100 aydın dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e Kürt sorununun barışçıl çözümü için öneriler içeren bir mektup sundu. Mektupta DTP'nin kapatılması durumunda gerginliğin artacağına, iki milyon seçmenli bir partiyi kapatmanın risklerine işaret edildi...

BİRGÜN

Aralarında çok sayıda aydın ve sivil toplum örgütü yöneticisinin bulunduğu 100 yurttaşın imzaladığı bir mektup dün imzacılardan oluşan bir heyet tarafından İstanbul'da, Huber Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e sunuldu. Kürt sorununun barşıçıl çözümü ve DTP'nin politika yapması önündeki engellerin kaldırılmasını taleplerini içeren mektubun tam metni şöyle:

Sayın Cumhurbaşkanı,

22 Temmuz genel seçim sürecinde; yavaşlayan demokratik açılımların hızlanacağı, siyasi ve ekonomik reform çabalarının canlanacağı, Kürt sorununun barışçı yöntemlerle çözülmesi için adımlar atılacağı yönünde sözler verilmiş ve umutlar yaratılmıştı. Ne yazık ki, süreç farklı yönde gelişti; tırmanan şiddet ve milliyetçilik, akılcı çözüm arayışlarının önüne geçti. Kaygı, belirsizlik, güvensizlik duygularının derinleşerek yaygınlaştığı; Türklerin ve Kürtlerin birarada yaşama isteğinin aşınmaya başladığı bir döneme girdik. Bütün olumsuzluklara rağmen, yüzlerce yıldır birlikte yaşayan halkların kardeşliğini tekrar hatırlamanın ve onarmanın mümkün olduğu inancındayız.

Ülkemizin geleceğinin; ayrımcılık yapmayan, insan hayatını, adaleti ve barışı esas alan bir anlayışla şekillenmesine duyduğumuz ihtiyaçla, görüşlerimizi size iletmek; çözüm yönünde atılacak her adımı destekleyeceğimizi ve savunacağımızı ifade etmek istiyoruz:

Yargıtay Başsavcılığı, DTP'nin ülkenin bölünmez bütünlüğü için tehlike oluşturduğu görüşünde. Biz, asıl tehlikenin iki milyona yakın oy almış ve TBMM'de yasalara uygun şekilde var olan bir siyasi partinin kapatılmasıyla ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Siyasi, iktisadi, insani çözümlerin derhal gündeme getirilmesinin gerektiği bu kritik dönemde, DTP'nin kapatılması davası gerginliği ve çözümsüzlüğü derinleştirecek; demokrasiyi ağır şekilde zedeleyecektir. Bu ülkede kendi kimlikleriyle siyaset yapmak isteyen Kürtler yaşıyorsa, partileri de olacaktır. Bu demokratik ilkeyi bir an önce kabullenmek, siyasal ortamı rahatlatacağı gibi değişim sürecine de ivme kazandıracaktır.

Sorunun temelinde, farklılıkları kabul etmeyen, tek tip ve itaatkar vatandaş isteyen, kendisi gibi düşünmeyeni affetmeyen bir zihniyetin bulunduğu kanısındayız. İşe, bu zihniyetin ürünü olan yasalar değiştirilerek başlanabilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin söz konusu yasal değişiklikleri gerçekleştirebileceğini, bunun için yeterli sayıda milletvekilinin bulunduğunu düşünüyoruz.

Sorunun çözümü yargı kararlarında değil, siyasi kararlılıkta aranmalıdır. Anayasal ve yasal düzenlemeler yapılarak çözüm yolu açılmalı, siyasi partilerin kapatılması konusundaki mevzuat demokratik normlara uygun hale getirilmelidir.

Farklılıklarımızı koruyarak bütünsel zenginliğimizi ortaya çıkarabilmenin tek yolu, evrensel değerleri tanımaktan, benimsemekten ve uygulamaktan geçmektedir. Etnik köken, inanç, kültür, siyasal anlayış farkından çok çeşitli taleplerin doğabileceğini; bu taleplerin konuşulmasından, tartışılmasından korkmamak gerektiğini artık öğrenmeliyiz.

