Geçen ay Çek bir polis memuru, Roman kökenli Stanislav Tomáš'ın boynuna nefesini kesinceye kadar diziyle bastı. Birinci Dünya Roman Kongresi'nden elli yıl sonra, Avrupa Roman halkının acilen ayrımcılığa ve yoksulluğa karşı yeni bir harekete ihtiyacı var.

Avrupa'nın Roman nüfusu nefes alamıyor

SEAN BENSTEAD
JACOBIN’DEN ÇEVİREN: SETENAY KIZILKAYA

Geçen ay, 46 yaşındaki bir adamın boynuna diz çöken Çek polis memurunun üzücü bir videosu ortaya çıktı. Adam, boğularak ölmeden önce altı dakika boyunca yalvardı ve kıvrandı. Durumdaki çarpıcı tesadüfe rağmen, kurban George Floyd değildi. O, Avrupa'da polis vahşetinin en son kurbanı olan, Roman kökenli Stanislav Tomáš’tı ve Çek polisinin elinde hayatını kaybetti. Şok edici resmi tepkilerin yanında sessiz kalanlar da vardı. Çek makamları derhal polisin eylemlerini savundu, “Çek George Floyd Yok” tweetini attı ve eylemlerinin Tomáš'nın görünürdeki suçluluğuyla orantılı olduğunu iddia etti. Bu arada, Avrupa genelinde adalet talep etmek için tabandan dayanışma protestoları yükseldi.

İtalya'dan Matteo Salvini'nin “sokak sokak, meydan meydan toplu temizlik” çağrısından Fransa, Kuzey Makedonya, Romanya, Macaristan, Slovakya ve Bulgaristan'da halihazırda sürmekte olan Roman karşıtı pogromlara (dinsel, siyasal veya etnik şiddet hareketleri) kadar, aşırı bir sağ enternasyonal, Sovyetler’in çöküşünden bu yana kıta genelinde Romanlara karşı artan bir “halk savaşı” yürütüyor. Bu durum, Roman halkının neredeyse evrensel olarak maruz kaldığı kötü ekonomik koşullarla ayrılmaz bir şekilde bağlantılı. Sosyal güvenlik ağlarının geri çekilmesi ve refah şovenizmi rejimi uygulayan devletlerle birlikte Roman toplulukları, lümpen ve üretken olmayan bir artı nüfus olarak kabul ediliyor. Disiplinlerarası akademik çevrelerde de belirtildiği gibi, neoliberalizm öncesi küresel politik ekonomi içindeki hegemonik “yaşatan”dan çağdaş kapitalizmde artı emeğin “ölmesine izin veren” biyopolitik bir kayma gördük. Avrupa Roman nüfusunun şu anki durumu, bu değişimi kanıtlamaktadır.

Bu eğilime yanıt olarak Avrupa'nın Roman nüfusu arasında koordineli, siyasi bir kitle hareketi henüz göremiyoruz. Ancak tüm kıtaya yayılan Roman halkı, kendi topluluklarını savunmak için Roman kardeşlerini harekete geçirmek ve örgütlemek amacıyla kolektif bir siyasi harekete ihtiyaç duyuyor.

Roman aktivistler arasında tarih boyunca, en karanlık ve en umutsuz yerlerde bile birçok örgütlenme örneği olmuştur. Bunlar içinde, özellikle birinin Roman kitlelerini kolektif eyleme geçirebildiği kanıtlanmıştır. Bu beklenmedik, benzersiz ve yeterince takdir edilmeyen hareket, Dünya Roman Kongresi (World Roman Congress-WRC) olarak adlandırıldı.

BİRİNCİ KONGRE

Nisan 1971'de bir hafta sonu, Demir Perde'nin her iki tarafında dört kıtaya yayılan yirmi üç ülkeyi temsil eden rengârenk bir delege ekibi, o zamanlar Londra'da küçük bir banliyö yatılı okulu olan Cannock House'da bir araya geldi. Bu toplantı, Avrupa'nın en büyük ve en eski diasporalarından biri olan Roman halkı arasında ortak bir kimliği teyit etmek için toplandı. Hindistan ve sosyalist Yugoslavya'nın önde gelen rolleri üstlendiği, bağlantısız uluslar hareketi tarafından finanse edilen ve kolaylaştırılan bu hareket, ortak kültür ve dil eksikliği gibi sorunlarla mücadele etmek durumundaydı.

Haftanın sonunda ortak bir bayrak, bir marş, ulusal bir gün ve kendi kaderini tayin ve toplu sivil haklar için ortak bir siyasi proje üzerinde anlaşmaya varıldı. Ancak bu, aydınlanmanın milliyetçi şablonlarını benimseyen bir kopyala-yapıştır ulusal kurtuluş projesi değildi. Ulusal bir toprak üzerinde hak iddia etmeyen, sınırları olmayan bir ulus olma ilanından oluşuyordu.

