Avrupa Sol Partisi Yaz Üniversitesi Budapeşte'de gerçekleştirildi: Aşırı sağa karşı geniş bir hat oluşturmalıyız

HABER MERKEZİ

Avrupa Sol Partisi’nin (ASP) her yıl yaz aylarında düzenlediği Yaz Üniversitesi, bu yıl da Avrupa solunu panel ve çalıştaylar etrafında bir araya getirdi. 19-23 Temmuz arası gerçekleştirilen etkinlik, bu yıl “Avrupa için alternatifler”, “Orta ve Doğu Avrupa’nın geleceği”, “Göçmenlik, mültecilik, ırkçı karşıtlığı” ana temalarıyla yapılırken, Brexit, ekososyalizm ve ekofeminizim gibi konular da tartışıldı.


‘Mülteciler başka bir savaşın içinde’
Etkinliğe ASP üyesi olan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) adına partinin MYK üyesi Aslı Aydın konuşmacı olarak katıldı. “Barış, demokrasi, uluslar arası dayanışma” adlı panelde konuşmacı olarak yer alan Aydın, Türkiye’de mülteci sorunu ve mültecilere yönelik uygulanan politikalar konularında sunum yaptı. Aydın konuşmasında, Türkiye’deki mültecilerin savaş sonrası başka bir savaşın içinde olduklarına değinerek, bunun bir yaşam ve insanlık savaşı olduğunu dile getirdi. Türkiye’de mültecilere yönelik uygulanan politikaların, AKP yönetiminin din-mezhep ekseninde sürdürdüğü otoriter rejimin bir parçası olduğunu ifade eden Aydın, mültecilerin en zor koşullara, her türlü sömürü ve şiddete terk edildiklerinin altını çizdi.
Aynı panelde Yunanistan Syriza’dan Angeliky Visviki, Macaristan Corvinus Üniversitesi’nden Attila Melegh, Sırbistan SASA kuruluşundan Marta Stojić Mitrović yer aldı. Konuşmacılar özetle şu noktalara vurgu yaptı…

‘Demokratik yaşama saldırı var’
Maite Mola (Avrupa Sol Partisi Başkan Yardımcısı):
Avrupa’da aşırı sağın yükselişi, aynı zamanda kapitalizmin işsizlik ve yoksulluk gibi sorunlarının da üzerini ırkçı, reaksiyoner politikalarla örtüyor. Neoliberalizmin iflasının üzeri, suçu ‘ötekilerin’ yani işsizlerin, mültecilerin, göçmenlerin, kadınların üzerine atarak ilerlemesi, temel insan hakları, demokratik hakların geriletilmesi anlamına da geliyor. Demokratik yaşama yapılan bu saldırıların önünde geniş bir muhalefet cephesi oluşturmak gerekiyor.

‘Faşizmin birden fazla yüzü var’
Gaspar Tamas Miklos (Macaristan, yazar): Faşizmin birden fazla yüzü vardır. Ancak hepsinin ortak yanı sınıf çelişkisi yerine ırk, etnik kimlikler, din gibi ikilemleri toplumsal yaşama yerleştirmeyi amaçlamalarıdır. Bugün anlamamız gereken, aşırı sağcı güçlerin hâkim grup lehine çoğunluğu seferber edebilme güçleridir. hiçbir engel ayakta duramayacaktır.

Francis Wurtz (Fransa Komünist Partisi, Avrupa Parlamentosu Onursal Üyesi): 1999 yılındaki DTÖ Seattle Zirvesi’ni hatırlatmak isterim. Neoliberalizme karşı güçlenen küreselleşme karşıtı hareketi, Porto Alegre Dünya Sosyal Forum'unu, Irak savaşına karşı kitleselleşen savaş karşıtı mücadeleyi hatırlayalım. Ben AB’den çıkış reçetelerine karşıyım, bugünkü koşullarda bu sadece aşırı sağı güçlendirir. Bunu yerine alternatif bir birlik kurulmalıdır. AB’nin fonları, sosyal ve ekonomik kalkınma için, ekolojik ve adil bir Avrupa için kullanılmalıdır.

***

“Corbyn’in etrafında ciddi bir hareket var”

Felıcıty Dowling (Sol Birlik/Left Unity) : İngiltere’de sağ tabanı besleyen Brexit süreci, aynı zamanda İngiltere’nin uzun yıllardan beridir ilk sol kampanyasının güçlenmesini de sağlıyor. İngiliz İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn etrafında kenetlenen bu kampanya, sadece sol-sosyalist kesim içinde değil, muhafazakar tabanda da yankı buluyor. Corbyn seçimi kazanamadı, fakat kazandığı önemli galibiyet sağ siyaset üzerinde ciddi bir hasara neden oldu. Bugün Birleşik Krallık’ta Jeremy Corbyn’in çevresinde çok ciddi bir hareket var. Bu da bize umut veriyor. Sosyalistler olarak Dünya Bankası’nın, IMF’nin, ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin kapitalist ve emperyalist boyunduruğu altına girmeyi reddediyoruz. AB kurumu “yeniden yapılandırma” misyonu altında özellikle güney Avrupa toplumlarının ekonomilerine, siyasetlerine oldukça büyük hasarlar verdi. Ortadoğu’da AB ve hükümetimizin oynadığı kirli rolü çok biliyoruz. Bizler AB değil, Avrupa dayanışması için mücadele ediyoruz ve böylesi bir dayanışma ağının genişletilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle sağcı-reaksiyoner söylemler üzerine inşa edilen Brexit’in karşısında durduk.