Kürt sorunu, bilindiği gibi, sadece şiddet ve asayiş sorunu değildir; kültürel, sosyal, siyasi, psikolojik, insani, ekonomik boyutları olan bir sorundur. Bu sorun nasıl doğdu, neden yaşanıyor, neden bunca yıldır hâlâ sürüyor ve neden uygulanan tüm askeri önlemlere rağmen bunca yıldır çözülemiyor sorularının yanıtını aramak kadar, Türklerin ve Kürtlerin birbirlerinin ne düşündüklerini, ne hissettiklerini

anlamaları da önemlidir. Kendimizi diğerinin yerine koyabilirsek birbirimizi anlayabilir, önyargılardan arınabilir ve gerçeği, nasıl ise öyle görmeyi başarabiliriz. Tanımak yerine tanımlamayı, dinlemek yerine dayatmayı seçmek; 'tek doğru benim doğrum-dur' demek gerçekliği sarsar, öfke, kırılganlık ve çatışma yaratır. Aklımızı, kalbimizi, bütün anlama pencerelerimizi açık tutacağımız bir diyalog süreci, bizi birbirimize bağlayan ortak duyguları ve birlikte yaşamaya inancımızı güçlendirecek, suç paylarımızı karşılıklı affetme isteğimizi arttıracaktır.

Kürt sorunu hakkında Amerikalılarla, Avrupalılarla konuşulurken konunun doğrudan muhatapları olan Kürtlerin, DTP milletvekillerinin, belediye başkanlarının görüşlerine başvurmaktan kaçınıldığını gözlemliyoruz. Anayasa tartışmalarında kültürel haklar, vatandaşlık, kimlik, eğitim, yerel yönetim, yargı gibi konularda çalışmalar yapılırken de aynı tutum görülmektedir. Bu yok sayma halini haksız, incitici, kaygı verici buluyoruz. Kürt sorunu, ancak tüm tarafların görüşleri dinlenerek, dikkate alınarak çözülebilir. İki milyona yakın Kürt vatandaşımızın siyasal temsilcileri olan DTP'Ii milletvekillerinin muhatap alınmaları; önerilerinin, baştan reddedilmek ve kuşkuyla karşılanmak yerine özgürce tartışı-labilmesi, çözüme giden süreç için gereklidir.

Özgür bir tartışma ortamının ve kapsayıcı bir diyalog sürecinin başlayabilmesi bakımından, silahlı eylemlerin sona erdirilmesi hayati önem taşımaktadır. Bunun kendiliğinden olamayacağını, bu yönde yapıcı adımlar atılmadıkça şiddet döngüsünün kırılamayacağını, çeşitli tecrübeler bize göstermiştir. En son Diyarbakır'da yaşanan acı terör eylemi ve benzerleri, bu yönde atılacak adımları geriletmemelidir. Biliyoruz ki, demokratik açılımların ve barışçı çözümlerin askıya alınması, şiddette bel bağlayanların beklentisidir. Bu bağlamda, Sayın Başbakan'ın ifade ettiği "silahsızlandırma" kavramının kilit bir rol oynayabileceğini düşünüyoruz. Dünyanın çeşitli bölgelerinde, sorunu bu kavram ekseninde ele alan yaklaşımlar, şiddeti yöntem olarak benimseyen örgütlerin, çok boyutlu ve aşamalı bir proje çerçevesinde silah bırakmaya ikna edilmelerini hedefler. Bu tür projelerin başarısının, mevcut ve potansiyel militanları, uğruna can vermeye ve can almaya hazır oldukları talepleri silahla değil, demokratik yollarla savunabileceklerine ikna edecek şartların yaratılmasına bağlı olduğu hesaba katılmalıdır. Gerçekten sonuç almak isteniyorsa, PKK'nın si-lahsızlandırılmasına yönelik önlemleri de bu çerçevede tartışmak; itirafçılık gibi, kişinin kendini aşağılanmış hissedeceği, psikolojik direnç yaratacak kavramlarla değil, bir toplumsal barış ve mutabakat projesi olarak tasarlamak gerekir. Hiç kimsenin, ahlaki çağrışımı muhbirlik olan onur kırıcı bir dönüşü kabul etmesinin kolay olmayacağını unutmayalım. Yapılacak düzenlemeler, meydan okuma değil, çağrıya uyma isteği yaratmalıdır. Bizler, bu gerekleri dikkate alan, sosyal ve siyasal düzenlemelerle bütünlenmiş bir programla, şiddet ve terör eylemlerinin kalıcı olarak sona erdirilmekti konusunda kısa sürede etkili sonuçlar alınabileceğine inanıyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı,