FAŞİST ENTERNASYONAL

Bu radikal, imkânsız gibi görünen ideal, topyekûn savaşın- ki bu savaş Yahudiler, engelliler ve diğer pek çok kişiyle birlikte Roman halkını yeryüzünden yok etmek amacıyla faşist bir uluslararası koalisyon tarafından yayılan yıkıcı bir saldırganlık savaşıydı- ardından ortaya çıktı. Kitlesel cinayetlerin yöneticisi Adolf Eichmann tarafından, II. Dünya Savaşı'ndaki “Porajmos” (Roman soykırımı) sırasında Naziler ve işbirlikçi hükümetler eliyle beş yüz binden fazla Avrupalı Roman'ın öldürüldüğü tahmin ediliyordu. Bu rakam biraz spekülatif çünkü müttefik güçler tarafından Nürnberg Mahkemeleri sırasında tanıklık etmesi için tek bir Roman birey dahi çağrılmadı. WRC, bu tarihsel bilgi eşliğinde ve yaşanan Porajmos’un yarattığı felaketin etkisi ile toplandı. WRC'nin, bağlantısız sosyalizmin enternasyonalist idealleri temelinde ortaya çıkmış olması şaşırtıcı değil. Ancak kısa bir ilk umut anından sonra, SSCB'de Romanların özgürleşmesi yönündeki dürtü, Rus homojenleştirme programı tarafından hızla söndürüldü. Bu arada, kapitalist ülkeler uzun zamandır Romanlara zulüm eden ve mülksüzleştirme konusunda açgözlü rant peşinde koşan sermayenin işini kolaylaştırmak için bir ustalık geliştirmişti.

Ulus inşa etme projesinin sembolizmi, sosyalist Yugoslavya’dan esinlenmişti. WRC bayrağının ilk varyantları, Yugoslav kırmızı yıldızını benimsemişti. Yugoslavya Komünist Partisi'nin erken ve aktif bir üyesi olan Slobodan Berberski, ilk WRC başkanı seçildi ve WRC marşı “Jelem Jelem” (“Yürüdüm, yürüdüm”) Balkan Roman partizan Zharko Jovanoviç tarafından açıkça faşist-işbirlikçi Ustaşa'nın suçlarına ithafen yazıldı. Berberski, başkanlığı kabul ettikten sonra yaptığı coşkulu açılış konuşmasında WRC'nin hedeflerini ortaya koydu: “İnsanlarımız yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmak için bir araya gelmeli ve örgütlenmelidir. Sorunlarımız her yerde aynı: Kendi eğitim biçimlerimizle ilerlemeli, Roman kültürümüzü korumalı ve geliştirmeliyiz. Yeterince pasif kaldık ama bugünden itibaren başarılı olabileceğimize inanıyorum.”

Proje, temel olarak, siyasi bir topluluk oluşturarak Romanların temsiliyetini yeniden sağlamakla ilgiliydi. Bir diğer kurucu üye, Grattan Puxon, İngiltere ve İrlanda'da tahliyelere karşı gezici topluluklar örgütleme konusunda zengin bir geçmişe sahipti. Grattan, kurtuluşa giden yolu yeni bir karşıt milliyetçilik yaratmakta gördü. Bu milliyetçilik, Romanların Šuto Orizari'den Mitrovica Mahallelerine ve İngiltere Essex’deki Dale Çiftliği sahasına kadar içinde bulunduğu tüm topluluklarda kök salan “Romanistan” kavramı etrafında şekillendi. Bu (inter)milliyetçilik, devlet tarafından tanınan azınlıklar için yasal koruma gibi alanlarda kazanımlar elde etmede gerekli olan pozitif ulus inşası bileşenlerini içerir, ancak aynı zamanda, radikal olarak çeşitli, eski bir diaspora tarafından doldurulacak negatif alanı muhafaza eder. Bu, Avrupa faşizminin ulus inşası için gerekli olan aşırı ötekileştirme ve münhasırlıkla taban tabana zıttır.

KENDİMİZİ TANIMLAMAK

Baberski ve Puxon'un kurulmasına yardım ettiği kurum, binlerce Romana geleneksel önyargıları kırma, kendi kimliklerini tanımlama, yeni bir milliyetçilik oluşturma ve eğitim projelerini seferber etme konusunda ilham verdi ve Romanlara uygulanan insan hakları ihlallerine eşi görülmemiş bir ışık tuttu. Ancak bugün, Onuncu Kongresi’ne gelinirken, WRC’nin artan kitlesel yoksulluk, devlet zulmü ve Stanislav Tomáš'ın trajik cinayeti de dâhil olmak üzere mafya şiddeti tehditleri karşısında güçsüz hale geldiği söyleniyor.

Nisan 2021'de Puxon, Roman Eğitim Fonu ile yaptığı bir röportajda, Avrupa Roman hareketinin yetersiz işbirliği nedeniyle dağıldığını belirtti. Başka bir yerde, WRC gibi kendi neslinin inşasına yardım eden eski kurumların militanlıklarını yitirdiğini ve artık köklerini, adına konuştuklarını iddia ettikleri topluluklarda bulamadıklarını kaydetti.

