Ay’a âşık olan çoban

Yunus Emre Ceren

“Parlak ayın çevresinde sayısız yıldız rüzgârsızken duru gökyüzü nasıl yanarsa ışıl ışıl. Bütün doruklar, sivri kayalar, çayırlar nasıl serilirse göz önüne, gökler yırtılıp da açılır, tekmil yıldızlar görünür ferahlar yüreği çobanın…”

Mitolojik anlatılar yapıları gereği sadece kahramanlık, devlet propagandaları veya dönemsel olayları işlemez. Büyük oranda kişinin kişiye veya kendisine veyahut bir olguya duyduğu aşkı da konu eder. Kimi zaman da erişilmez, ulaşılmaz olana duyulan aşkı konu eder. Mitolojik anlatıların bir diğer kısmı ise kişileştirmedir, yani bir şeyi ete kemiğe büründürme. Bu genellikle bir olguyu anlatmanın kestirme yolu olarak görülmüştür. Olgular dışında Güneş, Ay gibi göksel şeyler de fikri birliği ihlal etme pahasına kişileştirilir ve kuşaktan kuşağa aktarılır. Mitolojiler ara detaylarla kuşaklara fiziki, göksel veya coğrafi bilgi de aktarma derdi taşır ve her halkın başka başka sorunları olduğundan kiminde taşkın uyarısı kiminde salgın korkusu görülür. Mitolojinin Ege ile bağı ise değişkendir, hem Yakın Doğu’nun Batı’daki durağı hem de Yunan anakarasının Doğu’daki durağıdır, bu yüzden buraların anlatıları Ege’de görülebildiği gibi Ege’nin kendine has anlatıları da vardır.

Bunun bariz bir örneği de Endymion ile Selene’nin aşkıdır. Kabul görmeyen bir rivayete göre Yunanistan’daki Elis’te yaşayan bir kral, genel kabul gören bir rivayete göreyse Eskiçağ’da Latmos Dağı olarak da bilinen Beşparmak Dağları’nda yaşayan bir çoban veya avcıydı Endymion. Kaynakların bazılarında babasının, bazılarındaysa dedesinin Zeus olduğu söylenir, yani soyu her halükârda Zeus’la ilişkilidir. Genel olaraksa Beşparmak Dağları’nda çobanlık yaptığı düşünülmektedir.

Hikâyeye göre bir gün yine Endymion dağlarda yalnız başına çobanlık yapmaktadır. Gece’nin kişileştirilmiş hali Nyks’in kızı Uyku Tanrıçası Hypnos çobanı görür ve suretine âşık olur. Hipnoz kelimesinin kökeni de yine bu isimdir. Hypnos, çobanın suretini çok sever, olduğu gibi tam haliyle görebilmek için de dağdaki mağaralarda uyuyan Endymion’u gözlerini açık tutmayla lanetler. Böylelikle her zaman çobanın suretini görebileceğini düşünür.

Dağlarda yalnız başına sürüsüyle ilgilenen ve yine dağlarda uyuyan Endymion’un tepesine geceleri yalnızca Ay’ın ışığı vurur. Her ne kadar Hypnos suretine şahit olmak istese de uyuyan çobanın suretine şahitlik Ay’a nasip olur. Hyperion ile Theia’nın kızı Ay Tanrıçası Selene, her gece gökyüzünde iki atın çektiği dillere destan bir gümüş arabayla seyahat ederken bu çobanı dağda görür ve o da Hypnos gibi âşık olur. Endymion’un eşsiz güzelliği olduğunu düşünen Selene her gece Ay doğduğunda bu genci izler, üzerinde titrer. Her gece aynı rutini tekrar eder. Endymion da bunun farkındadır. Bir süre sonra her gece buluşurlar. Bazı geceler Ay gökte görünmez, o geceler buluşamazlar. Endymion ısrarla bekler Selene’yi, ama bu bekleyiş çok uzun sürmez Ay döngüsü döndüğünde, Ay tekrar doğduğunda kavuşurlar. Bu ilişki her gece yıllarca sürer gider.

Lukianos’un anlattığına göre geceleri ayakta olan Endymion, gündüzleri uyumaya başlar. Muia adında güzel mi güzel ancak bir o kadar da konuşkan bir kız uyuyan Endymion’a rastlar. Şarkı söyleyerek, konuşarak sürekli Endymion’u uyandırır. Zaman içerisinde Muia, Endymion’a âşık ve Tanrıça Selene’ye rakip olur. Öfkeden çıldıran Selene, Muia’yı bir sivrisineğe dönüştürür ve ilelebet böyle kalmasıyla lanetler. O günden sonra Muia bütün uyuyanların belası haline gelir.

Olympos’un zirvesinde ve Yeraltı’nda oturan, dünyada dolaşan tanrılar ise insanlarla tanrıların bu sevgisinden hoşlanmaz. Ölümsüzlük payesini paylaşmak istemez. Ancak Selene’nin isteği ve Zeus’un da şahit olması üzerine Endymion’a farklı bir muamele yapılır. Zeus ona bir dilek hakkı verir ve ne isterse olacağını söyler. Uykuya hasret kalmış Endymion ise sonsuz ve yaşlanmaktan ırak bir uyku diler. Zeus ise dileğini gerçekleştirir, Endymion Beşparmak Dağları’nda bir mağarada sonsuza dek genç kalarak uyur. Başka bir rivayete göreyse Zeus, Endymion’a ne zaman öleceğini seçme hakkı tanır. Her halükârda Endymion genç ölür veya genç olarak uyur. Daha sonraları Latinler bu uykudan yola çıkarak ölülerine “Endymion’un uyuduğu gibi uyuyor” derler. Selene ile Endymion’un aralarında Naksos’un da bulunduğu 50 kadar çocuğu olur. Selene ise varlığını sürdürür, göklerden uyuyan aşkını izler. Ancak Selene’nin aralarında Zeus ve Pan gibi başka ilişkileri ve başka çocukları da olur.