2010’dan bu yana dur durak bilmeden ortaya çıkan ayaklanmalar ve devrimler, önümüzdeki dönemin de çalkantılı geçeceğinin habercisi. Arap yönetim sistemleri, halihazırda sınıfta kaldıkları sınavlardan çok daha zor sınavlarla karşı karşıya kalacak

Arap coğrafyası savunmasız

RAMİ G. KHOURI
Çeviren: Fatih Kıyman

Koronavirüs salgını, petrol fiyatlarındaki düşüş, kitlesel eylemler, küçülen ekonomiler, iklim değişikliği, bitmeyen savaşlar… Arap coğrafyasında dev dalgalar birbiri ardına geliyor ve neticede milyonlarca yurttaşın yaşamı derinden etkilenecek, devletler daha da zayıflayacak.

Arap coğrafyasında yoksulluk yüksek ve nüfusun yüzde 70’i yüksek kırılganlık girdabında yaşamlar sürüyor. Sosyal hizmetler birçok ülkede kötüleşiyor.

Liyakat yoksunu, umursamaz devletler savunmasız yurttaşların temel haklarını korumaktan aciz. Yönetim, ekonomi, çevre, sağlık, refah, yurttaşlık ve hatta devlet bütünlüğü anlamında krizler aynı anda şekilleniyor. Ortaya çıkan yeni dertlerle başa çıkma yetisinden yoksunuz ve önümüzdeki dönemde insanların çektiği acıların arttığını görmeye hazır olmalıyız.

2017 yılında Birleşmiş Milletler’in yayınladığı ‘çok boyutlu yoksulluk’ raporuna göre Arap coğrafyasında nüfusun yüzde 66,6’sı yoksul ya da kırılgan durumda. Çoğu insanın sağlık, elektrik, temiz su gibi temel hizmetlere erişimi dahi kısıtlı.

55 MİLYON KİŞİ YARDIMA MUHTAÇ

Süregelen krizler durumu kötüleştiriyor. 55 milyon Arap yaşamını idame ettirmek için insani yardıma ihtiyaç duyuyor ve 27 milyon kadar insan çatışmalardan dolayı evini terk etmek zorunda kaldı.

Benzer çalışmalar yoksulluğun kalıcı olduğunu, nesilden nesle devam ettiğini gösteriyor. İstihdam artmıyor, insanları yoksulluktan kurtaracak devlet desteği yok. Son bir senede Sudan, Cezayir, Irak ve Lübnan’da tanıklık ettiğimiz eylemlerde insanlar bu koşullara başkaldırıyordu. İktidardaki elitlere karşı çıkıyor, daha etkili ve hesap verebilen hükümetler talep ediyorlardı.

Ekonomileri ayakta tutacak ve kırılgan kitleleri koruyabilecek önemleri alabilen varlıklı Arap devleti sınırlı sayıda. Bu hafta yayınlanan bir rapora göre yaşadığımız salgın, Arap coğrafyasında toplam geliri en az 42 milyar dolar azaltacak. Aralık ayına kadar 1,7 milyon kişinin istihdamdan mahrum kalması söz konusu.

Yoksullaşmayı telafi edebilecek tüm sektörler yıllar boyu sakat kalacak. Turizm, ticaret, enerji ihracatı, imalat, yabancı yatırımlar… Bu gelişmelerden en kötü etkilenenler ise yine yoksullar olacak.

Dünya Bankası, IMF ve diğer uluslararası kurumlar yardıma koşarsa bile talep ettikleri katı politikalar yoksulluğu ve kırılganlığı arttıracak. Tunus ve Mısır’da bu tip desteklerin etkilerini ele alan bir rapora göre, yardımlar bazı ailelere fayda getirdiyse de yoksulluk ve gelir adaletsizliği artmaya devam etti, ahbap-çavuş kapitalizmi daha da yaygınlaştı ve çoğu zaman ‘toplumsal ve mikroekonomik durum’ kötüye gitti.

Kahire merkezli Ekonomik Araştırma Formu’nun raporuna göre Arapların eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimi arttı, fakat her iki hizmetin kalite göstergeleri düşüş gösterdi. Rapor bazı büyük tehlikelere dikkat çekiyor. Yoksul ülkeler adaletsizlik ve mahrumiyet sıkıntılarıyla aynı anda mücadele ediyor; bazı ülkelerde yapısal adaletsizlikler artıyor; gelir ve servet adaletsizliği yükseliyor; milli gelir ve hane gelirleri arasındaki bağıntı ortadan kalkıyor.

