyor. Kendini arayan dedektif, ulaştığı her insandan edindiği isimler ve fotoğraflarla yeni bir arayışa yöneliyor. İsimler üzerinde yaptığı soruşturmalar sonucu Dominik Cumhuriyeti elçiliği için çalışan ve Modiano’nun en temel izleklerinden olan İkinci Dünya Savaşı’ndan kaçan iki kişiye odaklanıyor: Pedro McEvoy adıyla bilinen Jimmy Pedro Stern ve model Denise Coudreuse. Bu isimlerle birlikte romanda zengin bir şahıs kadrosu olduğunu da belirtelim.

“Elinde bandosuyla soyulmaya yüz tutmuş bir kurşun asker. Beyaz bir zarfın ortasına yapıştırılmış dört yapraklı bir yonca. Fotoğraflar.” Kırmızı bir kutunun içinden çıkan bu eşyalar geçmişini kaybeden ve küçük bir iz arayan birine ne hatırlatabilir? Geçmiş, her saniye yenilenen ve değişen yaşamlarımızda ne öneme sahip? Gelip giden yaşantılarımız onları her an hatırlamaya değer mi?

Patrick Modiano, okuruna ‘Karanlık Dükkânlar Sokağı’nda sorular sorduruyor ve hafızanın nankörlüğü ile arayışın sonsuzluğunun karşısında bir yere konduruyor. Hiç hatırlanmayan anı kırıntılarının izlerini sürerek karanlıktan aydınlığa çıkmaya çalışan anlatıcının kendini bulma çabasına ortak ediyor.