Trump bu seçimlerde tökezlerse bir “modelden” ziyade bir “uyarı” gibi görünecek. Nefretten beslenen popülizmin de sınırları olduğu anlaşılacak

Ara dönem seçimleri çok önemli

Jonathan Freedland

İster Başkanlık seçimi, ister ara seçim olsun, ABD’de oy için savaşan adaylar her seçimi “hayatımızın en önemli seçimi” olarak görmemizi istiyorlar. Ancak bu defa abartmakta haklı olabilirler. Oylar Salı günü verilecek ve Temsilciler Meclisi üyelerinin tamamı, Senato’nun üçte biri ve birçok vali yeniden seçilecek. Bu seçimin Amerikalılar için ve dünyanın geri kalanı için önemini ne kadar vurgulasak az. Donald Trump’ın son iki seneki performansının reddedilesi bir korku tüneli mi, ya da geliştirilip çoğaltılması gereken bir model mi olduğu konusunda referandum yapılacak. Bahisler yüksek. Temsilciler Meclisi Demokratlar kontrolüne geçerse Trump’ın ajandasını yavaşlatmayı ya da durdurmayı başarabilirler. Trump’ı koltuğundan indirmek için resmi süreci başlatmayı beceremeseler bile başkanı ve atadığı kişileri kuşatan yolsuzluk skandallarıyla ilgili oturumlar düzenleyebilecekler.

GÜCÜ TÖRPÜLENECEK Mİ?
Diğer yandan, Demokratlar gereken oyu alamazsa ve Cumhuriyetçiler Senato’nun kontrolünü korur, hatta sağlamlaştırırsa Trump’ın pozisyonu daha da sağlamlaşacak. Kongre’nin her iki kurumunda da üstünlük sahibi olacak ve yaptığı atamalar sayesinde muhafazakarlaşmış yüce divan da onun yanında olacak. Ancak Salı gününün önemi aritmetik güç dağılımının ötesine geçiyor. Trump’ın gücü törpülenecek mi, sağlamlaşacak mı?

YALAN SÖYLE VE KAZAN
Trump liberallerin tüm yaptıklarına rağmen haklılığının kanıtlandığını söyleyecek – ya da söylemekte haklı olacak. Ülkenin dört bir yanında mitingler yaptı ve kitlelere yerel Cumhuriyetçi adaylarına verecekleri oyların “ona oy vermek” anlamına geldiğini söyledi. Dolayısıyla eğer Cumhuriyetçiler galip gelirse Amerikalıların “Trump Dönemi’nin ne anlama geldiğini” gördüğünü, ve devam etmesi gerektiğine karar verdiğini söyleyecek. İstikrarla korkunç yalanlar söylemek kamuoyunun onayını kazanmış olacak. Son verilere göre Trump 650 günlük başkanlığında 6400 asılsız iddiada bulundu ve şu an yürüttüğü seçim kampanyasında günde ortalama 30 palavra sıktı. Galip gelirse Amerikalılar Trump’ın bu hafta yarım ağızla kabul ettiği yalancılığını kabullenmiş olacak: “Mümkün olduğunda gerçeği söylüyorum.” Yani, gerçekler uygun değilse, yalan söylüyorum.Yüce Diven adayı Brett Kavanaugh tarafından cinsel saldırıya uğradığı yönünde ifade veren Christine Blasey Ford ile dalga geçmekten pişman olup olmadığı sorulduğunda, “Ya Ford gerçeği söylüyorsa?” Trump’ın yanıtı, “Bunun bir önemi yok” oldu. “Kazandık.”

Demokratlar galip gelirse Trump’ın yalana ve nefrete dayalı oyun kitabı geçerliliğini yitirecek. Cumhuriyetçiler de seçimleri kazanmak için tabandaki öfkeye bel bağlayamayacaklarını anlayacak, bu oyundan uzaklaşacaklar. Ancak Demokratlar kaybederse mesajın ne olacağı açık: Rakiplerinizi düşmanlaştırın, öfkeyi körükleyin ve güç sizin olacaktır.
Üstelik bu mesaj yalnızca ABD’de işitilmeyecek. Trump uzun süredir Avrupa’da yükselişe geçen ve şimdiye dek en faşist neticesini Brezilya’da Bolsonaro’nun seçilmesiyle gördüğümüz popülist dalganın “yüzü” niteliğinde. Eğer Cumhuriyetçiler beklentileri boş çıkarır ve güçlerini korur, 2016’nın bir istisna olmadığını kanıtlarlarsa, Trump’a özenen başka örnekler de göreceğiz. Medyaya saldırmak, azınlıkları suçlamak, şiddeti körüklemek... Başarının formülü bu olacak ve paketlenip ihraç edilecek. Diğer yandan Trump bu seçimlerde tökezlerse bir “modelden” ziyade bir “uyarı” gibi görünecek. Nefretten beslenen popülizmin de sınırları olduğu anlaşılacak. İki sene önce girdiğimiz tünelin sonundaki ışık görünecek. Amerikalılar şanslı sayılır: sonucu kendileri seçme özgürlüğüne sahipler. Bizim için ise durum farklı. Bizim böyle bir gücümüz yok. Nefesimizi tutmuş izliyoruz, kaderimizin tayin edilmesini bekliyoruz.

Çeviren: Fatih Kıyman

***

Irkçılığı kullanıyor

ara-donem-secimleri-cok-onemli-527625-1.

Salı günü ABD’li seçmenler bu yaklaşımın doğru olup olmadığını oylayacaklar. Eğer Cumhuriyetçiler kazanırsa, onaylıyorlar demektir. Böylece ekonomi güçlüyken her şeyin mubah olduğunu kanıtlayacaklar. Aynı zamanda Trump’ın bu seçimlerin ana teması olarak kullanmayı seçtiği konularda da onay vermiş olacaklar: göç, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık. Trump’ın verdiği son mesajlar daha açık olamazdı. Yalnızca son birkaç günde yaptıklarına bakacak olursak; ülke topraklarında doğan her çocuğa vatandaşlık hakkı veren anayasa maddesini kaldırmaktan söz etti; esasen Orta Amerika’dan kaçan az sayıda çaresiz sığınmacıdan oluşan “devasa kervanı” geri püskürtmek için sınıra 15 bin asker yığacağını söyledi. Ayrıca göçmenleri katiller olarak betimlemenin yanında Demokratların Amerika’nın sınır kapılarını açmayı hedeflediği iddiasında bulunan ırkçı ve haysiyetsiz bir reklam yayımladı. ABD tarihinin en ölümcül antisemitik saldırısından sonra verdiği tepkiye ise diyecek bir şey yok..