Can Ataklı, dün hayatını kaybeden 25. Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın sırlarını yazılı olarak kızına bıraktığını söyledi

Ataklı: Büyükanıt sırlarını yazılı olarak kızına bıraktı

Korkusuz gazetesi yazarı Can Ataklı, "Yaşar Büyükanıt her şeyi yazmış" başlığıyla yayınlanan bugünkü yazısında, Büyükanıt'ın tüm sırlarını yazarak kızına bıraktığını iddia etti.

Ataklı Büyükanıt’ı ve ailesini çok iyi tanıyan bir dostunun kendisine, "Yaşar Paşa’nın her şeyi dolmakalemle ve kendi el yazısıyla yazdığını biliyorum. Bu yazdıklarını kız evladına teslim etti. Ona ölümünden sonra bunu açıklaması konusunda bir vasiyeti yok. Ama gerek görmesi halinde bunu açıklamasında bir sakınca olmadığını da belirtti. Hatta bunun bir kitap olabileceğini bile söyledi" dediğini belirtti.

Ataklı'nın yazısının ilgili bölümü şu şekilde:

"Yaşar Büyükanıt adı üzerinde en çok tartışma yapılan genelkurmay başkanı olarak da tarihe geçti. 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen önce yaptığı açıklamada, “Anayasa’nın belirtiği laik demokratik sosyal hukuk devletine ve üniter yapımıza bağlı, ama sözde değil, özde bağlı bir cumhurbaşkanı seçileceğine inancımız tamdır” demişti.

Büyükanıt daha sonra da siyasi tarihimize “e-muhtıra” olarak geçen metni kaleme almış ve bir gece vakti bunu kamuoyu ile paylaşmıştı. Gelelim 4 Mayıs 2007 tarihine. O gün Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ı Dolmabahçe Sarayı’ndaki makamına çağırmıştı. 2 saati aşkın süren görüşmeden sonra hiçbir açıklama yapılmamıştı.

Daha sonraki zamanlarda Erdoğan, Genelkurmay Başkanı ile yaptığı görüşmenin “mezara kadar” bir sır olarak kalacağını açıklamıştı. Oysa demokratik bir hukuk devletinde devleti yönetenlerin yapacakları hiçbir görüşme sır olarak kalamaz, mutlaka zapta geçirilir. Anladığım kadarıyla bu görüşmede zabıt da tutulmamıştı.

Durum böyle olunca, doğal olarak yıllar süren bir tartışma ortamı da yaratılmış oldu. Bu görüşmede Erdoğan’ın, Büyükanıt’a bazı “şahsi belgeler” gösterdiği, bunun üzerine Büyükanıt’ın, Ergenekon operasyonuna hiç karşı çıkmadığı, ordu üzerinde oynanan oyunların da bu görüşmeden sonra başladığı ileri sürülmüştü.

2007’den bu yana ben de Dolmabahçe görüşmesinin açıklanması için pek çok yazı yazdım, televizyon konuşmalarımda dile getirdim. Tabii ki hiçbirinden sonuç alınamadı. Paşa, dün aramızdan ayrıldı. Acaba sırları da kendisiyle birlikte yok olup gidecek mi? Tele1’deki sabah yayınında bunu dile getirdikten sonra kendi YouTube kanalım için de bir konuşma hazırladım.

Bu konuşmada, Büyükanıt’ın vefatına değinerek “Umudum” dedim, “Büyükanıt’ın Dolmabahçe görüşmesini bir kenara yazıp evladına ölümünden sonra açıklaması için vasiyet etmiş olması” diye ekledim. Öğleye doğru Yaşar Büyükanıt’ı ve ailesini çok iyi tanıyan bir dostum aradı. Henüz YouTube kanalımdaki konuşmamı izlememişti o sırada.

Dedi ki, 'Sen hep sordun, Dolmabahçe görüşmesinin açıklanmasını istedin'

Sonra da şu bilgiyi verdi: “Yaşar Paşa çok vatansever, gerçek bir askerdi. Erdoğan’ın o görüşmede olanların açıklanmamasını istemesine dürüst bir devlet görevlisi olarak uydu. Çünkü Paşa, iyi bir devlet memuruydu. Erdoğan, başbakan olarak üstüydü ve onun söylediğine uymayı, devlet terbiyesi içinde gördü.” Burada dostumun sözünü kestim; “İyi de” dedim, “Bu kadar önemli bir konuda mezara kadar sır saklamak olur mu?”

Dostum, “Kızma hemen, dur bekle” dedi ve devam etti; “Yaşar Paşa’nın her şeyi dolmakalemle ve kendi el yazısıyla yazdığını biliyorum. Bu yazdıklarını kız evladına teslim etti. Ona ölümünden sonra bunu açıklaması konusunda bir vasiyeti yok. Ama gerek görmesi halinde bunu açıklamasında bir sakınca olmadığını da belirtti. Hatta bunun bir kitap olabileceğini bile söyledi.”

Bakalım evladı bu yazıları kamuoyu ile paylaşacak mı? Üzerinde çok büyük bir baskı olacağını tahmin ediyorum.

Ama keşke çekinmese, korkuya kapılmasa ve ölümünden sonra babasının bazı çevrelerde oluşan itibar erozyonunu sona erdirse."