Mısır özelinde şu gözlem dikkat çekiyor: “Ülke ekonomisi son 25 yılda yüzde 70 büyümesine karşın, gelirlerdeki artış yüzde 20 seviyesinde kaldı.”

Yine Mısır özelinde baktığımızda, 2005-2018 yılları arasında orta sınıf küçüldü; yüzde 51,5 seviyesinden yüzde 34 seviyesinde geriledi. Dünya Gelir Adaletsizliği Veri Tabanına göre milli gelirin yüzde 64’ü, nüfusun en zengin yüzde 10’luk kesiminin cebine giriyor. Bu da Arap coğrafyasını dünyanın en adaletsiz coğrafyası konumuna getiriyor.

DÜŞÜK ÜCRETLE ÇALIŞIYORLAR

Yoksul ve kırılgan kesimlerin çoğunluğu düşük ücretli, kayıt dışı işlerde çalışıyor. Verimlilik ve işgücüne katılım düşük seyrediyor, sosyal güvenlik ağları zayıf. Arap işçilerin yalnızca yüzde31,4’ü sosyal güvenlik sistemine erişebiliyor.

Yemen, Suriye, Irak, Gazze ve Libya gibi ülkelerde savaşlar sağlık altyapısını yerle bir etti. Salgın bu ülkeleri yeni yeni vururken, bu durumla başa çıkabilecek güçten yoksunlar.

Kötü yönetim, ekonomik hatalar, yaygın savaşlar… Arap rantiye devletleri mevcut krizlerle başa çıkmaktan aciz. Devletler daha da otoriter hale gelerek, güvenlik politikalarına ağırlık vererek önem alıyor ve 2010 yılının isyanlarını tetikleyen hareketleri bir bir tekrar ediyorlar.

Londra Üniversitesi’nden Gilbert Archar’ın kısa süre önce yayınladığı bir makaleye göre IMF destekli problemli politikalar Mısır’da yoksulluk ve adaletsizliği körükledi. Archar, “beklenen de buydu” diyor ve “bu politikalar Mısırlıların yaşam standartlarını daha da kötüleştirdi ve yoksulluğu çarpıcı şekilde artırdı” diye ekliyor.

“2000-2018 dönemine baktığımızda ulusal yoksulluk sınırında yaşayan Mısırlıların oranının yüzde 16,7’den yüzde 32,5 seviyesine tırmandığını görüyoruz. Ahbap-çavuş ve yolsuzluk düzeninin sahibi olanlara yarayan ekonomik liberalleşme sürecinin vurucu sonuçlarını görüyoruz. Toplumsal piramidin tepesindekiler servetlerine servet katarken, aşağı katmanlarında yer alanlar temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanır hale geliyorlar.”

Kısa süre önce Beyrut’ta bir araya gelen akademisyenler Arap nüfusun kırılganlığının altında yatan farklı sebeplere de işaret ettiler. Devletlerin sosyal sektör harcamaları düşüş gösteriyor, yatırımlar özel sektör eliyle yapılıyor, rantiye devletleri ve ahbap-çavuş çemberindekiler ekonomik fırsatların yanı sıra eğitim gibi diğer fırsatları da kendilerinin ve dostlarının tekeline alıyorlar. Enerji ihracatına bel bağlayan ekonomilerde verimlilik düşük seyrediyor. Devlet ve özel sektör, iş piyasasına katılan milyonlarca gence iş imkanı sunmaktan aciz kalıyor.

YENİ KRİZLER KAPIDA BEKLİYOR

Bu problemlerin büyük bölümü devletlerin zayıf politik ve ekonomik yönetim becerisine işaret ediyor. Bölge koronavirüs gibi yepyeni bir krizle karşı karşıya kalırken, bu durum tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacak.

2010’dan bu yana dur durak bilmeden ortaya çıkan ayaklanmalar ve devrimler, önümüzdeki dönemin de çalkantılı geçeceğinin habercisi. Arap yönetim sistemleri, hâlihazırda sınıfta kaldıkları sınavlardan çok daha zor sınavlarla karşı karşıya kalacak.

Kaynak: The New Arab