Antik olimpiyatların düzeni ve kapsamı

Yunus Emre CEREN

Eski Yunan’ın Elis kentine bağlı Olympia kutsal alanında başlayan Antik Olimpiyat Oyunları’ndaki ilk olimpik yarışma günümüzdeki stadyumlara adını ve ölçülerini veren stadion adındaki pist koşusuydu. 190 metrelik bir koşuydu ve bir trompet sesiyle başlardı. Hatalı başlangıca dikkat edilirdi, günümüzdeki gibi başlangıç pozisyonları alınırdı. Bütün yarışçılar oyun boyunca çıplak koşarlardı. İlk olimpiyatın galibiyse aşçı, fırıncı ve atlet olan Elisli Koroibos’tu. Ödülü ise bir zeytin dalıydı.

Antik olimpiyatların mazisi modern olimpiyatlardan çok daha uzundur. Kayıtlarda M.Ö. 776 yılında başladığı söylenen olimpiyatlar M.S. 390’lara kadar sürmüştür. Bin yılı aşkın bir süre devam eden bu antik oyunlar belirli ritüeller, prosedürler, hakem seçimleri, yemin törenleri gibi oturmuş bir düzene sahipti. Bu düzen derhal oturmamıştı elbette ama M.Ö. 4-3’üncü yüzyıla gelindiğinde tam anlamıyla yerleşik bir organizasyon şemasına sahipti. Ludwig Weniger’e göre M.Ö. 472’deki 77’nci Antik Olimpiyatlar’da 6 gün süren bu organizasyonda ilk gün tören alayı, meşalenin yakılması, yemin törenleri gerçekleşirdi. İkinci gün 17-19 yaş arası yarışmalar düzenlenirdi ve üçüncü gün öğleden önce atlı yarışmalar, öğleden sonraysa penthatlon ve ardından da mitolojik kahramanlar için ayinler tertip edilirdi. Dördüncü gün kutsal gün olarak ilan edilir ve kurbanlar kesilir, ziyafetler verilirdi. Beşinci gün öğleden önce yaklaşık 4800, 400 ve 190 metre koşular yani sırasıyla dolikhos, stadion, diaulos yapılırdı, öğleden sonraysa ağır yarışlar olan boks, güreş ve pankration (boksla güreş karışımı bir spor) yapılırdı ve en son da silahlı yarışlar düzenlenir ve müsabakalar resmen sona ererdi. Altıncı günün sabahında galipler halkın huzurunda taçlandırılır, varsa athlon denilen galibiyet ödülleri verilirdi ve akşamınaysa galipler onuruna içkili eğlenceler düzenlenirdi.

Yarışmalara kaç sporcunun katıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte epigrafik belgeler (yazıtlar) ışığında aşağı yukarı bir sayı vermek mümkündür. Nigel B. Crowther’ın aktardığına göre M.Ö. 5-4 yüzyılda gerçekleşen olimpiyatlarda güreş ve boks kategorisinde yarışan ve zafer kazanan sporcuların zafer kazanmadan evvel 3 veya 4 rakiple eşleştiği bilinmektedir. Kaba bir hesapla günümüz eleme, çeyrek final, yarı final ve final sistemine benzemektedir. Yarışmalara amatör ve profesyonel sporcular katılabilmekteydi. Genellikle profesyoneller yani tek işi spor olanlar daha şanslıydı elbette, ama amatör sporcuların da yarışmalarda görülmesi ve hatta zafer kazanması mümkündü. M.Ö. 1. yüzyıldaki koşu yarışındaysa 20 atletin yarıştığı yine yazıtlarla aktarılmıştır.

Antik Olimpiyat Oyunları’na veya Olympia Oyunları’na katılan yarışmacıların sayısı yerel yarışmalardan daha azdı. Çünkü bu organizasyon yerel yarışmalardan çok daha prestijli ve çok daha kapsamlıydı. Bu yüzden katılımcılar genellikle kazanabilecekleri yarışmaları tercih ederdi. Mesela Roma İmparatorluk Dönemi’nde günümüz Antalyası’nda bulunan Ksanthos antik kentinde düzenlenen güreş müsabakasına 250 kadar güreşçi katılmıştır.