Aşı karşıtlarından bir garip miting

FİLİZ GAZİ

Alana girişte “Lütfen maske ve mesafe kurallarına dikkat edelim” anonsu yapılıyor. Fakat mitinge gelenler aşı karşıtı. Güvenlik bariyerlerinden geçtikten sonra maskeler gururla çıkartılıyor.

İstanbul Maltepe’deki mitingde insanların genel ruh hali, ‘büyük oyunu çözdük’ şeklinde. Neşeyle Türk bayrakları sallanıyor. Herkes birbirine gülümsüyor, girişte lokmalar dağıtılıyor. 80 yaşlarında bir kadın zar zor yürürken, bir başka kadın koluna girmiş ona yardımcı oluyor. “Küresel şeyler, hep medyada olan şeyler” diyerek anlatıyor aşı karşıtlığını.

“Özgürlük bedava değil, bedelini ödemeye hazırız”, “Ya cesaret ya esaret”, “Bilim kurulu değil, politbüro”, “Sanmayın tek derdimiz aşı, bu dünyanın özgürlük savaşı”, “Benim bedenim benim kararım” gibi envai çeşit döviz taşınıyor. Ülke işgal edilmiş gibi bir hava var. Alan kalabalık değil; fakat sahneden ara ara “Akın akın geliyor insanlar” deniliyor.

HERKES MASKESİZ

Alanda birkaç gazeteci dışında herkes maskesiz. Tekrar tekrar Mustafa Yıldızdoğan’dan “Ölürüm Türkiye” çalıyor bir yandan. Ardından birkaç defa “Şu dünyadaki en mutlu kişi sevmeyi bilendir” şarkısı.

Miting İstiklal Marşı okunarak başlatılıyor. Marştan sonra “Covid cephesinde ölen şehitler” denilerek rahmet veriliyor, kitle tekbir getiriyor. Abdurrahman Dilipak çağrılıyor sahneye. Dakikalarca sürüyor konuşması. “Adalet yoksa, barış aldatmacadır. Çocuklarımız için güvenli bir dünya istiyoruz. (…) Bizler Kuvayi Milliye’nin torunlarıyız” diyor. Bir takım komplo teorilerine dayalı konuşması devam ederken “Bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine” diyor.

Miting alanına rastgele girmiş olsaydınız eğer, büyük olasılıkla konunun ne olduğunu, konuşanın kim ve neci olduğunu anlayamazdınız. Dilipak, “Bugün burada zaferimiz için geldik, özgürlük arayışımız için geldik, bütün dünyaya örnek olmak için geldik” diye konuşuyor. Kitleden karşılık olarak “Oyunu bozacağız” sloganı atılıyor.

Dilipak’ın konuşması sık sık tekbir sesleri ile kesiliyor. Fakat alanda sadece İslamcı kesim yok. Hatta “Atatürk bugünleri görse anlardı; aşıyı ülkeye sokmazdı” diyene de rastlıyorum.

‘KÜRESEL GÜÇLER’ SÖYLEMİ

Mitinge gelen insanların ortaya attığı iddialar genelde benzer. Aşının içinde alüminyum olduğunu söylüyor çoğu. Genç bir kadına “Aşıya niçin karşısınız?” diye soruyorum. “Sıvıya karşıyız. DNA sıvılarına karşıyız. Biz çocukluk aşılarımızı olduk, onlarda sorun yok” diyor. “Ölenler var” diyorum; “Şöyle söyleyeyim, hastanede ilaç yüklemeleriyle sağlık sorunları olanların etkilendiğini düşünüyorum. Aşı olup ölen de çok. Fakat bunu medya söylemiyor. Küresel güçlerin oyunları diye düşünüyorum” diye yanıtlıyor.

Mesude Bilgiç, “Ailemden bir kişi korona geçirmedi” diyor. Yanındaki kadın “Biz kayıp verdik ama Dünya Sağlık Örgütü’nün kölesi olmak istemiyoruz. Yanlış tedavi yapılıyor” ifadelerini kullanıyor.

‘ÖLÜMCÜL DEĞİL Kİ’

Şafak ve Kağan Dilek çiftiyle konuşuyorum, şunları söylüyorlar: “Sıvının dayatılmasına karşıyız. Aşıya ruhsat versinler, olurum. Bir virüs var ama ölümcül değil. TV’ler korku pompalıyor. Biz zaten bir yıl önce hasta olduk ama ismi konulmamıştı. İsmi Covid değildi. Abartılıyor yani… Çok ölümcül bir virüsle karşı karşıya değiliz, geçen sene 50 bin civarında insan solunum yetmezliğinden ölmüş, bugün de aşağı yukarı aynı.”

71 yaşındaki Naime Hanım, hastalığa inanmıyor. “Yavrum, o kadar çok şey okuyoruz ki. Doktorlar, profesörler bunu diyor. Bir sürü metaller varmış içinde. 4 sene sonra çıkacakmış.” Bu doktorların adını sorunca düşünüyor, kalp doktoru olduğunu söylediği birinin adını veriyor.

‘NESLİMİZİ KORUYORUZ’

Ramazan Baş da “Aşının ruhsatı yok” diyor. O da benzer şeyleri söylüyor: “Birçok tanıdığımız insan kalp krizinden ölüyor. Artı aşının içindeki oksitlenen zehir kesinlikle vücuttan atılmıyor. Neslimizi, çocuklarımızı korumak için buradayız. Dijital köleliğe hayır diyoruz.”

Bir başka konuştuğum kişi araştırmalarından bahsediyor. Ama mesleğini soruyorum, konuyla alakası yok. Aşının içindekileri sıralıyor. “Sayfasında var” diyor; “Aşı firması sorumluluk almıyor. Ben fare değilim. Aşı olmayacağım, asla. HES kodu saçmalığı bir burada, bir de Çin’de var.”

Yazıyı yazmak için alandaki bir yere çekildim. Kalabalık olmayan bir grup insan hâlâ karşımda. İnsanları dinlerken zihnimde beliren şey, asla “Bu ne cahillik” değildi. Bu noktaya gelmenin bir dizi arka planı var. Üstelik bu durum sadece bize özgü değil.