İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı açılan davaların son duruşması önceki gün bitti. Avukatlar Gülbahar ve Koçak: “Heyetten kararı iptal etmesini ya da dosyayı AYM’ye göndermesini talep ediyoruz."

Avukatlar İstanbul Sözleşmesi duruşmalarını değerlenirdi: Biz kazanacağız
Fotoğraf: Depo Photos

Nisa KÜÇÜK

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali için açılan 220 davadan toplu olanların Danıştay 10. Dairesi’ndeki duruşmaları 23 Haziran'da sona erdi. Görülen dört duruşmada 200’ü aşkın avukat savunma yaptı. Duruşmalara çok sayıda siyasi, STK ve baro temsilcisi katıldı. 23 Haziran’daki duruşmanın mahkeme heyetinde, iki yargıcın mazeretli olması nedeniyle iki farklı yargıç yer aldı.

Duruşmalarda Danıştay Savcıları sözleşmeden çekilme kararının iptali yönünde mütalaa verdi. Danıştay Savcılarından Nazlı Yanıkdemir mütalaasında, 9 No'lu Cumhurbaşkanı Kararnamesi’nin 3. Maddesi'nin Anayasa’ya uygun olmadığını bu sebeple davanın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gönderilebileceğini söyledi. 23 Haziran’da sonuncusu görülen toplu duruşmada Heyet Başkanı, dört duruşmanın kararının adli tatilden önce açıklanacağını söyledi. 28 Haziran’da açıklanması beklenen karar öncesi dört duruşmaya da katılan avukatlar Hülya Gülbahar ve Yelda Koçak gelinen aşamayı ve beklentilerini BirGün’e anlattı.

SIRA DİĞER SÖZLEŞMELERDE

İstanbul Sözleşmesi'nin kadınların yaşam hakkını koruduğunu kaydeden Gülbahar, sözleşmeden çekilme kararının hukuksuz olduğunu hatırlattı. Kadınların sadece şiddetsiz yaşam hakkı için savunma yapmadığını kaydeden Gülbahar, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının kabul edilmesi halinde sıra diğer uluslararası sözleşmelere gelecek. Kadınlar tek bir kişinin kararıyla uluslararası sözleşmelerden çıkılmasının önüne geçmeye çalıştı” ifadelerini kullandı.

AYM’YE GÖNDERİLSİN

Süreç boyunca kadınların anayasal bir hukuk devletini savunduğunu aktaran Gülbahar, şunları aktardı: “Kadınlar, başta hukukun üstünlüğünü düzenleyen 2. Madde olmak üzere TBMM'nin yasama yetkisini, uluslararası sözleşmeleri düzenleyen 90. Maddeyi savundu. Bu sebepten sadece kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’lar için değil toplumun tamamı için mücadele ettiler. Kadın hukukçuların savunmaları sadece mahkeme heyeti için değil bütün hukuk-politika dünyası için bir ders niteliğindeydi. Cumhurbaşkanı’nın çıkardığı 9 No'lu Kararname’nin 3. Maddesi çerçevesinde Cumhurbaşkanı’nın kendisine uluslararası sözleşmelerden çekilme hakkı verdiği iddia ediliyor. Bir ülkede yürütmenin başı, kendi kendine bir yazdığı kararnamede kendisine temel haklarla ilgili uluslararası sözleşmelerden çıkış hakkı veremez. Bu, hukuki olmadığı kadar komik de bir karar. 9 No'lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. Maddesi’nin Anayasa’ya aykırı olduğunu bu nedenle dosyanın AYM’ye gönderilmesini talep ettik. Heyetten hukuka uymayan çekilme kararını iptal etmesini ya da dosyamızı AYM'ye göndermesini talep ediyoruz.”

BİR AKADEMİYE DÖNÜŞTÜ

Dört duruşmada da konferans salonunu doldurduklarını belirten Avukat Yelda Koçak, bunun bir başarı olduğunu söyledi. Duruşmaları bir kazanım olarak gördüğünü kaydeden Koçak, “Dört duruşmayı değerlendirdiğimde, Danıştay duruşma salonu adeta bir akademiye dönüştü. Bu dört duruşmanın böyle geçmesi kendiliğinden olmadı. Bütün avukatlara ulaşıp yetki belgesini topladık. EŞİK, çalmadık kapı bırakmamaya çalıştı” dedi.

