'Sisyphus Söyleni', Albert Camus'nün İkinci Dünya Savaşı ortasında yayımlanan bir kitabı. Sisyphus ölümlülerin en bilgelerinden biri. Mitolojide kısaca şöyle: Tanrıları kızdırması sonucu Hades tarafından bir kayayı dağın tepesine çıkarmakla cezalandırılıyor. Dağa çıkardığı sırada taş aşağı yeniden yuvarlanıyor, Sisyphus aşağı inip tekrar taşı zirveye taşıyor. Camus'ye göre bu kısır döngüyü trajik yapan; kahramanın her deneyişinde tekrar düşeceğini bile bile taşı çıkarmaya gayret etmesi. Camus saçma kavramını burada kurar: Yaşamın beyhudeliğinin bilincinde olan insan. Sisyphus'un durumuna sonsuza kadar çare bulamayacağını bilir. Fakat, 'saçma'nın geriletilebileceğinin farkındadır. Bu yüzden "tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insanın yüreğini doldurmaya yeter, " diyerek çaresizliği kabul etmez.

"Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken; yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, kan ter içinde..." (Homeros)

Tanrılar, yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi. Sisyphus ise bunu boyun eğme olarak değil, başkaldırı olarak yapar. Camus’a göre bu an, Sisyphus’un bilince kavuştuğu andır. "İnsan, anlamsızlığına ve tüm baskılarına karşın yaşamı yenmek zorundadır." Sisyphus, her şeyin tükenmediğini, tüketilmediğini öğretir.

Son yaşanılan olaylar karşısındaki tutumunuzu sorguladınız mı? Üçüncü çoğul zamirleriyle yazmak istiyorum. Kızanlar kızsın, mücadeleden vazgeçmeyenler değildir kastım. Hem doğanın hem de insan zihninin ürettiği anlamları paylaşmayı ve bu paylaşımdan yeni anlamlar üretmeyi, analitik olanı ve anlama çabasını reddediyorsunuz. Bu hiçbir şey yapmıyorsunuz anlamına gelir, bu anlamsızlık çukuru içinde boğulacaksınız demektir. Anlamsızlığa bağımlı olmuşsunuz, örümcekler sarmış her yanınızı. Hayata karşı lakayt bir duruş, riyakar bir tavır içindesiniz. Reyhanlı'da, Suruç'ta, Diyarbakır'da, Ankara'da bombalarla öldürülen yüzlerce insan görüntülerinin siz 'anlamsızlık çukuru'ndakiler için iki günlük haber değeri var. Günlerce abluka altına alınıp sokağa çıkma yasakları konan Cizre'de, Silvan'da, Suriçi'nde, Nusaybin'de insanların çektiği zulümlere suskunsunuz. İçinizden Gezi Direnişi'ne gelenleriniz de vardı. Direnişinizi ne çabuk da unuttunuz. Paris'deki vahşice katliam sonrası G20 zirvesinde Dünya liderleri ağız birliği etmişcesine aynı nakaratı dillendirdiler ve siz İŞİD'i besleyenlerin bunlar olduğunu bilmenize rağmen dirilmediniz. Nasıl oldu da değer bildiğiniz mücadeleyi, patlamalarda ve abluka bölgelerinde bunca ölü can için vermediniz? Bu anlamsızlık çukurunda artık Gezi Direnişi ile övünmeyin öyleyse. Anlamsızlık çukurunda boğuluyorsunuz. Yaşam gerçeğinin anlamsızlaştırılması, insanın özünün inkârı değilse nedir?

Sisyphus'a verilen cezayı sonsuz anlamsızlık olarak niteleyenler de vardır. Oysa Sisyphus cezayı cezalıktan çıkartıp, yılmadığı için ceza verenleri sinir etmişti.

N'oldu? Gerçekleştirilen bütün eylemlerin, yaşanan bütün acıların, duyulan bütün duyguların kesinlikle anlamsız, saçma, boş ve değersiz oldukları sonucuna mı vardınız? Üretebilme gücünü kendisinde bulamayan insan için yaşam gerçekten de bir acılar yığını, bir anlamsızlık yığını... Anlam gücünden yoksun insan, aslında bir yerde robotlaşmış insandır. Kapitalizmin yaptığı insanın anlam gücünü ortadan kaldırmak dışında bir şey değildir. Özündeki sömürgeci gerçeklik, üretmek yerine tüketmeyi esas almaktadır. Tüketilen sadece insan emeği değildir, onun ruhudur da. İnsancılığından sıyrılmış, elinden dünyaya karşı kayıtsız kalmaktan başka bir şey gelmeyen, yabancılaşmış, kafası karışık, ne yapacağını bilmez bir biçimde oradan oraya sürükleniyorsunuz. Sisyphus örneği bu noktada dikkat çekicidir ve bir yerde bu devrim yorgunluklarını Sisyphus kompleksi biçiminde adlandırmak yanlış olmayacaktır. O tırmanıştan kendilerini attıkları anlamsızlık çukuru olmaktadır bu. Farkında değilsiniz sanırım, sistem sizi toplumsal kimliğinizden kopararak savunmasız bıraktı ve aynı zamanda örgütten, örgüt anlayışından uzaklaştırarak her türlü sömürünün kolay ve açık hedefi haline getirildiniz.

Belleğiniz devreye girmiyorsa, direniş fotoğraflarınıza dönüp birkaç dakika baksanıza.