Gelecek yılki Avrupa Parlamentosu seçimleri için adaylar belli olmaya başladı. Gözler aşırı sağcılarda. Solun dikkat çeken adaylarından birisi Kaptan Rackete.

Aşırı sağ tedirginliği
Hollanda’da Geert Wilders liderliğindeki aşırı sağcı Özgürlük Partisi de seçimde iddialı. (Fotoğraf: Depo Photos)

Ezgi GÜNEYTEPE / ALMANYA

Avrupa’da Almanya, İtalya, Fransa ve Macaristan gibi pek çok ülkede artan aşırı sağın oy oranının Haziran 2024’de gerçekleşecek Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine de yansıyacağı tahmin ediliyor.

AP seçimleri düşük katılım oranı ile gerçekleşiyor. (2019: %50,99). AB ülkelerinin ulusal seçimlerinde aşırı sağ partilerin oy oranlarının hız kesmeden artması, gözleri AB seçimlerine çevirdi. Mevcut 705 parlamento üyesinin 139’u sağ popülist ve aşırı sağcıların fraksiyonunda yer alıyor. AB genelinde tandansın aşırı sağa kaymasıyla birlikte sağ populist ve aşırı sağcıların Haziran 2024’de de oy oranlarını artırmaları bekleniyor. Aşırı sağ fraksiyonunda LGBTİ+, göçmenlik, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi konularda ülkeler arası anlaşmazlıklar var. Dolasıyla ortak bir politik çizgi izlemelerinin ihtimali şimdilik düşük gözüküyor.

AFD’YE EN SAĞDAN ADAY

Aşırı sağ fraksiyonda sürpriz adaylar dikkat çekiyor. Almanya’nın aşırı sağcı partisi AfD (Alternative für Deutschland) kendi içinden “en sağ” adayları gösteriyor. Liste başı adayı Avukat Maximilian Krah, Neo-Nazilerin kullandığı kelime dağarcığını kullanması ile biliniyor. Taliban’ın, LGBTI+ Hareketine karşı aldığı insanlık suçu politikalarını da destekleyen sözleriyle, kendi partisinin bile “sağına” düşüyor. Bilindiği gibi Avrupa Birliği’ni “başarısız bir proje” olarak nitelendiren AfD, “Avrupa uluslararası federasyonu” olarak kökten bir yapılanma çağrısında bulunmuştu. Seçim listesinin belli olmasına rağmen, bazı usulsüzlüklerin söz konusu olduğu gerekçesiyle, AfD yeniden aday seçimine gitmek zorunda kalabilir.

SOLDA DİKKAT ÇEKEN ADAY

Avrupa, gelecek yıl gerçekleştirilecek Parlamento seçimlerine hazırlanırken, Almanya’da şimdiden çoğu partiler listelerini belirledi. En ilginç adaylardan birisi ise Die Linke’nin (Sol Parti) ikinci sıra adayı Carola Rackete. Gemi kaptanı Carola Rackete, 2019 yılında kurtardığı göçmenler ile İtalya’nın Lampedusa adasına izinsiz yaklaşmış ve ev hapsine çarptırılmıştı. Kamuoyunun tepkisini çeken bu karar daha sonra Sicilya mahkemesi tarafından kaldırılmıştı. Sayısız göçmenin kurtarma operasyonunda aktif görev alan Carola Rackete´nin, bölünmekte olan Die Linke’den aday olması sürpriz oldu denilebilir. Aynı zamanda bir iklim aktivisti olan Rackete “toplumun sol muhalefete ihtiyacı var” açıklamasını yaptı. Bu nedenden dolayı organik bir bağı olmayan siyasi partiden aday olmasını savundu. “Solun inandırıcı ve enternasyonal pozisyonda, kitlenin somut sorunlarına temas ederek” bir siyaset izlemesi gerektiğinin altını çizdi.

90 ÜYEYE ULAŞABİLİRLER

Avrupa Parlamentosunda sağ popülist ve aşırı sağ fraksiyonda ECR (Avrupa Muhafazakârları ve Reformcuları) ve ID (Kimlik ve Demokrasi) grupları yer alıyor. Milliyetçi ve muhafazakârları temsil eden ECR’in en güçlü üyeleri Polonya’dan ve bunu İtalya takip ediyor. Sağ yelpazenin ikinci fraksiyonu ID’de ise Lega (İtalya) ve Marine Le Pen´in Partisi Rassemblement National’ı (Fransa) ağırlıkta. AfD ve FPÖ (Avusturya Özgürlük Partisi) de bu fraksiyonda yer alıyor.

Uzmanların tahminlerine göre, gelecek seçimlerde ID fraksiyonu 80 - 90 üye sayısına ulaşabilir. Fraksiyonda karar verici hamlelerin AfD´den gelmesi bekleniyor. Aşırı sağ fraksiyondaki artış özellikle Almanya, Fransa, İtalya ve Polonya’da; sosyal demokratların oy oranlarını artırmaları ise İspanya, Portekiz, Finlandiya ve Litvanya’da bekleniyor.

Avrupa Parlamentosu’nda merkez sağda konumlandırılan ve Hristiyan demokratları ve muhafazakârları kapsayan EPP (Avrupa Halk Partisi), en fazla üye sayısına sahip fraksiyon. EPP şimdilik ne ulusal düzeyde ne de AB bazında, aşırı sağ partilerle bir ittifak kurmak niyetinde değil. Ancak geçtiğimiz günlerde Almanya’nın Thüringen eyaletinde Hristiyan demokratlar ve aşırı sağcıların, vergi indirimi kararına ortak imza atmaları, bir eşiğin aşıldığı yönünde yorumlanmıştı.