Bir yıl önce sözleşmeden çıkılma kararıyla ilgili yürütmeyi durdurma talepleri için de Danıştay'a gittiklerini söyleyen Koçak, şunları ifade etti:

“O zaman içeri alınmamıştık. Şimdi ise yüzlerce kadın olarak 650 kişilik konferans salonunu doldurduk. Bu da kadın hareketinin ’İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz’ sözünün somut olarak ete kemiğe bürünmüş haliydi. 23 Haziran’daki duruşmada heyete, ‘Sözleşmeden çekilme kararının usulsüz olduğunu düşünmüyorsanız dayandığınız 9 No'lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Anayasa’ya aykırı. Bu sebeple dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne gönderin’ denildi. Çünkü Danıştay Savcısı Nazlı Yanıkdemir’in mütalaasının içinde Anayasa’ya aykırılık nedeniyle AYM’ye gönderilme talebi de vardı. Sözleşmeden çekilme kararının iptali talebimiz reddedilirse karara itiraz edeceğiz. Heyet ne karar verecek bilmiyoruz ama her halükarda umutluyuz. Bu salt mahkeme heyetinin kararının sonucuna bağlı değil.”

ELİMİZDE KARAR OLACAK

“Davayı kazanırsak İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanması gerekecek. Mahkeme heyeti çekilme kararın hukuksuz olduğu kararını verirse sözleşmenin imzalanması gerekiyor. Ancak karara itiraz edilse ve sözleşme bu sebepten hemen imzalanmazsa dahi hiçbir hakim, avukatlar İstanbul Sözleşmesi’ne atıf yaptığında ‘Sözleşmenin tarafı değiliz’ diyemeyecek. Çünkü, ‘Buradaki çekilme hukuka aykırıydı ve bu yönde karar verdi’ diyebileceğiz. Mahkeme kararıyla tescil edilmesiyle birlikte yerel mahkemelerde, karakollarda, savcılıklarda İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatma gücü bulacağız. Çünkü biz İstanbul Sözleşmesi’ne atıf yaptığımızda ‘Biz o sözleşmeden çekildik, tarafı değiliz’ diyorlar. Davaya kazındığımızda elimizde mahkeme kararı olmuş olacak. Bu kadınların yaşam hakkı için çok önemli.

KADINLARIN KATİLİ ERKEKLER YARGI ÖNÜNDE

Ülkenin dört bir tarafında kadın cinayetleri ve açılan davalar son bulmuyor. Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı’nın avukatı pişkin bir açıklama yaparken Ankara’da bir erkek katil için müebbet hapis istemiyle dava açıldı. Antalya’da bir erkeğe ise indirimsiz ömür boyu hapis cezası verildi. Ankara’nın Altındağ ilçesinde, alacak nedeniyle Şahmeran Gürbüz'ü öldüren ve eski sevgilisi Didem K.'nin evinde yakalanan Osman Özdemir hakkında, 'kasten öldürme' suçundan müebbet hapis istemiyle dava açıldı. Didem K. hakkında ise 'delilleri yok etme ve gizleme' suçundan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Antalya'da, kaybolduktan 13 gün sonra toprağa gömülü cesedi bulunan Duygu Çelikten'i öldüren Veli Ünder'in indirimsiz ömür boyu hapis cezası, Yargıtay tarafından onandı.

Muğla'da Pınar Gültekin'i vahşice katleden ve cezasında "haksız tahrik indirimi" uygulanan Cemal Metin Avcı'nın avukatı Ali Abdullah Erinan pişkin bir açıklama yaptı. Erinan, "Eğer müvekkil itiraf etmeseydi bunca zaman sadece kayıp bir insandan bahsedilecekti ve bu şekilde de kalacaktı. Olayı itiraf eden yer gösteren vicdani sorumluluk hisseden bir kişinin canavarca hisle, eziyet çektirerek ve tasarlayarak bir insanı öldürmesi de mümkün değildir" dedi.

ONUR HAFTASI YASAKLANAMAZ

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatović, 30'uncu LGBTİ+ Onur Haftası etkinliklerinin Beyoğlu ve Kadıköy kaymakamlıkları tarafından yasaklanması kararını kınadı. Mijatović, "Türkiye'deki LGBTİ halkının temel insan haklarının korunması gerekiyor" dedi.