Ali Bulaç, Tarık Akan, İlyas Salman, Pelin Batu, Mehmet Güleryüz, Ezel Akay, Ümit Fırat, Behiç Ak, Nuray Mert,..

» Ali Bulaç (Zaman gazetesi-yazar):
Türkiye kendi inisiyatifi ile Lübnan'a asker göndermi-yor. ABD ve İsrail'in isteği doğrultusunda yollamaya çalışıyor. Burada yapılmak istenen İsrail'in yapamadığını barış gücünün yapmak istemesi. Barış Gücü orada bir takım riskler göze almak isteyecektir. Bunlar; Lübnan ordusunu tek silahlı kuvvet haline getirmek istiyorlar. Birinci Dünya savaşında olduğu gibi müdahil olmadığımız bir durumda savaşın içinde de olabiliriz. ABD ve İsrail Suriye ve İran'a savaş açabilirler ve bizde istemeye istemeye bu savaşın içinde olabiliriz. Kamuoyun ve basının bu konu üzerinde çok duyarlı olması, milletvekillerine her türlü iletişim yoluyla duyarlılıklarımızı anlatmamız gerek.

» Tarık Akan (Sinema sanatçısı):
Türkiye'nin Lübnan'a asker göndermesine, Türk halkı gibi ben de kesinlikle karşıyım.

»İlyas Salman (Sinema sanatçısı):
Türkiye'nin Lübnan'a asker göndermesine karşıyım. Gencecik askerlerimiz orada ölecekler. Cenazeleri Türkiye'ye getirelecek. O zaman cenazeler Türkiye'ye getirilmesin. Tüm bunlar olurken bunun sorumluları tüm bu yaşanılanları ne yazık ki damdan seyredecekler. Onlar orada emperyalizm uğruna ölecekler.

» Pelin Batu (Sinema sanatçısı):
Lübnan'a asker gönderilmesine karşı duruyorum. Çok dramatik bir durum söz konusu. Bu kaos ve keşmekeşin içinde oraya gidilmesinin çok da sağlıklı olmayacağını düşünüyorum.

» Ezel Akay (Yönetmen):
Ne asker göndermeye ne de silahların ele alınmasına razı değilim. Savaş sonuçta kimsenin yararına olmayacak birşey. Türkiye Lübnan'a asker yerine büyük bir pazarlık ordusu yollamah. Ben burada bir kişinin ölmesini önemli buluyorum, ama politikacılarımız bunu böyle görmüyorlar. Yani Lübnan'a her iki tarafıda ikna edebilecek kafası çalışan bir kitle yollansa daha iyi olur.

» Mehmet Güleryüz (Ressam):
Uzun zamandır bu konu tartışılıyor. Olayın başlangıcından bu yana, Lübnan'a saldıran İsrail'in hücumundan itibaren Lübnan'da bir yıkım gerçekleşiyor. Asker yollanması konusunda gelecek kaygılarını görerek hareket etmeliyiz. Varlığını orada yardım amaçlı kullanması Türkiye'nin lehine olacaktır.

» Ümit Fırat (Serbesti Dergisi yazarı):
Lübnan'a asker gitsin gitmesin tartışmasını yapmak yanlış bir tartışmadır. Çünkü BM Güvenlik Konseyi kararına Türkiye'nin uyup uymama tercih hakkı yoktur. Dolayısıyle asker gitsin tartışması yanlıştır. Bu bir başka bir ülkede olabilir. Bence BM'nin ilk gün mü-dahele etmesi gerekliydi. BM bir ay sonra bu kararı aldı. BM üyesi olan devletlerinde gerekeni yapması gerekir.

» Mehmet Metiner (Bugün Gazetesi yazar):
AK Parti hükümetinin politikasını doğru buluyor ve gerekçelerine katılıyorum. Ülkenin Lübnan'ı koruma anlamında oraya asker gönderdiğine inanıyorum. ABD ve İsrail projeleri iddialarını doğru bulmuyorum. Başbakanın değerlendirmelerine katılıyorum. Türkiye'nin milli çıkarlarınada uygun buluyorum.

» Behiç Ak (Karikatürist):
Ülkemizde huloıksuzluk, antidemokratik uygulamalar ve insan hakları ihlalleri devam ediyor. Ciddi bir sorun varken kendi sorunların çözemeyen bir ülke olarak oradaki çatışmaya müdahele etmek hiçbir devlet için inandırıcı olmaz. İç sorunlarımızı çözmemek konusunda bu duyarsızlığımıza devam ettiğimiz sürece Lübnan'a asker gönderme o askerleri orada feda etmekten öteye gitmez. Buna parlemento karar veriyor halkın genel tercihi hayırdır.

» Nuray Mert (Yazar):
Daha Lübnan'da taraflar kimdir, nedir bilmeden, anlamadan keskin bir şekilde bir tarafta hiza-lanmaya girişenleri veya kısa yoldan, Türkiye'yi Ortadoğu'da sözüm ona ba-şaktörlüğe itmeye çalışanları anlamak mümkün değil. Velev ki, Türkiye'de farklı görüşler, güçler yok, Ortadoğu denklemi Türkiye'nin rol alması, hem de başrol alması için bekliyor mu sanıyorsunuz? Hem İsrail ile yakın hem Müslüman bir ülke diye, Türkiye öyle kolayca arabulucu olabilir mi?

Ortadoğu'nun kördüğüm olmuş meselelerini, bölgeyi kuşatmaya almış ABD bile çözmekte zorlanıyor, 'arabulucu Müslüman ülke' kurnazlığı ile bütün bu kördüğüm çözülür mü sanıyorsunuz? Dönüp dolaşıp, birinci Körfez Savaşı'nın tartışmalarına geliyoruz ve hâlâ bazılarımız işi, Ozal'ın 'bir koyup beş alma' heveskârlığı çerçevesinde algılamakta ısrarlı.