WRC'nin amaç ve hedefleri, Avrupa Romanlarının temel sosyal güvenlik ağlarından ve eğitim, barınma ve istihdam gibi evrensel haklardan az ya da çok yararlandığı bir zamanda oluşturulmuştur. Roman toplulukları, Orta ve Doğu Avrupa'da (CEE-Central European Countries) neoliberal dönüşün ve ‘demir perde’nin çöküşünün kurbanı olmuştur. Istvan Pogany'nin The Roma Café'sinde alıntılanan bir Dünya Bankası raporunda belirtildiği gibi: “Romanlar, Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunda en önde gelen yoksulluk riski grubudur. Diğer gruplardan daha yoksullar, yoksulluğa düşme olasılıkları daha yüksek ve yoksul kalma olasılıkları daha yüksek. Yoksulluk oranları Roman olmayanların 10 katından fazla. Romanya ve Bulgaristan'daki Romanların yaklaşık yüzde 80'i günlük 4,30 dolar ile yaşıyordu.

Bu haklara ulaşım konusunda Doğu Avrupa’da daha iyi konumda olan ülkelerden Macaristan'da bile, Romanların yüzde 40'ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Roman toplulukları, güvencesiz marjinallik içinde yaşamaya mahkûmdur, kiraları ödeyemez ve özelleştirilmiş hizmetlerin maliyetlerini karşılayamazken, kalan kamu hizmetlerinden tamamen dışlanırlar. Evrensel insan haklarının resmi olarak kurulmasına rağmen, Avrupa'daki Romanların Hukuki Durumuna ilişkin bir incelemede, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi şu sonuca varmıştır:

Ayrımcılık; kamusal alanlara erişim, eğitim, istihdam, sağlık hizmetleri ve barınma dâhil olmak üzere kamusal ve kişisel yaşamın her alanında yaygındır. Romanların ekonomik ve sosyal ayrımcılığı etnik ayrımcılığa dönüşüyor.

Bugün, kültürel katılım Roman topluluklarının büyük çoğunluğu için bir lüks olmaya devam ediyor. WRC, öncelikli olarak kültürel katılım için fırsatları kolaylaştırmaya odaklanmak yerine, yerel toplulukları maddi ve ekonomik haklar (yer değiştirenler için çevre güvenliği ile kaliteli konut ve/veya arazi erişimi, eğitim, temizlik, temel hizmetlere erişim) için mücadele etmek üzere uluslararası düzeyde organize etme amacına yönelmelidir. Bu haklar, yasal ve politik eğitimle bağlantılı olmalıdır, böylece topluluklar bu mücadeleyi hukuki yollarla ve gerekli ve mümkün olan her yerde, şiddet içermeyen direnişlerle sürdürebilirler. Çağdaş stratejinin hayatta kalma ve savunma etrafında şekillenmesi gerekiyor.

Puxon, 2011'de Essex'teki Dale Farm tahliye direnişinin barikatlarında aktif bir katılımcıydı. Bu kişi, tam da WRC'nin bugün koordine etmesi gereken türden bir topluluk örgütlenmesinin uygulayıcısıdır.

WRC, uluslararası Roman topluluğu için olağanüstü kazanımlar elde etti. Anti-faşizme dayanan ilerici bir milliyetçilik oluşturdu; binlerce kişiye bayrağı alıp kendilerini farklı gruplardan oluşan bir topluluk olarak tanımlamaları için ilham verdi; Romanların yasal korumaya sahip büyük bir azınlık diasporası olarak profilini yükseltti ve kültürü geliştirmek ve bir eylemlilik duygusunu güçlendirmek için birçok halk eğitim programına girişti. Bununla birlikte, mevcut tarihsel kavşakta, Roman nüfus kendilerini saldırgan devlet güçlerinin ve aşırı sağ çetelerin toplu cezalandırması ve fazlalık olarak algılanan bir nüfusun ortadan kaldırılması için kararlı agresif bir kuşatma altında buluyor.

Stanislav'ın anavatanı Çek Cumhuriyeti'nde Roman topluluğunun işsizlik oranı yüzde 80 ile 85 arasında. İstihdam edilenlerin çoğu düşük ücretlerle güvencesiz işlerde çalışıyor. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu son derece olumsuz oranlarda borçlanmaya yol açarak sosyal konuttan kitlesel dışlanmaya neden oldu. Tahliyeler, gettolaşmayı etkin bir şekilde “holobyt”ye (Çek dilinde genellikle temel olanaklardan yoksun, zar zor yaşanabilir konutlara) dönüştürdü. İlerici ulus inşasının sınırlarını bulduğu yer burasıdır. Puxon'un Romanistan'ında olağanüstü hal var. Yaklaşım değişikliğinin tam zamanıdır.