Bizler; aynı acılan, aynı kaygıları paylaşanlar ve umudu barış olanlar, utanmadan birbirimizin gözlerine bakabilmeyi, korkmadan birbirimize sarılmayı, kardeşçe yaşamayı özlediğimizi ilan ediyoruz. Böyle bir birliği özlüyoruz, savunuyoruz. Özlemimize sahip çıkacağız, özlemimizi gerçekleştirenlerin arkasında olacağız. Anayasa, milletin birliğini temsil görevini Cumhurbaşkam'na vermiştir. Yukarda ifade ettiğimiz sorunların çözümü için aktif tavır almanızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,

Ahmet Alp (Bingöl Barosu Bşk.) Prof.Dr. Ahmet İnsel Prof.Dr. Ali Nesin Aydın Engin Ayhan Çabuk (Van Barosu Bşk.) Prof.Dr. Ayla Gürsoy Prof.Dr. Ayşe Buğra Prof.Dr. Ayşe Erzan Prof.Dr. Ayşe Öncü Prof.Dr. Baskın Oran Prof.Dr. Betül Tanbay Prof.Dr. Binnaz Toprak Prof.Dr. Burhan Şenatalar Prof.Dr. Büşra Ersanlı Can Paker Cengiz Aktar Cevdet Uçungan (Kars Barosu Bşk.) Prof.Dr. Çağlar Keyder Prof.Dr. Doğu Ergil Prof.Dr. E.Ahmet Tonak Ergin Cinmen Prof.Dr. Erol Katırcıoğlu Prof.Dr. Fatma Gök Prof.Dr. Fazıl Hüsnü Erdem Prof.Dr. Ferhunde Özbay Prof.Dr. Fikret Adaman Prof.Dr. Fikret Adanır Prof.Dr. Fuat Keyman Prof.Dr. Füsun Üstel Prof.Dr. Gençay Gürsoy Prof.Dr. Gülhan Türkay Prof.Dr. Gülen Aktaş Prof.Dr. Günay Göksu Prof.Dr. Gürol Irzık Prof.Dr. Halil Berktay Hülya Gülbahar İbrahim Betil İlhan Uzgel Prof.Dr. İonna Kuçuradi Prof.Dr. irfan Açıkgöz Prof.Dr. Jale Parla Prof.Dr. Kadir Cangizbay Prof.Dr. Kuvvet Lordoğlu Prof.Dr. M.Zaman Saçlıoğlu Mahmut Güven (Mardin Barosu Bşk.) Mebuse Tekay Mehmet Ali Özel (Siirt Barosu Bşk.) Prof.Dr. Melek Göregenli Meşher Yürek (Bitlis Barosu Bşk.) Prof.Dr. Mete Tuncay Prof.Dr. Mete Tapan Prof.Dr. Mithat Sancar Prof.Dr. Murat Belge MUslüm C. Akalın (Ş.Urfa Barosu Bşk.) Prof.Dr. Nazan Aksoy Nebahat Akkoç Nevzat Anuk (Hakkari Barosu Bşk.) Prof.Dr. Nihal Saban Prof.Dr. Nilüfer Tapan Prof.Dr. Nurhan Yentürk Nurşirevan Elçi (Şırnak Barosu Bşk.) Prof.Dr. Nüket Esen Prof.Dr. Nükhet Sirman Osman Kavala Oya Baydar Prof.Dr. Oya Köymen Prof.Dr. Öget Öktem Tanör Ömer Faruk Gergerlioğlu Özgür Ulaş Kaplan (Tunceli Barosu Bşk.) Prof.Dr. Reşit Canbeyli Prof.Dr. Rezzan Tuncay Sait Sever (Muş Barosu Bşk.) Sedat Özevin (Batman Barosu Bşk.) Prof.Dr. Selçuk Erez Prof.Dr. Seyfettin Gürsel Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu Bşk.) Prof.Dr. Sibel Irzık Prof.Dr. Şahika Yüksel Prof.Dr. Şebnem Korur Fincancı Prof.Dr. Şerif Mardin Prof.Dr. Şevket Pamuk Prof.Dr. Şeyda Özil Prof.Dr. Şükrü Hatun Prof.Dr. Tahsin Yeşildere Tarık Ziya Ekinci Temel İskit Timur Demir (Ağrı Barosu Bşk.) Prof.Dr. Turgut Tarhanlı Prof.Dr. Ülkü Azrak Ümit Kardaş Ünal Unsal Volkan Vural Prof.Dr. Yaman Barlas Yavuz Önen Prof.Dr. Yıldız Sey Yılmaz Ensaroğlu Prof.Dr. Yusuf Zeren Prof.Dr. Yücel Sayman Prof.Dr. Zehra İpşiroğlu Zeynep Tanbay