Ayhan Bora Kaplan hakkında 2018’de başlayan soruşturmanın 2020’de ‘örgüt yok’ gerekçesiyle kapatıldığını yazan İsmail Saymaz, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar için “Okurken ürperdim diyebilirim” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Haber Merkezi
Ayhan Bora Kaplan soruşturması böyle kapatılmış: ‘Okurken ürperdim…’

Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yakın olduğu belirtilen ve suç örgütü kurduğu iddiasıyla tutuklanan Ayhan Bora Kaplan hakkında 2018’de başlatılan soruşturmanın ‘örgüt yok’ gerekçesiyle kapatıldığı ortaya çıktı. Bugünkü yazısında konuyu ele alan Sözcü yazarı İsmail Saymaz, “Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara ulaştım. Okurken ürperdim diyebilirim” ifadesini kullandı.

Bugünkü, “Ayhan Bora Kaplan soruşturması ‘Örgüt yok’ diye kapatılmış” başlıklı yazısında Saymaz, “Meğer Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ayhan Bora Kaplan'la ilgili soruşturmada 4 Mayıs 2020'de kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş. Gerekçe mi? Çünkü ortada örgüt-mörgüt yokmuş!” diye yazdı.

“O tarihte ‘bulunamayan' bu örgüt, ancak siyasi rüzgarın yönü değişince tespit edilebildi! Ve operasyon üç yıl önceki kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kaldırılarak yapıldı. Üstelik aynı şikayetçilerin ifadesiyle, aynı kanıtlara dayanarak ve aynı şüphelilere karşı!” diyen Saymaz, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara ulaştığını belirtti. Saymaz, “Okurken ürperdim diyebilirim. “Çünkü karar Ankara Emniyeti ile Başsavcılığı'nın Kaplan'dan ötürü birbirine düştüğünü gösteriyor” dedi.

Saymaz, yazısının devamında özetle şunları söyledi:

Örgüt iki yıl takip edildi. Telefonlar dinlendi. İki yıl sonra…

Savcılık Emniyet'e yazı yazarak, “Delil mahiyetindeki bilgi ve belgeler ile beyan ve ifadelerin alınması talimatının verildiğini” belirtti ve “ön değerlendirme için bilgi notu hazırlanmasını” istedi.

Kararda “Tahkikatın açıldığı tarihten bu yana kolluk tarafından cevap verilmediği” ifade ediliyor. Emniyet'e 15 Ocak-13 Nisan ve 22 Nisan 2020'de üç kez yazılan müzekkereye karşılık verilmediği belirtilerek, şöyle devam ediliyor: “Müspet ve somut delillere ulaşılamadığı, dosyaya sadece bilgi notu kapsamında resmi olmayan cevap ile müştekilerin resmi olmayan, şifahi beyanlarını içeren bilginin verildiği…”

(…)

‘BİZE YAZI GELMEDİ'

Karardaki ithamları, o dönem Kaplan soruşturmasında yer alan üst düzey polis yetkililerine sordum. Polis yetkilileri kendilerine savcılık tarafından yazı yazılmadığını savunarak, şöyle dedi:

“Bu krizi o tarihte yaşadık. Takipsizlik verilmesinden bir hafta önce kararı bize bildirmişlerdi. ‘Dosyamız iyi, neden veriyorsunuz' demiştik. ‘Yazı yazdık, cevap alamadık' demişlerdi. Sistemimizde öyle bir yazı yok. Adliyeyle aramızdaki sistem elektroniktir. Yazının saklanması mümkün değil. Böyle yapıldıysa soruşturma açılması lazımdı. Düşünsenize, üç kere yazılıyor, bizimkiler cevap vermiyor. Tarihimizde yoktur.”

Polis yetkilileri dosyada kanıt bulunmadığı iddiasını reddederek, “Yalan! 17 silah var. Delil yoksa ikinci operasyon nasıl yapılmış?” diye soruyor.

EMNİYET GERGİN

Savcılık, Emniyet'i yanıt vermemekle ve delil toplamamakla…

Emniyet de savcılığı delillere rağmen bir değil, üç soruşturmada birden kovuşturmaya yer olmadığına karar verip dosyaları kapatmakla suçluyor.

Belli ki Kaplan korunmuş ve yargının pençesinden kurtarılmış. Bu himayede rolü olanların halen etkin görevlerde olduğu anlaşılıyor.

Dahasını söyleyeyim.

Kaplan, yalnızca dünün polislerini ve savcılarını karşı karşıya getirmedi.

Bugün de Emniyet içinde yumrukların sıkılmasına neden oldu.

Kaplan'a dokunanlar, emniyetin koridorlarında FETÖ'cülükle itham ediliyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.